Basit örneklerle açıklamak gerekirse Gaziantep'in üç önemli yayın kuruluşunu ele alalım.
Olay Medya Grubu...
Olay Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı M. Erol Maraş'ın Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile başladığı siyaset serüveni, 3 Kasım 2003 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili aday adayı olarak devam etti, halen de ediyor.
Olay Gazetesi'nde manşetlerden inmeyen, Olay TV ana haber bültenini dakikalarca işgal eden haberlerin bugünlerde tek konusu var o da AKP'nin ne yaptığı... Bunun yanı sıra; televizyon, gazete, radyo, renk ayrım ve baskı tesisleri gibi komplekse ve uzun bir gazetecilik deneyimine sahip olan M. Erol Maraş ve ekibinin "yansızlık" kavramı üzerinden hareket etmesi doğrusu beklenmiyor.
Kanal 5, Metropol Gazetesi, Radyo 5
Öte yandan sürpriz bir şekilde AKP Şehitkamil Belediye Başkan aday adayı olduğunu açıkladıktan sonra; Kanal 5 Televizyonu'nda Latif Doğan gibi pozlar vererek hem kendisinin hem de AKP'nin propagandasına başlayan Sn. Hayri Ünal'ın, "seçmeni bilgilendirmek yerine şartlandırmadığını" kim söyleyebilir?
Saadet Partisi'nin de il eski başkanlığını yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün yakın arkadaşı Ünal'ın, muhabirlerine şimdiden "Saadet ile ilgili haber yapmayacaksınız" dediği konuşuluyor.
Bu konudaki rahatsızlığını dile getiren Saadet Partisi (SP) Şahinbey İlçe Belediye Başkan adayı Avukat Enver Bakırcı, yerel medyanın ilk kez önemli bir sürece denk gelen seçimde ekonomik kaygıların dışında taraf tutuğunu söylüyor.
Kaldı ki Hayri Ünal medyanın içinden gelen biri de değil. Mermer ocağı işleten, kozmetik sektöründe faaliyet gösteren geriye kalan zamanlarda da medya patronluğu yapan Ünal'ın, kendisine 1 milyon 250 milyon dolara mal olan medya patronluğu girişimine rağmen, Gaziantep'te görev yapan 5 tane muhabirinin adını bilmemesi "sakla televizyonunu gelir seçim zamanı" anlamına geliyor.
Kaldı ki Kanal-5 Televizyonu; Gebze'de bir ilaç fabrikasında 5 milyon adet "Captagon" adlı uyuşturucu hapının ele geçirildiği "Kilit Operasyonu" kapsamında tutuklanan ve İstanbul DGM'de yargılanması sürerken, cezaevinde girdiği şeker koması sonucu kaldırıldığı hastanede ölen işadamı Mehmet Ali Yaprak'ın kurucusu olduğu Yaprak Radyo Televizyonu idi.
1994 yerel seçimlerinde şimdi Futbol Federasyonu As Başkanı Ata Aksu, Anavatan Partisi'nin büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterildi. Yaprak Televizyonu'nun seçim sürecinde tek görevi Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) güçlü adayı Celal Doğan'ı, 24 saat takip izleyerek yok etmekti.
Yaprak televizyonu muhabirleri o dönem Celal Doğan'ı fena halde sıkıştırdılar. Doğan, seçimi yoğun tartışmaların ardından 700 oyla burun farkıyla kazandı. O dönem Refah Partisi ile de sıkı fıkı ilişkileri olan Yaprak Televizyonu'nun bir misafiri de sonradan Adalet Bakanlığı koltuğuna oturacak alan Şevket Kazan idi. Kazan, Yaprak TV'den aldığı görüntülerle, dava açarak seçime itiraz ettiyse de sonuç değişmedi.
İşte, AKP Şehitkamil İlçe Belediye Başkan adayı Hayri Ünal'ın, 1 milyon 250 milyon dolara satın aldığı ve adını Kanal-5 olarak değiştirdiği yayın kuruluşu, geçmiş seçimlerde bugünkünden farklı bir yöntem izlemedi.
Hisar Televizyonu
AKP'nin arkasına aldığı sözüm ona rüzgar ile yerel seçimin galibi olacağı öngörüsünü değerlendirmek isteyen bir başka medya patronu da Hisar TV'nin Yönetim Kurulu Başkanı H. Mehmet Mirzaoğlu.
Gaziantep'in Araban ilçesine bağlı Hisar köyünde doğan Mirzaoğlu, genç yaşta lisan öğrenmeye gittiği Almanya'da kısa süre içinde Mark milyoneri oldu. Almanya'nın çeşitli resmi kurumlarının inşaat işleri ile telekomünikasyon altyapısı işlerini alarak kısa sürede köşeyi dönen Mirzaoğlu, kendi deyimi ile "memleketini unutmadı".
