"Taraflar birbiriyle çatıştığında bilgiyi almak çok daha kolaydır. Baronlar Savaşı kitabında anlatılanların hepsi resmi belgelere dayanıyor. Bir dizide ya da filmde olsa abartılı bulunabilecek bu olayların hepsi gerçek."
Bu sözler, "Baronlar Savaşı: Zindaşti Olayının Perde Arkası" kitabının yazarı Timur Soykan'a ait.
Soykan, Kırmızı Kedi Yayıevi'nden çıkan yeni kitabında "devletin damarlarında geziyor" dediği uyuşturucunun güzergâhlarını, kayıt dışı ekonominin önemli birer parçası olan baronları, devletin tüm bu ağlarla olan ilişkilerini belgelerle ortaya koyuyor.
"Türkiye kilit rolde"
Sizi Zindaşti olayını araştırmaya iten ne oldu?
Türkiye Avrupa'ya ulaşan uyuşturucu anlamında kilit bir rol üstleniyor. Özellikle Türkiye merkezli uyuşturucu kaçakçıları yılda beş milyar dolarlık bir kara para elde ediyor. Bu, yasadışı bir piyasaya dönüşürken bir yandan da çok büyük bir kirliliğe neden oluyor. Uyuşturucu ticareti kaynaklı devlette ve toplumda oluşan bu kirliliği araştırmak da biz gazetecilerin en önemli misyonlarından biri.
Bu konu neden şimdiye dek gündem olamadı?
Birincisi, bu çok karmaşık bir konu ve çok fazla belgeyi okumayı gerektiriyor. İkincisi de Türkiye'de merkez medyanın yok edildiği, gazetecilerin hapsedildiği, sansürün yoğun olduğu ve aslında bir anlamda gazeteciliğin baskı altına alındığı bir dönem yaşıyoruz.
Devletlerin uyuşturucu ticaretinden pay aldığı ve hatta bu ticaretteki aktörleri belirlediği gibi iddialar her zaman gündemde. Çünkü çok çok büyük kara paralar söz konusu ve kayıt dışı ekonominin fazla olduğu ülkelerden geçiyor. Bu iddialar hep gündeme geliyor, ama bununla ilgili delil bulmak neredeyse imkânsız. Böyle bir soruşturma bile mümkün gibi gözükmüyor.
Eskiden uyuşturucu baronlarının devlet içinde ilişkileri elbette vardı. Türkiye'de bu konuda iddialar da gündeme geldi 1990'larda. Bunun aslında aynen devam ettiğini ve çok daha kapsamlı bir hale geldiğini bize düşündürecek bilgilere ulaşıyoruz "Baronlar Savaşı" kitabında.
Devlet, mafya, siyaset iç içe
Meseleyi "ikinci Susurluk" diye tanımlıyorsunuz. Benzerlik nerede?
Eskiden uyuşturucu kaçakçıları rüşvet ve bürokrasideki bağlantılarıyla kendileri hakkındaki soruşturmaları belli ölçüde engelliyorlardı. Bugün resmi belgelerin, soruşturmaların manipüle edilip edilmediğini ayrıca araştırmak zorunda kalıyoruz gazeteci olarak. Bu da aslında devlet içindeki bağlantıların ne denli yoğun olduğunu gösteriyor.
Yargıda çok daha derin bir kirlilikle karşılaşabiliyoruz. Burada da Burhan Kuzu'nun adı gündeme geliyor. Bu da siyaset ayağıyla örtüşüyor. Aynı Susurluk gibi aslında. Devlet, mafya, siyaset ilişkilerinin iç içe geçtiği ve yine milyonlarca doların konuşulduğu bir alan oluşuyor.
"Gerçekler kendi yolunu buluyor"
Tüm bunlar yargının hâlini de ortaya koyuyor. Gerçekleri gördükçe umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu bunları araştırırken?
Gerçeklerin üzerinin örtülmesi o kadar kolay olmuyor. Gerçek bir şekilde kendine farklı kanallardan yol bularak ilerliyor. Biz onları bir yerden yakalayıp peşine düşüyoruz.
Türkiye'de yargı sistemiyle bunun ortaya döküleceğine dair kısa vadede bir umut var mı, açıkçası bilmiyorum. Belki bu, siyasi değişimden sonra mümkün olabilir.
Burhan Kuzu olayında biz yargının muhalifleri baskılamanın bir aracına dönüştürülmesinin ve bağımsızlığının tamamen ortadan kaldırılmasının ne kadar dramatik sonuçları olduğunu görüyoruz aslında.
Zindaşti'nin tutukluluk incelemesini yapan ve onu altı ay sonra serbest bırakan hakim, daha sonra, Burhan Kuzu'nun kendisine baskı yaptığını söylemiş müfettişlere. Kuzu da ifadesinde, kendisinin adının ortaya atılarak bazı gerçeklerin gölgelenmek istediğini öne sürüyor. Kendisi vefat etmese belki konuşacaktı.
"Çakıcı'ya sahip çıkılması hepimiz için tehlike"
Türkiye siyasetinde geçen hafta boyunca organize suç örgütü lider Alaattin Çakıcı'nın, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hakaret dolu bir mektupla tehdit etmesi konuşuldu. Bu türden yapılar, siyasette ne kadar etkili sizce?
Yeraltı dünyasını, tam yeraltında görmemek gerekiyor. Bunlara çok büyük bir meşruiyet sağlanıyor ve Alaattin Çakıcı'nın ana muhalefet liderini tehdit ettiği günler yaşıyoruz. Bu ne demek? Yeraltı dünyası artık tamamen yerüstünde demek. Çünkü bir koalisyon söz konusu sonuçta, iktidar ortağı var ve iktidar ortağının lideri de Çakıcı'ya sahip çıkıyor.
Bu hepimiz için çok büyük, çok çok büyük bir tehlike. Bu ülkede yaşayan her insanın güvenliği için de büyük bir tehlike.
(DŞ)