1964 yılında Zonguldak'ta yayınlanan Haber Gazetesi'nde gazeteciliğe başlayan Günaydın, 1988 yılında Hürses'i çıkarana dek mesleğini hep muhabir olarak sürdürmüş.
İstanbul'dan Konsey koparttı
"Bir yerel gazete, bir top kâğıdı nasıl alabilirim hesabı yapmamalı. Kamu hizmeti veriyorsam devlet beni desteklemeli" diyen Günaydın, Anadolu'da gazeteci olmayı ve yerel gazeteciliği şöyle anlattı:
-1934 yılında Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinde doğmuşum. 1946 yılında Zonguldak'a yerleşmişiz.1960 yılında Zonguldak'ta yayınlanan Küçük Gazete'de amatör muhabir olarak çalışmaya başladım. 1964 yılında, Mustafa Turhan Tınay'ın sahibi olduğu Haber Gazetesi'nde profesyonel oldum.
1967 yılında sarı basın, 1992'de de sürekli basın kartı aldım. Hürses'i kurana kadar hep muhabir olarak Haber'de çalıştım. Hürriyet ve Milliyet'in buradaki temsilcilerine yardım ettiğim de olmuştur.
Anadolu gazeteciliğiyle İstanbul gazeteciliği arasında büyük fark var. İstanbul bize daima öncülük etmiştir. Ama sonradan o yapı yok oldu. İstanbul basını, Basın Konseyi kurulmadan önce daha yakındı. Biz konseyden önce, Burhan Felek Gazeteciler Cemiyeti başkanıyken, cemiyet başkanları olarak İstanbul'da toplanıyor, dertlerimizi anlatıyor, sesimizi duyuyorduk. Basın Konseyi kurulduktan sonra bu kalktı. Konseyi İstanbul'da bir aile derneği haline getirdiler. Biz de onlardan kopmak zorunda kaldık. Basın Konseyi'nde üç yıl görev yaptım. Ama sonra görev alamadım. ZGC olarak Anadolu'dan sadece ben vardım. Basın Konseyi'ne, 'Anadolu'dan bir kaç kişi alın' diye çok ısrar ettim. Onlar bu talepleri kabullenemediler. Bunun üzerine Anadolu gazeteciliği onlardan koptu.
İtilip kakılıyoruz
Hükümet ve çeşitli bakanlıklar tarafından Anadolu gazeteciliğinin, yerel gazetelerin ve gazetecilerin hor görüldüğünü belirten Günaydın şunları söyledi:
-Siyaset, hükümet ve hatta büyük medya bizi hep hor görüyor. Büyük medya 'Dört yaprak gazete ne, olacak ki?' diyor, küçümsüyor. Yerel gazeteci olarak gittiğin yerde kabul görmüyor, itilip kakılıyorsun.
Bizler neden bu kadar horlanıyoruz? Bir yerel gazete bir top kağıdı nasıl alabilirim hesabı yapmamalı. Eğer yapıyorsa devlet onu desteklemeli. Kamu hizmeti veriyorsam devlet beni desteklemeli. Eskiden bu vardı.
Bugün gazete sahibi, gazeteci tek başına kalmıştır Gazeteciyi ortada bıraktılar. KİT'lerde yerel gazetelere aboneliği kaldırdılar. Bunlar yerel basına birer darbedir.
Bunlar hep bizi baskı altına almak için yapıldı. Anadolu basına zor durumda. 'Kapanan kapansın, kendini kurtaran kurtarsın, benim size ihtiyacım yok' deniliyor hükümet tarafından. Ekonomisi bizden kötü olan ülkelerde bile basınına bize yapılanlar yapılmıyor.
Basın halkın gözü kulağı. Halkı ondan mahrum etmek istiyorsan baskı yaparsın. Zor durumdayız. İstanbul basını da zor durumda ama onlar hiç olmazsa gazetelerini satabiliyor. Devletten destek alabiliyorlar, kredi alabiliyorlar. Bize verilen krediyi bile İstanbul gazeteleri alıyor. Biz üvey evlât gibiyiz. Biz neden İstanbul,Ankara ve İzmir gazeteleri gibi olmayalım?
