İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı dava ikinci gününde devam ediyor.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın ikinci gününe, organize suç örgütü elebaşı doktor Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 42 sanık ile avukatları katıldı.
Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Çok sayıda siyasetçi, milletvekili, avukat, sivil toplum örgütü temsilcisinin takip ettiği duruşmada ilk savunmayı, “resmi belgede sahtecilik”, “suç örgütüne, suç işlemek amacıyla üye olmak” suçlamalarıyla yargılanan tutuklu sanık Hasan Basri Gök, yaptı.
Reyap Hastanesi'nde hemşire olarak çalıştığını, hemşiresi olduğu Fırat Sarı'nın son 6 ay şoförlüğünü de yaptığını anlattı:
"2019-2021 Reyap’ta çalıştım. En son da Silivri’de çalıştım. Fırat Sarı’nın hemşiresiydim. Son 6 ay epikrize yardım ettim. 6 ay da şoförlüğünü yaptım. İşletmeyle ilgili Fırat Sarı organizasyonu yürütüyordu. Aktif olarak Özel Reyap Hastaneleri tam işletme gibi değildi. Avcılar, Doğa, Birinci, Silivri Kolon, Duygu, Bağcılar Şafak hastanelerinde Fırat Sarı işletme kısmında da vardı. Fırat Sarı tanıdığı doktorları alıyordu. 112 araya girmeden işini hallediyordu. Böylelikle SGK’dan para kazanıyorlar. İki doktorun kendi arasında konuşmasıyla işi hallediyorlar. Aileye de ‘uzak yere sevk edilir’ diyerek ikna ediyorlar. İlker Gönen’le Fırat Sarı yöneticiydi."
"Sevklerden Yüksel ve Özdemir para kazanıyordu"
Gök, Ali Aksu ve Fırat Sarı konuşmalarıyla ilgili de “Sağlık hizmeti basamakları arasında fark olduğu için maliyeti karşılamayanları almayalım diyordu" dedi.
AA’nın haberine göre; mahkeme başkanın, 112 Acil Çağrı Merkezine bildirilmeden bebek sevklerinin nasıl yapıldığına ilişkin sorusuna Gök, "Fırat Sarı kendisi alıyordu. Oranın çocuk doktoru ve alan çocuk doktorunun konuşmasıyla oluyordu. Bebek sevklerinden Serdar Yüksel, Gıyasettin Mert Özdemir para kazanıyordu” yanıtını verdi.
"'Çocuğu öldür' diyerek konuşmuşumdur"
Gök, yatışlara sorumlu hekimin karar verdiğini ve SGK'den para almak için genelde uzun yatışlar yapıldığını belirterek, sanıklar İlker Gönen ile Fırat Sarı arasında hastane paylaşımı olduğunu, ikisinin aynı hastanelere bakmadığını söyledi.
Tapelerde geçen "Mehtap çocuğu öldür 50 satürasyonlu çocuk mu olur? " şeklindeki ifadelerinin sorulması üzerine Gök, “Çocuğun nabzı düşüktü, bebeği görmediğim için 'çocuğu öldür' diyerek konuşmuşumdur. Basamakları düşürmemizin sebebi dikkat çekmekti. Osman bebekle ilgili epikriz kötüleştirmekten bahsettik çünkü şablonlara yazmamız gerekiyordu” diye cevap verdi.
"Bebekler odalarda fazla bekletiliyordu"
Mahkeme Başkanının 'Üç gün yaşayan bir bebeği altı gün yaşamış gibi sisteme girmişsiniz. ‘Dikkat etsinler’ demişsiniz, bu ne demek?' sorusuna karşılık Gök, şunları söyledi: “Bebek üç gün yaşamış ama altı gün sistemde kalmış. Fark edilir diye böyle dedim. Şehmuz hocaya ulaşamıyorlardı. O yüzden Doğukan doktor gibi konuşuyordu. 112 bunu fark etmiyordu çünkü sistem üzerinden ayarlıyorlardı. Kaya bebekle ilgili anneyi sevk ettiler. Doğum yapıyordu, acil sevk edilmesi gerekiyordu. O hastaneye gitmesi çok saçmaydı. O para bebekle ilgili ise, bebek 1 günde ex oldu. Yenidoğan servisine sevk edilmemesi gerekiyordu. Şehmuz hoca ilgilenmedi. Zaten hiçbir bebekle ilgilenmiyordu. Epikrizini Doğukan ile birlikte ben yazdım. Doğukan soruşturmadan bilgi almıştı, 'Hakkımızda büyük bir soruşturma var' dedi bize. 'Artık bıktım, sapasağlam bebekleri entübe ediyorsunuz' diye bir konuşmam var, çok uzun süre yatışta bekleyen bebeklerle ilgiliydi ama sağlam bebekler için değil."
