Prof. Dr.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Sağlık Bakanlığı yetkililerinin son günlerdeki demeçlerinden anlıyoruz ki hükümet, sosyal güvencesi olmayanların sağlık giderlerini karşılamak için 1992'de başlatılan "Yeşil Kart" uygulamasına "istismar edildiği" gerekçesi ile son vermek istiyor. İstismardan kastedilen, parası olanların da "Yeşil Kart" yoluyla ücretsiz sağlık hizmeti alması. Bu durumda hükümet, "siyaset bezirganlığı" na bağlı olduğu bilinen ve gerçek boyutları bir türlü açıklanmayan hayali bir istismar gerekçesiyle aslında "tasarruf paketini " genişletmek istiyor. İşin acı yanı ise bir çok "istismar" da baş rolü oynayanların "istismar" demagojisini kullanarak yoksulların ölüm karşısındaki çaresizliğini bir nebze engelleyen bir uygulamaya son vermek istemeleri. Ama her şeyin bu kadar kolay olmadığını, "bıçak kemiğe" dayalı durumda bekleyen milyonlarca yoksulun tevekkülünü yanlış anlamamak gerektiğini, "Yeşil Kart"ı kaldırmanın bardağı taşıran son damla olabileceğini yetkililere anlatmak gerekiyor.
Herkes farkında ki, bu ülkede Devlet Planlama Teşkilatı'nın 1997 yılı rakamlarına göre yoksulluk sınırı altında yaşayan ev halkı oranının % 45'e yükseldiği bölgeler var ve bazı bölgelerde sosyal güvencesi olmayanların oranı % 70'e kadar ulaşabiliyor. Hiç kuşku yok ki son ekonomik kriz, bu rakamların ifade ettiği yaşam koşullarının daha da ağırlaşmasına yol açtı. Son bir yılda yüzünü birazcık topluma çeviren onlarca uzman, bu ağır faturanın başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere yoksulları ezeceğini anlatmaya çalıştı. Bizim yakın zamanda yaptığımız küçük bir çalışma, Diyarbakır'da yaşayan çocukların % 62'sinin babasının işsiz olduğunu, % 80'ninin ekonomik yetersizlik nedeniyle doktora getirilemediğini gösteriyor. Amacımız "yoksulluk edebiyatı" yapmak değil; bu ülkenin bazı bölgelerinde çok, bazı bölgelerinde az, ama çok ağır koşullarda yaşayan insanlar olduğuna dikkat çekmek. Bu konu o kadar önemli ki, Dünya Bankası bile 28 Nisan 2001'de yayımladığı ve Türkiye'nin yeni ekonomik programına tam destek verdiğini açıkladığı bildirisinde Türkiye'ye açacağı kredileri "özellikle sağlık ve eğitim gibi önemli sosyal içerikli harcamaların korunması ve başta yoksul kadınlar ve çocuklar olmak üzere krizden en fazla etkilenen kesimlere destek verilmesi" için kullandıracağını vurgulama gereğini duydu.
Devlet eliyle ölüm
Kim ne dersin "Yeşil Kart" uygulaması, "serbest piyasa" tapınması ile geçen son 20 yılda devletin belki de "sosyal" yanının en çok göründüğü uygulama özelliği taşıyor ve hem bu uygulamayı başlattığı hem de iktidarda kaldığı sürece "Yeşil Kart" a tam destek verdiği için Süleyman Demirel'i kutlamak gerekiyor. Yasanın çıktığı 1992 yılından bugüne " Yeşil Kart" dan yararlanan kişi sayısının 11 milyon 44 bin kişiye ulaşması (nüfusun % 17'si), istismarcıların sayısındaki artmayı değil, ülkenin giderek yoksullaştığının gösteriyor. Bütün bu dönem boyunca on binlerce hastaya bakan bir hekim olarak nadir denilebilecek sayıda "Yeşil Kart" istismarcısına rastladım. Buna karşın kanser ilaçlarından, hemodiyaliz malzemelerine; insülinden, pahalı antibiyotiklere bir çok çocuğun yaşamını kurtaran ilaç ve malzemelerin "Yeşil Kart" sayesinde alınabildiğini gördüm. Üzerinde "fırtına koparılan" Yeşil Kart harcamalarının 2001 yılı tutarı ,resmi açıklamalara göre 250 Trilyon civarında. Bu rakamın son yıllarda ayyuka çıkan yolsuzlukların yanında "devede kulak" olduğunu söylemeye belki gerek yok ama devletin bu kadar parayla aslında çok sözü edilen "sosyal patlama" yı önlediğini "kriz sosyologları"nın (veya Dünya Bankası yetkililerinin) acilen hükümet yetkililerine anlatması gerekiyor.
Yoksulluk, en çok hastane kapılarında çaresizliğe dönüşür. Kamu hastanelerinde çalışan bütün hekimler bilirler ki " Yeşil Kart" uygulamasına son verildiği gün bu ülkede binlerce hasta tedavisiz kalır ve ölür. Yoksulları koruyan bir düzenleme yapmadan "Yeşil Kart" ı kaldıran bir hükümet, "Devlet eliyle" meydana gelecek ölümlerin sorumlusu olacağını göze almış olmalıdır. Bence Yeşil Kart uygulamasına son verilmesi, ülkeyi bir "Sağlık krizine", giderek bir toplumsal krize sürükleyebilecek tehlikeli bir karardır. Sağlık hakkı en temel insan haklarından birisidir ve Anayasamız tarafından da güvence altına alınmıştır. Bu ülkedeki sağduyu sahibi herkes hükümeti uyarmalı ve yoksullara yetersiz de olsa sağlık güvencesi sağlayan "Yeşil Kart" ın kaldırılması engellenmelidir.