"İklim değişikliğinin Türkiye üzerine etkileri: Susuzluk, Kuraklık ve Tarımda Yaklaşan Kriz" ismiyle düzenlenen Kuraklık Sempozyumu'nun ikinci gününde "İklim Değişikliği ve Kuraklık Politikaları, İnsan Hakları ve Adalet" paneli gerçekleştirildi.
Almanya Genanet Cinsiyet, Çevre ve Sürdürülebilirlik Merkezi'nden Ulrike Röhr, Açık Radyo Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ömer Madra, Türkiye Yeşilleri'nden Ümit Şahin, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Kerem Saysel'in konuşmacı olarak katıldığı panelin kolaylaştırıcılığını sanatçı, aktivist Pelin Batu yaptı.
Türkiye Yeşiller ve Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin desteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Sosyal Tesisleri'nde gerçekleşen panel, Türkiye Yeşilleri'nden Gültekin Tetik'in kısa filminin gösterimiyle başladı.
Devekuşu gibi başımızı kuma gömerek yaşamak...
Panelin açılışını yapan Batu, insanların iklim değişikliği konusunu göz ardı etmeye konunun vahameti nedeniyle eğilimli olduğunu vurguladı, "devekuşu gibi başımızı kuma gömmenin bir faydası yok" dedi.
"Ne yapılabileceği konuşulurken 'Günlük işlerinizde daha az enerji kullanın' gibi şeyler ortaya atılıyor, ilk adım bu olsa da yeterli değil. Sempozyumlarda konuştuklarımızı dışarıya taşımalı, politikaların değişmesini sağlamalıyız."
Bilgi erkeklerin hegemonyasında, kadınlar felaketlere hazırlıksız...
Sunumunu cinsiyetlerarası eşitliğin çevre politikalarını nasıl etkileyeceği üzerine yapan Röhr, konuşmasında şunlara değindi:
"Kadın ve erkek iklim değişikliğinden farklı etkileniyor. İklim değiştikçe kadınlar daha fazla çalışmak durumunda kalıyor; iklim değişikliğinin en çok etkilediği alanlardan biri olan tarımda dünyanın her yerinde ağırlıklı olarak kadınlar çalışıyor. Kadın sağlığı da değişikliklere daha duyarlı."
Su baskını gibi bilgilerin erkeklerden erkeklere ulaştığını kaydeden Röhr, kadınların doğal felaketlere çoğunlukla hazırlıksız yakalandığının altını çizdi.
İklim değişikliğinin bedelini yoksullar mı ödüyor?
Saysel konuşmasında "Küresel İklim ve Küresel Adalet" konusuna değindi.
"Bu ikisini ilişkilendirmek ideolojik bir keyfiyet meselesi değil, bir zorunluluk ve gerçekçilik. Ne ülkesel ne de uluslararası boyutta iklim değişikliğinin zararları adil şekilde dağılmıyor. Bedeller yoksullara ödetiliyor. Kyoto kendi içinde uluslararası boyutta bunları gözeten bir adalet iddiası taşıyor."
2002 yılında Birleşmiş Milletler'in suyun insan hakkı olduğunu kabul ettiğini anlatan Şahin, "Su ve Hava Kime Ait?" başlığıyla sunum yaptı. Şahin doğal kaynak sularının arıtıcı ve hayat verici etkisinin deniz suyunu arıtarak elde edilemeyeceğini vurguladı.
"Teknolojik çözümler sunulması insanların kopuk bakışının göstergesi. Su iktisadi bir mal değil, herkese ait."
Konuşmasında dünyanın çeşitli yerlerinden örnekler veren Madra, Konya Ovası'nda değişen iktisadi durumla yeraltı kaynaklarının fazla çekilmeye başladığını bunun da çökmelere neden olduğunu anlattı. (GG/NZ)