Serbest Bölge'ye yaptığı yatırımın yanı sıra doğduğu köyünün adını taşıyan bir de yerel televizyon istasyonu kuran müteahhit -yarı Alman- medya patronu Mirzaoğlu da durumdan vazife çıkararak kartvizitine aday adayı yazdırdı.
Almanya'dan ayağının tozuyla gelerek AKP Şahinbey Belediye Başkan aday adayı olduğu açıklayan Mirzaoğlu, aynı günün akşamı kendi televizyonunda Ömer Doğan'ın sunduğu programa katılıp, Almanca'ya çalan Türkçesi ile bir çırpıda; Avrupa'da yaptığı işleri, müteahhitlik deneyimini, Milli Görüş'ten gelen siyasi anlayışını, Şahinbey ilçesi için ne yapacağını anlatıverdi. Ancak metropol ilçe Şahinbey, 500 bin nüfusu ile Türkiye'nin 50 kentinden daha büyük olduğu gerçeğini görmeden.
Kanal 27 Televizyonu
Gaziantep'in ilk dijital yayın kuruluşu olan Kanal 27 Televizyonu, 1999 seçimleri öncesi yayın hayatına başladığında, yerel televizyonculukta önemli değişikliklerin öncüsü olmayı hedefliyordu. Ancak, 1994 seçimlerinde Yaprak Televizyonu'nun hışmına uğrayan Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan'ın o günleri unutmadığı anlaşıldı. Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişiler Müdürü Fikret Kaya'nın, (memur maaşıyla) trilyonluk yatırıma ortak olduğu kısa zamanda gün yüzüne çıkınca ortaya konulan hedefin de sanal olduğu anlaşıldı.
Bir diğer ortağın, Türkiye'deki ekonomik operasyonların miladı olan "Paraşüt Operasyonu"nun sanığı işadamı Yasin Altunbaş, diğerinin de Büyükşehir Belediyesi'nin önemli ihalelerini alan Celal Doğan'ın dünürü aynı zamanda Gaziantepspor Futbol Şube sorumlusu Asım Atmaz'ın olması Kanal-27 Televizyonu'nun varolma nedenini de ortaya koydu.
Dolaylı olarak AKP kıskacındaki; Hisar, Kanal 5 ve Olay Televizyonları ile doğuşunu siyasi çekişmelere borçlu olan Kanal 27'nin; 28 Mart seçimlerindeki tutumunun ne olacağı bilinen ama dile getirilemeyen bir gerçek olarak Gaziantep'in orta yerinde duruyor.
Sorunun Kökü Derinde
Yerel seçimlerde, yerel medyanın etkisi ve bilinen gücünün "ilkeli ve objektif haberciliğe" dönüşememesini bir akademisyen görüşü ile somutlaştıralım :
* "Günümüzde etkinliğini sürdüren liberal-çoğulcu yaklaşıma göre, medyaya düşen görev ilkeli bir haberciliktir. Habercilik ilkelerini oluşturan etik-normlar bir yandan nasıl haber yazılacağına ilişkin sınırları, diğer yandan da haber medyası ve "siyasal olan" arasındaki çizgiyi belirliyor. Bununla birlikte her ne kadar çoğulcu liberal demokrasilerde medyanın rolü olumlansa da, bu yaklaşımı paylaşanların yazıp çizdiklerine baktığımızda, medyaya yönelik eleştirilerin eksik olmadığını görüyoruz. Ancak bu kez eleştirileri haber medyasının yanlılığı üzerine odaklanıyor. Özellikle seçim dönemlerinde, medyanın belli bir partiyi destekleyerek taraf tutmasının, izleyici ve okuyucuları bu taraf olan görüşler doğrultusunda etkileyeceği kaygısına işaret ediyor.
Tarafsızlık ise,"tüm siyasal görüşlerden eşit mesafede durmak" olarak tanımlanıyor. Frankfurt Okulu gibi toplumsal iktidar ilişkilerinin eşitsizliğini sorun eden bu yaklaşımdan gelen araştırmalar 'medyayı, mevcut eşitsizlikleri yeniden üreten/kuran bir araç olarak' görüyorlar. Bu yaklaşıma göre medya bir yandan iktidar sahibi kişi ve kurumların anlamlarını, dünya görüşlerini sunarken diğer yandan bu görüşleri doğallaştırıyor ve varolan iktidar yapılarına bir meşruiyet kazandırıyor. Başka deyişle, medya eşit olmayan iktidar ilişkilerinin sürmesine hizmet ediyor. Diğer yandan medya ve siyaset ilişkisini kurarken, liberal-çoğulcu yaklaşımının sınırlarını çizdiği 'siyasal yanlılık' kavramının bugün hala aşılamadığını görüyoruz. Böylelikle, yanlılığı/taraflılığı 'belirli bir partiyi desteklemek, belli bir siyasal görüşe daha fazla yer vermek' biçiminde tanımlayan anlayışın sürdürüldüğünü görüyoruz"
Toplum nasıl değerlendiriyor?