Eski gazetecilik farklı
Bundan sonra çıkacak gazetelerin "silah" olduğunu ileri süren Yusuf Günaydın "Artık gazeteler kimi nasıl vururum hesabı yapıyor" dedi. Günaydın şöyle konuştu:
-Bu her yer için geçerli. Hesabı yapanlar zenginler. Zenginler bazı gazetecileri tetikçi olarak kullanıyor. 'Al yaz' diyor, 'Yazmazsan bırak git' diyor. Bu ortamdan biz gazeteciliği nasıl yapacağız? Gazeteciliğin şeklini değiştirdiler. Mesleğe başladığımız zaman gazetecilik böyle değildi. Gazeteci şimdi ağanın yanındaki kabadayı gibi. Bırakın gazeteciliği gazeteciler yapsın. Gazetecilik yapmak şu anda güç. En zor mesleklerden biri gazetecilik. O noktaya bile bile getirildik. Bunda birilerinin 'Gazeteleri bitirelim' hesabı var.
Ulusal basının bugünkü yayın politikasını onaylamıyorum. Çanak çömlek satmakla bu iş yürümez. Gazetecilerin birbirleriyle kapışması hiç hoş değil. Gazeteciler fikir bazında kapışmalı. Çok sevdiğim mesleğim bu hale düşürüldüğü için çok üzgünüm. Mesleğimi, yerel gazeteciliği bu hale düşürenleri lanetliyorum. Sonunda gazeteler ve gazeteciler birbirine düşman edildi.
Hürses'in durumu
1988 yılında ZGC Başkanı seçilen, Haber'in sahibi Mustafa Turhan Tınay ölünce aynı yıl kendi gazetesi haftalık Hürses'i yayınlamaya başlayan Günaydın, yerel gazete çıkarmanın zorluklarını da şöyle dile getirdi:
-Hürses, 1997-1998'e kadar güzel gitti. Günlüğe gücüm yoktu hep haftalık yayınladım. Yerel gazete sahipliğinin sayılamayacak kadar sıkıntıları var. Bugünkü şartlar altından gazetemi daha fazla yürütemeyeceğim için Hürses'i Ağustos ayında askıya aldım. Işık göremezsem, ki pek göremiyorum, gazeteyi kapatacağım. Ondan sonra cemiyet için aylık gazete çıkarmayı düşünüyoruz. Bir de resmi ilânların dağıtımı valilerin iki dudağı arasında. Gazete sahiplerinin geçmişi araştırılmıyor, gerçek gazete ve gazeteciler korunmuyor. Vilayetlerin resmî ilân dağıtımı adil değil.
Resmi ilan payı
Günaydın, 1988 yılından beri başkanı olduğu Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti hakkında da şunları söyledi:
-Cemiyet 1949 yılında Mustafa Turhan Tınay tarafından kuruldu. 27 Mayıs 1960 ihtilâlinde cemiyetler kapandı. ZGC ikinci kez 1965 yılında kuruldu. İkinci kuruluşunda kurucular arasında ben de varım. O günden bu güne kadar cemiyette yönetim kurulu üyesi, sekreter ve ikinci başkan olarak görev yaptım.1988 yılında başkan Tınay ölünce başkan seçildim. O yıldan beri de başkanım. Bugüne dek değil Zonguldak'a, Türkiye'ye Mustafa Turhan Tınay gibi bir insan, bir gazeteci gelmemiştir. Ağzından kötü bir laf çıkmayan insan varsa odur. 1964 yılından ölünceye kadar onun yanında çalıştım. ZGC'nin 52 üyesi var. 18'inin sarı basın kartı bulunuyor üyelerimizin hepsi 212 sayılı yasaya göre çalışıyor. Biz cemiyet olarak Basın İlân Kurumu'ndan yararlanamıyoruz, pay alamıyoruz. Pay dağıtımında İstanbul'a 100 düşüyorsa bana da on düşmeli. Bu payı cemiyetin güçlenmesinde kullanacağım. Bu katkı payıdır. (NA)