British Council (BC), göçmenlerin yaşadıkları tecrübeleri, göçün etkilerini ve göçmenlerle şehirde yaşayanlar arasındaki etkileşimi incelediği "İstanbul: 2000'lerden Bir Görünüm" konulu araştırma raporunu dün açıkladı.
Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi'nden Kristen Sarah Biehl ve Prof. Dr. Ahmet İçduygu'nun İstanbul'da yaşayan 10 mülteciyle yaptığı görüşmeler sonucunda hazırladıkları rapordan Türkmenistanlı hemşire Cemile'nin (40) tanıklığını aktarıyoruz.
Cemile, Türkmenistan'da üniversitede hemşirelik eğitimi almış; ülkesinden ayrılmadan önce bir okulun revirinde çalışıyormuş. Ancak kazandığı para geçimini sağlamaya zar zor yeterli oluyormuş. 19 yaşındayken evlendiği eşi işsiz olduğundan, tüm ailenin geçimini sağlamak ona düşüyormuş. Özellikle, 8 yaşındayken kırılan bir bacağı Türkmenistan'da uygun biçimde tedavi edilemediğinden sakat kalan oğlunu düşünerek, çocuklarının geleceği için endişeleniyormuş.
"Ancak üniversiteye giderse çalışabilir. Bu yüzden ülkeden ayrılmam ve para kazanmam gerekti. Üniversite ucuz değil; kabul edilmek için rüşvet vermeniz gerekiyor."
Cemile eşinden boşandıktan sonra Rusya'ya gitmiş ve orada üç yıl kalmış. Rusya'dayken, İran'a ve Dubai'ye gidip geliyor, ülkesinde satmak üzere giysiler ve halı alıyormuş. Bu sırada, insanların çalışmak için Türkiye'ye gittiğini duymuş.
"Gidenler parayla dönüyorlardı; ev, araba alıyorlar, kendi işlerini kuruyorlardı. Ben de bunu deneyeyim diye düşündüm."
İstanbul'a ilk kez 1999 yılında, sınır kapısında aldığı turist vizesi ile gelmiş. İlk iki yıl bir tekstil şirketinde çok zor koşullar altında çalışmış. Sonra oğlunun bazı sorunları olduğu için Türkmenistan'a dönmüş ve iki yıl kalmış. 2004'ten bu yana yine Türkiye'de; her 3 ayda bir Türkmenistan'a gidip turist vizesini yenileyerek burada kalmaya devam ediyor.
Cemile Türkiye'ye ikinci kez geldiğinde, Türkmenler için çocuk bakıcılığı işleri bulan özel bir şirket aracılığıyla iş bulmuş. Şimdi, Sarıyer ilçesine bağlı ve yüksek gelir düzeyli bir semt olan Levent'te bir evde bebek bakıcılığı ve temizlik işleri yaparak günde on saat, haftada altı gün çalışıyor. Türkiye'de olduğu zaman zarfında bir çevre oluşturmak için çok uğraşmış, bunun sonucunda yeni gelenler için işler bularak da biraz para kazanabiliyor.
Cemile'nin kız kardeşi de İstanbul'da yaşıyormuş ama pek görüşemiyorlarmış. İki ay önce, Cemile'nin kızı yanına gelmiş. Annesinin üniversite diploması olduğu halde temizlikçi ve bebek bakıcısı olarak çalıştığını görünce o da ülkesinde daha iyi bir yaşama sahip olabilmek için üniversiteden vazgeçerek, çalışıp para kazanmaya karar vermiş. Cemile son iki yıldır Türk nişanlısının ailesinin, İstanbul'un Kağıthane ilçesine bağlı Seyrantepe semtindeki evinde kalıyor.
Cemile zamanının çoğunu Türklerle geçiriyor. Onlarla pikniğe, alışverişe, gezmeye çıkıyor, sinemaya veya ormanda yürüyüşe gidiyor. Türkmenistan'a ve Rusya'ya göre, Türkiye'de kendini daha güvende hissediyor. Ayrımcılığa hiç uğramamış olduğunu belirtiyor; komşuları ve işverenleri dahil neredeyse tüm Türklerin çok iyi insanlar olduğunu düşünüyor. Şehri de çok seviyor.
"Yapılabilecek çok şey var; İstanbul'da hiç sıkılmıyorsun. Burada yaşamak için zengin olman gerekmiyor, deniz kenarında harika bir manzara eşliğinde bir çay içebilirsin. Çok güzel bir şehir."
Türkmenistan'a dönecek kadar yeterli para biriktirmiş olsa da Cemile İstanbul'da kalmak istiyor. Oğlunu çok özlüyor ama onun iş bulabilmesi için kesinlikle Tükmenistan'da kalıp üniversiteye gitmesini istiyor. Nişanlısıyla bir yıl içinde evlenmeyi planlıyorlar; bu durumda vatandaşlığa başvurma hakkına sahip olacak.
"İstanbul'da kendi evim olsaydı veya buranın vatandaşı olsaydım, hayatım daha kolay olurdu."
Ağır çalışma düzeni nedeniyle çok yoruluyor olsa da, Türkmenistan'da kendi işini kurabilecek kadar para kazanana kadar yoğun olarak çalışmaya devam etmek istiyor. (BÇ)