Tabi bu analize yer verirken toplumun haberi nasıl algıladığına da bakmak kaçınılmaz oluyor. Örneğin yukarda verdiğimiz örneklerle tüm Gaziantep'in genelde, mahalli yönetim seçimleri öncesinde aday adaylarının özelde bildiği, "kendisini ifade edecek platform bulumama" sorununa ve toplumun tepkisizliğine veya haberi nasıl algıladığına bakmak kaçınılmaz oluyor. Halkın çok da masum olmadığı Türkiye'de yaşanan her olumsuzluğu tepkisizliğe bağlamak bir yana, sütten çıkmış ak kaşık olmayan vatandaşın haberi nasıl algıladığına Ragıp Duran'ın anlatımı ile bir gözatmakta yarar var diye düşünüyorum :
"...Yanılmıyorsam 1693'de II. Viyana Kuşatması... Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Vezir, Başbakan yani. Kuşatma 17 gün sürüyor ve Osmanlı ordusu açısından başarısızlıkla sonuçlanıyor. Viyanalılar açısından ise düşündüğüzde zaferle. Osmanlı'nın Viyana'yı düşürememesinin onuruna (Viyanalıların) "Kuru Hasan" dedikleri ay çöreği icat ediliyor. Kenti fethedemeyen Osmanlı ordusu 'soğuk hava dalgası' gibi Balkanlar'dan Edirne'ye geri dönüyor. Edirne'de ordunun otağı var. O zamanda tabii telefon, telgraf, faks cihazı, cep telefonu yok. Kuryeler aracılığı ile, İstanbul'da sarayda kalmış olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya 'lütfen buraya, Edirne'ye buyurun' diyorlar. Paşa, yakın tarihi bildiği için telaşa kapılıyor. Durum fena. Vezir, ordunun otağına çağrılıyorsa bunun anlamı belli.
"Nitekim, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Edirne'ye varır varmaz görkemli bir törenle kellesini kaybediyor. Vezir kellesi tuzlanıyor ve Edirne Meydanında bir sırığa dikiliyor. Gelip geçen görsün diye tuzlanmış kelle...
"Bu kelle 'medya' yerine geçiyor. Halk, Edirne, Veziri Azam'ın kellesini görünce, 'Vay bizimkiler maçı kaybetmiş' diyebiliyorlar. Altyazı, yoruma gerek yok. Bu şekilde Edirne Meydanı'nı dolaşanlar, Edirne'ye gidip gelen kervanlar, tacirler, aracılığı ile Anadolu'ya, bütün Osmanlı topraklarına yayılıyor bu bilgi...
"Aynı tarihte toplar sustuktan sonra Viyanalılar, kahvelerinde, tek yaprağa basılmış gazetelerinde 'Şehrimiz kurtuldu' manşetiyle haberi okuyorlar. Bu da Viyanalıların medyası. Gazetenin adı hadi 'Vienna Courier' diyelim: 'Kazandık, yenilmedik' gibi bir başlıkla okuyorlar.
"Aynı tarihte birileri tuzlanmış kanlı bir kelleden bilgi alıyor. Ötekisi aynı bugün gibi bacak bacak üzerine atmış, bir yandan kahvesini içip ay çöreğini yiyor, bir yandan elindeki gazeteden bilgi ediniyor. Aradaki medya farkı önemli..."
Dediğim gibi medya kuruluşları sahipleri, yöneticileri ve çalışanlarının siyaseti 'yanlılık/yansızlıkla'ne kadar çok etkilediğinin dışında toplumun haberi nasıl algıladığa da bir gösterge.
En basitinden bu parçaları Gaziantep özelinde birleştirdiğinizde ortaya çıkan resim, "mutluluğun resmi" olmuyor. (MG/EK)
________________________________
Alıntılar
* Ayşe İNAL, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi, Medya ve Toplum, BİA-Habercinin El Kitabı Dizisi /IPS İletişim Vakfı Yayınları
* Ragıp DURAN, Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Medya, Etik, Hukuk , BİA-Habercinin El Kitabı Dizisi /IPS İletişim Vakfı Yayınları