Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ı uyarlaması zor yapıtlardan biri.
Olaydan ziyade karakter analizinin ön plana çıktığı ve derin ruhsal analizler barındıran bu klasiği, Demirkubuz sinemasında "serbest bir uyarlama" ile perdede görmek, insan denen karmaşık varlık üzerine düşünmüş, yazmış ve üzerine eklenecek bir şey bırakmamış gibi görünen Dostoyevski üzerinden Demirkubuz'un kendine özgü yarattığı dünyaya bakmamızı sağlıyor.
Demirkubuz sinemasını görünür kılan en belirgin özelliği, biraz çiğ görüntülerle bezenmiş sokağa yakın, bir süre sonra anlam aramayı bırakıp hiçliğe karışan karakterleridir.
Yeraltı'nda karşımıza çıkan Muharrem ise hislerini anlamlandırmak için derin psikolojik tahlillere gerek bırakmadan açık seçik bir biçimde ezik, sıkkın ve yalnız bir adam. Muharrem insan ruhunun bütün karanlık taraflarını tek başına yüklenmiş gibi, en çok da sıkıntıyı... Memur Muharrem Ankara'da düz ve sıradan bir hayat yaşıyormuş gibi görünse de "sıkıntı"sıyla baş etme yolları onu etrafı için "hasta" bir adama dönüştürüyor.
Ezikliğe övgü
Muharrem'in çıkışsızlığı, davet edilmediği bir dost toplantısına kendisini zorla davet ettirdikten sonra herkesten önce gitmesi, kendini içlerinden biri gibi görmeyişinden duyduğu sıkıntıyla onlara üstten bakmanın verdiği karışık duyguyu hezeyanlarla yansıtması, sonunda da kendini bir otelde sarhoş bir şekilde bulmasıyla sürer.
Romanda ise bu ısrar "Şimdi kalkıp gitsem sevinirsiniz değil mi? Ama hayır, kesinlikle gitmem. İnadına oturacağım ve size zerre kadar değer vermediğimi göstereceğim" şeklindedir.
Muharrem'in dışlanmışlığının en acı yanı kendisinin de bunun farkında olması ve hatta kabullenmiş olması. Kendisini bilerek ve isteyerek küçültüp, bu alçaklık duygusunun onu sürüklemesinden aldığı keyif onu daha da acınası kılmaktan başka bir işe yaramıyor.
Her şeye rağmen Muharrem kötü biri gibi görünmez. Bu yıl İstanbul Film Festivali'nde izlediğim "Norveç'in Evlatları" filminde annesi küçük oğluna "kötü şeyler yapmamız bizi kötü insan yapmaz" diyordu, Muharrem sıradan insanın gözünden bakınca "kötü" şeyler yapıyor gibi görünebilir ama kötü bir insan değil, birini öldürtmeyi salık verirken bile değil.
Kendi ezikliği ve dışlanmışlığıyla boğuşurken aklı "suç"un ne olduğunu anlamlandırmaya yatkın değil çünkü. Çoktan kabullendiği ve anlam aramayı bıraktığı varoluşunu sürdürebilmek için tutunduğu şey ise bir fahişe ile elinden bırakmadığı bir patates.
Karakter aşınması
Her ne kadar seyri zor bir film olsa da, filmin akışını hızlandıran bazı sahnelerin kendine özgü dinamikleri. Masumiyet'te Bekir'in uzun tiradı Türk sinema tarihinin unutulmaz sahnelerinden biri olmuştu, Yeraltı'nda gerek çok iyi yazılmış gerekse de çok iyi oynanmış olan ve Muharrem'in içinde tuttukları ile içinden çıkardıklarının iç içe geçtiği yemek sahnesi, Masumiyet'teki kadar etkileyici olmasa da kayda değer. Daha çok kapalı mekânlarda geçen Yeraltı'nın düz bir memur kenti olarak görülen Ankara'da geçiyor olması boşuna değil ama genellikle açık mekân kullanılmadığından ortaya çıkan görüntü sadece metin üzerinde bir şehir kullanımından ibaret kalıyor.
Uzun süredir üzerinde çalıştığı Yeraltı, Kıskanmak'la birlikte çizgisinden uzaklaşan Demirkubuz için hassas bir noktada duruyordu. Yeraltı Demirkubuz filminden ziyade Muharrem'in, yani karakterin filmi. Engin Günaydın'ın muazzam oyunculuğu filmi güçlü kılan en önemli unsurlardan biri, nihayetinde karakteri yaratan ve çizgilerini çeken de yönetmenin kendisi olduğuna göre, Yeraltı yönetmenle oyuncunun oluşturduğu ahengin sinemada vuku bulmuş örneklerinden biri olarak da gösterilebilir. (JB/EKN)