Ulusal basında çalışan mesleğine saygı duyan gazetecilerle iletişim akademisyenlerinin eğitmen olarak katıldığı bu seminerlerin önemli yanlarından biri de, eğitmenlerin en az katılımcılar kadar eğitilmesi daha doğru bir deyişle bilgi ve fikirlerinin zenginleşmesi. Trabzon'daki toplantıda, televizyon atölyesinin yöneticisi Oğuz Haksever de değerlendirme oturumunda bu gerçeğe değindi.
Benim bu yılki ikinci seminerden sonra, önem sırası gütmeksizin çıkardığım kısmi sonuç ve kimi gözlemler şöyle:
Seminere esas ağırlığı katılımcılar koyuyor
Trabzon toplantısı BİA'nın şimdiye kadar düzenlediği eğitim seminerleri arasında en uygun katılımcı profilinin oluştuğu seminer oldu. Bunun da basit bir nedeni var: BİA Koordinatörü Ertuğrul Kürkçü, seminerden yaklaşık bir hafta önce bölgeyi (Samsun, Ünye, Giresun, Trabzon, Rize...) adım adım gezerek seminerin öntanıtımını yaptı ve uygun bir katılımcı grubunun oluşmasını sağladı. Sorumlu habercilik eğitimi yapılan seminerde katılımcıların çok büyük bir çoğunluğu haberci, haber müdürü, haber sunucusu idi. Bu kompozisyon katılımcılarla eğitmenler arasındaki birlikteliği ve diyalogu sağlıklı ve güçlü hale getirdi.
Ulusal ile yerel arasında artık çok fazla fark yok
20 yıl kadar önce bir gazetede Marmara Bölge Şefliği yapmış biri, o günün yerel medyası ile bugünkü yerel medyayı kıyasladığında, aradaki farkın büyük ölçüde kapandığını rahatlıkla görüyor. Üstelik eskiden daha baskın çıkan ulusalın yerel üzerindeki egemenliği bugün bir ölçüde kırılmış durumda. Eskiden İstanbul'dan gelen sıradan bir muhabir bile Anadolu'da çok önemli bir şahsiyetmiş gibi muamele görürken, yerelin attığı adımlar sayesinde bugün daha eşit ilişkiler kurabilmek mümkün. Sonuç olarak Anadolu'daki gazeteci kendi il, ilçe ya da bölgesinde İstanbul'daki gazetecinin ulusal düzeyde yaptığını yapıyor. Anadolu, İstanbul ya da dışarıdan geleni yine olağanüstü bir konukseverlilikle karşılıyor ama eskiden olduğu gibi merkezden gelen herkesi de abartmıyor.
Temel mesele bile aynı: İktidar mı yoksa toplum mu?
Ulusal/Yerel benzeşmesini hem Diyarbakır'da özellikle de Trabzon'da somut olarak gözledik, yaşadık. Yerelde çalışan meslekdaşlarımızın da temel sorunu iktidarla, siyasi,iktisadi, askeri iktidarla ilişkiler. Kısacası bu mahfillerden gelen siyasi, cezai, ekonomik baskılar. Ne var ki, mevcut durumu kabullenenlerle buna karşı çıkan gazeteciler arasında önemli bir fark var. Şöyle ki her meslekdaş, iktidarın dümen suyunda gitmeyince başına gelebilecekleri kestiriyor. Kimi bu duruma boyun eğiyor, ama boyun eğince bile, resmi makamların, resmi kaynakların medyaya yardımcı olmamasından ya da dönüp dolaşıp aynı tür haberler yapmak zorunda kalmalarından yakınıyor.
Rol model eksikliği
Yerel medyanın, özellikle farklı habercilik yapmak isteyen yerel medyanın önemli sorunlarından biri de global, ulusal ya da bölgesel düzeyde bir rol model olmaması. Tüccar gazetecilik, belediye gazeteciliği, paralı ilan gazeteciliği, şan-şöhret ya da tehdit gazeteciliği gibi deyimlerin yakınılarak kullanıldığı toplantılarda, 'sorumlu ve siyasi olarak doğru gazetecilik' ya da 'yurttaş gazeteciliği' gibi kavram ve deyimler, içeriği tam olarak bilinmese de, uygulama olasılıkları sunulduğunda belirli bir heyecan, belirli bir umut yaratıyor. Yerel medya, BİA, Açık Radyo, İndyMedia, Znet gibi örnekleri yakından izleyip, işin ruhunu özünü kendi koşullarına uyarlayabilecek esneklik ve yaratıcılık gösterebilse, çürümekte ve yozlaşmakta olan egemen medyayı kendi sahasında zorlayabilir.
Kadro hala önemli bir sorun
Türkiye'de sayıları 30'a yaklaşan İletişim Fakültesi ayrıca daha az sayıda olsa da İletişim Meslek Lisesi bulunmasına rağmen, yerel medyadaki meslekdaşlarımız hala ısrarla nitelikli kadro ve eğitim eksikliğini vurguluyor. Yerel medya organlarının çoğunda usta-çırak ilişkisi içinde yetişen gençler, profesyonelleşmeye çalışırken, sigortasız, sözleşmesiz yani güvencesiz koşullarda işlerini yapmaya çalışıyor. Kimi yerel medya işverenleri ticari ya da siyasi bağlantı ve konumları nedeniyle de sahip oldukları medya organının haber, bilgi, fikir vermenin dışında amaçlar için kullandıklarından, buradaki kadroların da iyi birer haberci olarak yetişmeleri mümkün olmuyor.
Siyasi yaklaşımlar muğlak
Anadolu'yu metropollerden ayıran önemli noktalardan biri de, global ya da ulusal düzeydeki siyasi tartışmaların yerelde sıradanlaşması, yüzeyselleşmesi hatta olumsuz bir şekilde militanlaşması. BİA Eğitim Seminerleri siyasi-ideolojik görüş ayrımı yapmaksızın, sorumlu habercilik, hak haberciliği yapmak isteyen yereldeki tüm meslekdaşlara açık. Şimdiye kadar BİA seminerlerine İslamcı hatta aşırı-sağcı, sosyal demokrat ve egemenlikçi eğilimleri taşıyan meslekdaşlar da katıldı. Mesleki ve teknik eğitim amaçlı toplantılarda siyasi-ideolojik tercihler meselelerine hiç değinilmemesine rağmen molalarda, yemeklerde kaçınılmaz olarak siyasi konular da tartışma gündemine giriyor. Hep dostça...Galiba 1923'den bu yana süren Geçiş Döneminin sıkıntı ve zorunlulukları bir yana AB süreci konjonktürü de yerel medyadaki meslekdaşlarımızı daha geniş ve tutarlı bir siyasal tercihe yöneltmiyor. Yine de son iki toplantıda en çok ilgi gören sunumlar arasında Prof. Levent Köker'in AB ve hukuk temalarına değindiği derslerinin bulunması anlamlı. Ayrıca yereldeki meslekdaşların medya hukuku konusunda da bilgilenmek istediklerini sürekli olarak beyan etmeleri olumlu.
Sonuç olarak, yerel medya, yapısı, konumu, doğası gereği bugün ulusal medyaya oranla sorumlu gazetecilik yapmaya daha müsait bir mecra. Yerel medya, ulusalın virüs ve mikroplarından kurtulup, kendi toplumunun, yerel düzeydeki gerçek gazetesi, radyosu, televizyonu olmak için çaba sarfetmeye devam ettiğinde bizatihi kendisi olumlu bir rol model oluşturabilecek. Her ne kadar daha çok çalışmak gerekiyorsa da...
(RD/YS)