Haberin Kürtçesi için tıklayın
Birleştirilen Musa Anter ve JİTEM ana davasının 19. duruşması dün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Pekin, “Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın yaşadığını biliyorum, sağlık problemleri olduğuna dair bilgi geldi” dedi.
Mahkeme, Anter ailesinin avukatlarından Selim Okçuoğlu’nun talebini kabul ederek, “Yeşil” lakaplı Mahmut Yıldırım’ın, tanık koruma kapsamının araştırılmasına karar verdi.
“Yeşil’in yaşadığı kanaatine ulaştım”
İsmail Hakkı Pekin, katıldığı televizyon programında, “sanık Yeşil'in yaşadığı, sağlık sorunları olduğu ve Türkiye'de bulunduğuna” dair açıklamalarına ilişkin tanık olarak çağrılmıştı.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, duruşmada şunları söyledi:
“HaberTürk televizyonundaki bir programda kendi görüşlerimi açıklarken ilgili beyanda bulunmuş olabilirim. Yeşil olarak tanınan Mahmut Yıldırım’ın yaşadığı yönündeki kanaatim ile ilgilidir. Benim kendi çevremden gelen bilgilerden oluşan kanaatimdir.
“Bu bilgiler dahilinde bu kişinin yaşadığı kanaatine ulaştım. Yer olarak bilsem, gelir ihbarda bulunurdum. Yaşadığını biliyorum ama nerede yaşadığını bilmiyorum. Sağlık problemleri olduğuna dair bilgi geldi.”
“Kamu görevimle ilgili bilgileri açıklayamam”
Yeşil’in kanser hastası olduğuna dair duyumları olduğunu ifade eden Pekin, sözlerine şöyle devam etti:
“Nerede tedavisinin sürdüğünü, hangi kimliği kullandığına dair bilgi edinmedim. Ben 2011 Eylül ayına kadar orduda görev yaptım. Orduda toplamda 43 yıl görev yaptım, yukarda açıkladığım malumatı emekli olduktan sonra öğrendim.
“Terörle mücadele konusunda çalışıyordum görev sırasında da bu kişiyle ile ilgili bilgiler vardı. Kamu görevim boyunca elde ettiğim bilgileri açıklama durumum yoktu. Onları burada açıklayamam.”
“Siz bu bilgileri nereden öğrendiniz?”
Avukat Okçuoğlu, Pekin’in 2 Nisan 2012’deki söyleşini mahkemede dinletti. Pekin’in, “Türkiye’de devletle beraber asayişten görevli olanlarda bu tip adamları kullanmıştır” ve “Yeşil suikastlarda kullandı. İnfazlar yapılmasında, insanların sorgulanmasında kullandı” sözleri dinlendi.
Okçuoğlu, “Devlet sırrı bilgilerini sorgulamıyoruz dosyamız ile ilgili kısımları istiyoruz. Yeşil’in ‘95 yılında kendine getirildiğini söylüyor. Cem Ersever’in öldürüldüğü olayda da Yeşil’in ismi geçiyor. Yaşadığı ve Türkiye’de olduğunu söylüyor ki biz başından beri yaşadığını biliyoruz. Siz bu bilgileri nerden öğrendiniz” diye sordu.
“Kimliği de suratı da değiştirilmiş olabilir”
Pekin şu cevabı verdi:
“Bilgileri duyduğum kişiler görevli kişiler değildi. Militanlar, istihbarat kökenli arkadaşlarım, sonrasında emekli olarak çalışmış kişiler, değişik yerlerde etkinliklere katılırım bu etkinliklerde duyduğum bilgilerdir.
“Sadece hastalıkla boğuştuğunu biliyorum, bir şekilde tedavi oluyordur. Sahte kimlik kullanıyor olabilir. Kimliği değiştirilmiş de olabilir, suratı da değiştirilmiş olabilir, bilgiye sahip değilim.
“Mahmut Yıldırım, tanık koruma prosedürü uygulandı mı bilmiyorum ama olasılık dahilinde olabilir mi, bilmiyorum. Program ile ilgili çağırdılar gittim, ifade verdim.”
“Deşifre olan kişilerin kimlikleri değiştirilir”
“JİTEM jandarma ile ilgili bir durum. Belirtilen tarih 1990’ların başı ben o dönemde Brüksel’deydim. Devletin yaptığı açıklamalar dışında söyleyeceğim bir şey yok. Ankara’ya geldiğinde Cem Ersever ayrılmıştı. Cem’in öldürüldüğü tarihte Brüksel’deydim.
