Hangi belediyelerde kadınlar için sığınaklar var? Hangilerinde eşitlik için yapılan hizmetler tüm yurttaşlara ulaşıyor? Belediyelerin toplum cinsiyet odaklı bütçesi var mı?
Kadın Koalisyonu, uzun yıllardır bu ve benzeri soruların yanıtlarını arıyor, belediyeleri izliyor ve raporlarını kamuoyu ile paylaşıyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında sorularımızı yanıtlayan Kadın Koalisyonu üyesi ve İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Canan Aydemir Özkara, belediyelerin kadınlara yönelik hizmetlerini uzun yıllardır izlediklerini belirterek sığınaklar, danışma merkezleri ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe konularında önemli eksiklere dikkat çekti.
Özkara’nın vurguladığı en çarpıcı sorunlardan biri ise, 12 yaşından büyük erkek çocukların sığınaklara kabul edilmemesi nedeniyle kadınların şiddet ortamında kalmaya zorlanması oldu.

25 Kasım: Kadınlar Birlikte Aşıyor
“İzleme çalışmalarına 2012’de başladık, her dönem kapsam genişledi”
Özkara, izleme çalışmalarına 2012 yılında Kadın Dostu Kentler Projesi sırasında başladıklarını anlatıyor. O dönem İzmir Büyükşehir Belediyesi sığınağında görev yaparken, ilçe belediyelerinin kadın danışma merkezlerinin bulunup bulunmadığını, bu merkezlerde psikolog veya sosyal hizmet uzmanı gibi meslek elemanlarının çalışıp çalışmadığını ve belediyelerin sığınak hizmeti sunup sunmadığını değerlendirdiklerini belirtiyor.
Bu çalışmalar, hem durum raporları oluşturmayı hem de belediyeler arasında farkındalık ve dayanışma ağı kurmayı amaçlamış.
İzleme kapsamı yıllar içinde genişlemiş. Daha sonraki dönemlerde, belediye meclislerinde kadın temsilinin oranı, toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonlarının varlığı, eşitlik birimlerinin oluşturulup oluşturulmadığı, Avrupa Konseyi’nin CEMR Eşitlik Şartı’nın imzalanıp imzalanmadığı ve belediyelerin yerel eşitlik eylem planı hazırlayıp hazırlamadığı gibi göstergeler de izlenmeye başlanmış.
CEİD’in Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi projesiyle İzmir’i önce 10 tematik alanda, ardından kadına yönelik şiddet, kentsel hizmetler ve karar alma mekanizmalarında kadın başlıklarında izlemeye devam ettiklerini söyleyen Özkara, pandemide Kadın Koalisyonu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi ve 10 ilçe belediyesinin hizmetlerini de toplumsal cinsiyet eşitliği açısından değerlendirdiklerini ifade ediyor.
Bu süreçte yöntem ve kapsamın zaman zaman değiştiğini belirten Özkara, bazı soruların belediyeler tarafından anlaşılmadığını, bazen yanıtlardan kaçınıldığını ve bu nedenle yüz yüze görüşmeler yaparak soruların ne anlama geldiğini açıklamak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Bazı belediyelerin verdikleri hizmetlerin toplumsal cinsiyet boyutunun farkında olmadığını, örneğin pandemi döneminde yardım paketine kadın hijyen ürünleri ya da bebekler için mama eklemenin kadınlara yönelik hizmetler kapsamında değerlendirildiğini bile açıklamak gerektiğini vurguluyor.
Bu süreçlerde belediyelerin veri tutma konusunda geliştiğini, özellikle cinsiyete duyarlı veri tutmaya başladıklarını ifade ediyor. Özkara, kadın meclis üyesi sayısının görünür kılındığında bir sonraki dönem bu sayının arttığını, ihtisas komisyonları, encümen ve başkan yardımcılıkları gibi karar mekanizmalarında kadın oranının yükselmesinin politika üretimini doğrudan etkilediğini söylüyor. İzleme çalışmaları sayesinde hizmetlerin gerçekten var olup olmadığını kanıtlarla doğrulamayı da öğrendiklerini ekliyor.
Yapısal sorunlar ve ilerlemeler
Özkara’ya göre bugüne kadarki izlemelerde ortaya çıkan en belirgin yapısal sorun, sivil toplumun izleme kapasitesinin zayıflaması.
Gönüllü insan kaynağının azalması, özellikle pandemi döneminde kadın örgütlerinin yaş ortalamasının yüksek olması nedeniyle ciddi bir sorun haline gelmiş. Ayrıca merkezi hükümetin toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki yaklaşımının değişmesi, Kadın Dostu Kentler Projesi kapsamında valiliklerde açılan eşitlik birimlerinin kapatılması ve devlet kurumlarının 2019’dan itibaren izleme projelerinden çekilmesi, hizmetleri bütüncül biçimde izlemeyi zorlaştırmış.
Öte yandan Özkara, sivil toplumun gösterge oluşturma ve izleme konusunda aldığı eğitimlerle kapasitesinin güçlendiğini, izleme alanlarının çeşitlendiğini ve belediyelerin hizmetlerini görünür kılmak ve iyileştirmek için işbirliği yapmaya daha açık hale geldiğini söylüyor.
“Sığınak yükümlülüğü yerine getirilmiyor, yaptırım yok”
Özkara, belediyelerin kadın sığınakları konusunda yasal yükümlülüklerini büyük ölçüde yerine getirmediğini açıkça belirtiyor. Belediye kanununda açıkça yer almasına rağmen, sığınak açmayan belediyelere herhangi bir yaptırım uygulanmadığını, bu nedenle birçok belediyenin sorumluluklarını görmezden gelebildiğini ifade ediyor. ŞÖNİM’in tek kapı sistemi nedeniyle, belediyelerin kendi danışma merkezine başvuran kadını doğrudan sığınağa kabul edemediğini de belirtiyor.
Artan şiddet vakaları ve derinleşen yoksulluğa rağmen ihtisaslaşmış sığınakların sayısının çok yetersiz olduğunu vurgulayan Özkara, mevcut sığınakların da yalnızca barınma sağlayıp kadını güçlendirecek psikolojik ve ekonomik destek konusunda eksik kaldığını söylüyor. En dramatik sorunlardan biri olarak ise 12 yaşından büyük erkek çocukların sığınaklara kabul edilmemesi nedeniyle kadınların şiddet ortamına geri dönmek zorunda bırakılmasını gösteriyor.
Kadınlara yönelik hizmetlerde eğilim
Belediyelerin sunmuş olduğu kadın odaklı hizmetlerde ağırlıkla günlük ihtiyaçları karşılamaya yönelik desteklerin öne çıktığını belirten Özkara, gıda ve nakit yardımının yaygın olduğunu, ancak kadınların yaşamını dönüştürecek meslek edindirme, dijital okuryazarlık veya kooperatif desteklerinin daha sınırlı olduğunu söylüyor. Yarı zamanlı bakım hizmetlerinin — çocuk, yaşlı ve engelli bakım merkezleri gibi — kadınların bakım yükünü hafifletme açısından önemli bir adım olduğunu ancak henüz yeterli yaygınlığa ulaşmadığını ifade ediyor. Ayrıca merkezi hükümetin aile odaklı hizmet anlayışı nedeniyle, kadın danışma merkezleri yerine aile danışma merkezlerinin çoğaldığını ve bunun toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden uzak bir yaklaşım olduğunu vurguluyor.
“Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe yok”
Kadın Koalisyonu’nun 30 büyükşehir belediyesinin stratejik planlarını izlediğini belirten Özkara, belediyelerin kadın, çocuk veya dezavantajlı gruplara yönelik hizmetlerini bütçe içinde ayrı bir başlık halinde göstermediğini söylüyor.
Hizmetlerin etki analizlerinin yapılmaması nedeniyle toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hazırlanamadığını, belediyelerin faaliyet raporları ve performans programlarının çoğu zaman anlaşılır biçimde sunulmadığını ekliyor.