“Somut olarak Yeşil ve benzeri kişilerin bölgede kullanıldığına dair elimde bilgi yok. Bunu programda kanaat olarak söyledim. Sadece bölge değil. Tüm Türkiye’de devletin kimi nasıl kullandığına dair bilgi var. Devletlerin istihbaratı, gizli servisleri maalesef böyle çalışır. Devlet adına çalışan faili meçhul unsurlar böyle çalışır.
“Deşifre olan kişiler bir yerlere gönderilir, kimlikleri değiştirilir, görüntüleri değiştirilir. Türkiye içinde de dışında da yaşayabilir. Bildiklerini düşünürsek sanık ‘Yeşil’ kodlu Mahmut Yıldırım’ın da kuvvetle ihtimal yüzü, kimliği değiştirilmiş olabilir.”
“İlk defa 1995’te gördüm, bir daha görmedim”
Pekin, Yeşil ile bir kez karşılaştığını anlattı:
“1995 yılında 5’inci Hudut Alay Komutanlığı’nda görev yaparken Iğdır İl Jandarma Komutanı olan ve ismini hatırlamadığım ancak soyadı Nacak olan Albay, yanında ‘Yeşil’ kodlu Mahmut Yıldırım ile birlikte yanıma gelmiştir. ‘Bunu bölgede kullanabilirsiniz. Terörist avında başarılıdır’ dedi.
“Sıkıntılı ve para karşılığında iş yaptığını düşündüm. Tehlikeli olduğunu gördüğüm için bu kişi ile işim olmaz diye söyleyerek, kendisiyle çalışmayacağımı Albay Nacak’a bildirdim. İlk defa o tarihte gördüm, bir daha da görmedim.”
“Mahmut Yıldırım, tanık koruma kapsamında”
Pekin’in ifadesi ardından gazeteci Abdurrahman Şimşek’in sanık Abdulkadir Aygan ile yaptığı röportaj, mahkeme salonunda izlendi. Aygan, videoda, Anter’i Hamit Yıldırım’ın vurduğunu anlatıyor.
Müşteki avukatı Okçuoğlu, mahkemeden, Mahmut Yıldırım’ın tanık koruma kapsamının araştırılmasını talep etti.
Okçuoğlu ayrıca, şu taleplerde bulundu:
“MİT raporu kapsamında varlıklarından bahsedilen iki MİT görevlisinin ‘Yeşil’ kodlu Mahmut Yıldırım’ın kendileriyle temasa geçtiğinin yer almasıyla birlikte bu iki kişinin tanık olarak dinlenmesini istiyoruz.
“Mahmut Yıldırım’ın tanık koruma kapsamında olduğu kanaatindeyiz. Yıldırım’ın tanık koruma kapsamında hakkında işlem yapılıp, yapılmadığı yönünde, Pekin’in ifadesinde söylediği kanser olan bir kişinin geniş bir tıbbi alt yapıda tedavi edilmesi gerekir. SGK kaydı olan Mahmut Yıldırım’ın mahkeme tarafından araştırılmasını ve bilgilerin dosyaya kazandırılmasını istiyoruz.”
Mahkeme, Okçuoğlu’nun taleplerini kabul etti. Bir sonraki duruşma 20 Mart 2019’da.
Ne olmuştu? |
1999 yılında düzenlenen iddianamelerle 11 sanığın ve 2005 tarihli iddianameyle yargılanan 5 sanığın yargılandığı JİTEM örgütüne ilişkin davalar 2010 yılında birleştirildi ve dava “JİTEM Ana Davası” olarak anılmaya başlandı. Bu sırada gazeteci yazar Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesiyle ilgili 1992 yılında açılan soruşturma kapsamında, eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın fail olarak işaret ettiği Hamit Yıldırım 29 Haziran 2012’de gözaltına alındı. Hamit Yıldırım’ın 2 Temmuz 2012’de tutuklanmasıyla dava zamanaşımından kurtuldu ve soruşturma sonucu hazırlanan 25 Haziran 2013 tarihli iddianame 5 Temmuz 2013’te Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmdi. Musa Anter Davası 23 Aralık 2014 tarihinde JİTEM Ana Davası ile birleştirildi ve 16 Ocak 2015 tarihinde “güvenlik gerekçesiyle” Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme kararına itiraz etti ancak, itirazı değerlendiren Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 29 Ocak 2016 tarihli kararıyla iki davanın birleşmesi kesinleşti. Birleştirilen iki dava Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. |
(AS)