İşbirliği ve direnç noktaları
Özkara, yerel yönetimlerle yapılan görüşmelerde kimi zaman direnç, kimi zaman ise güçlü işbirliği eğilimlerinin görüldüğünü anlatıyor. Toplumsal cinsiyet bakış açısı olmayan yöneticilerin veri paylaşmaktan kaçındığını, yapılmayan hizmetleri yapılmış gibi göstermeye çalışabildiğini belirtiyor.
Bazı durumlarda gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koymanın ilişkileri kopardığını ve hizmetlerin sürdürülebilirliğini etkilediğini ifade ediyor. Buna karşın, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda desteklenen belediyelerle işbirliği yollarının hızla açılabildiğini, hizmetlerin görünürlüğü ve etkisi arttıkça yöneticilerin daha fazla motive olduğunu söylüyor.
Örneğin bir ankette kadınların otopark talebinin, aslında kaldırımların bebek arabası veya pazar arabasıyla kullanılamamasından kaynaklandığını anlattıklarında belediyenin bu konuda hızla adım attığını aktarıyor. Ancak seçim dönemlerinde belediye başkanlarının ve yönetim kadrolarının değişmesinin, hizmetlerin adının, niteliğinin veya varlığının da aniden değişmesine yol açtığını ve izlemenin sürekliliğini zorlaştırdığını ekliyor.
“Önerilerimiz somut değişiklik yarattı”
Özkara, izleme faaliyetlerinin kamu politikalarına somut etkiler yarattığını belirtiyor. Kadına yönelik şiddet il koordinasyon kurulunda, eylem planında gösterge bulunmadığını ve bu nedenle çalışmanın ölçülemez olduğunu ifade ettiklerinde, vali yardımcısının müdürlüklerden faaliyetleri yeniden düzenlemelerini istediğini söylüyor.
Pandemi döneminde Kadın Koalisyonu’nun önerileri doğrultusunda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sivil toplum, sendikalar ve ŞÖNİM’in de içinde olduğu bir Şiddet Kurulu oluşturduğunu, bu kurulun yönlendirmesiyle valiliğin tüm kurumlara kadınların barınma ihtiyacı için çözüm üretmeleri talimatını gönderdiğini ifade ediyor.
Ayrıca yardım paketlerine kadın hijyen ürünleri ve şiddet durumunda başvurulacak telefon numaralarının eklendiğini, belediyeler arasında iyi örneklerin paylaşılması sayesinde birçok uygulamanın yaygınlaştığını söylüyor.
25 Kasım mesajı
Özkara, 25 Kasım mesajında dünyada ve Türkiye’de şiddetin giderek arttığını, kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu ve bunun tüm toplumun ortak sorunu olduğunu vurguluyor.
Hak temelli hizmetlerin uygulanması, yasaların etkin şekilde işletilmesi ve cezasızlığın sona ermesi için mücadele edeceklerini belirtiyor. “Yasalara dokunma, uygula” çağrısını yineleyerek, ataerkil kültürün şiddeti beslediğini ve kadınların yalnızca kadın oldukları için her alanda saldırıya uğradığını söylüyor.
Sessiz kalmanın suça ortak olmak olduğunu ifade ederek, kadınların tarih boyunca karşılaştıkları baskılara rağmen dayanışmayla mücadele ettiğini hatırlatıyor ve “Bizler yakamadıkları cadıların torunlarıyız; cesaretimizle ve dayanışmamızla buradayız” sözleriyle mesajını sonlandırıyor.
25 Kasım'a giderken: Kadınlar Birlikte Aşıyor
Nur Betül Aras: Gürsel Tekin’i eleştirdiğim tweetlerim cumhurbaşkanına hakaret sayıldı
İrlanda Büyükelçisi Brosnan: Barış süreçlerinde kadınların varlığı her şeyi değiştirir
Güven: Halkı ile barışık bir ülke mümkün, bunu birlikte inşa edeceğiz
Sığınakta yasak yok, dayanışma var: Feminist sığınak nasıl çalışır?
Elmas’ın mirasıyla yüzleşmek: Soykırım, feminizm ve sessizlik
"Şiddetin panzehiri eşitliktir": AÇEV’den ilgili babalık İçin yol haritası
(EMK)