Gök, cumhuriyet savcısının "sağlıklı bebekleri yenidoğana almak için ilaç veriliyor mu?" sorusunu ise “Rengin hoca bebekleri odalarda fazla bekletiyordu. Yenidoğan sağlam bebeklere bu tarz ilaçlar verilmiyor” şeklinde cevapladı.
"Fırat Sarı ile aramızda bir hiyerarşi yok"
Savcının, "Hakan ve Doğukan ile aranızda kalp hastasını sevk etmiyorum, ameliyat parasından 140 bin lira alacağınız konusunda ne demek istiyorsunuz?" sorusuna ise Gök, şu yanıtı verdi: “Böyle bir sevk olmadı hatırlamıyorum; ama bu bebek Türkmen bebek olabilir kendi aramızda konuştuğumuz saçma konuşmalar. Fırat Sarı ile herkes irtibat kurabilir aramızda bir hiyerarşi yok. Epikrize uygun dosya düzeltme, akciğer grafiği uyumlu değil mi bakılıyor. Epikriz raporlarını bir sene sonra değiştiremiyoruz.”
"112'nin algoritmasını bozma konusunda bilgim var"
Gök, sanık Fırat Sarı'nın avukatının 'Epikrizlerin son halini kim imzalıyor?' sorusuna, “İmzalayanı bilmiyorum, imzalandıktan sonra değiştirmesi mümkün değildir" yanıtını verdi. Sanık avukatının, "İl dışı sevklerde 112 dışında sevk olabilir mi?" sorusuna Gök "Olabilir özellikle tıp merkezlerinden çocuklar geliyordu" dedi. '112 a'dan z'ye sorar kastın neydi?' sorusuna karşılık Gök, 'Beni yanlış anlamışsınız 112 alfabetik sırayla hastaları dağıtır. Gelen bebeklerin çoğu ex zamanında gelen bebeklerdi zaten durumu kötü olan sevk edilmemesi gereken bebekler geliyordu. 112'nin şehir dışı algoritmasını bozma konusunda bilgim var şahit oldum" diye cevapladı.
Çapraz sorgusu ve sanık avukatlarının savunmasının ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından duruşma, savunmalarla devam etti.
"Bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım"
Sanık hemşire Deniz Korkmaz, savunmasına, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hemşireyim. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. e-Devlet'te de kaydı var; ama burada tutuklu olan benim” sözleriyle başladı.
Mahkeme başkanının, “Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir” sözünü sorması üzerine ise Korkmaz, "Kurtlar vadisinde bir replik vardı. Onu kullandım" yanıtını verdi.
"Hasta eşya gibi görülüyordu"
Korkmaz ilaç satışıyla ilgili sorulan bir soruya ise, şöyle cevapladı: "Fırat Sarı beni arayıp, evimde kaç tane olduğunu sordu ama benim evimde yoktu. Zaten ben o gün evde değil hastanedeydim. Hastanede kaç tane olduğunu bildirdim. Hakan Doğukan Taşçı ile ilaç hakkındaki konuşmamız ise çöpe atılması gereken ilaçlar vardı. Ben de bunları atmak yerine Hakan Doğukan Taşçı'ya sattım. Benden elimdeki şişeleri istemişti. Başka hiçbir eylemde bulunmadım. Anlattığım ve duyduğum her şeyi anlattım. Epikriz yazmak hekimin işidir. GMZ şirket, sağlık ve turizm üzerineydi. Fırat Sarı, şirketi benim üzerime yapacağını söyledi. 'Sen de şirket sahibi olursun' dedi. Ben de maalesef kabul ettim. Şirketi Sümeyye Nur Arslan yönetiyordu. Genelde para işleriyle Sümeyye ilgileniyordu. Şirket için Hasan Basri Gök’e velayet verildiğini biliyorum. Bir hemşireye 5 hasta düşüyordu. Çok fazla yoğunluk vardı. Hasta eşya gibi görülüyordu. Avcılar Hospital'de sıkıntı çıktığında Fırat Sarı giderdi. Duyumlarım var gördüğüm şeyler yok.”
"Hastalardan kalan ilaçları biriktiriyoruz"
Hemşire Korkmaz'ın savunmasının ardından tutuklu sanık Hüseyin Günerhan'ın savunmasına geçildi.
Sanık Günerhan örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmediğini ifade etti ve şöyle konuştu: "Örgüt yok, kabul etmiyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Ben hemşire olarak çalışıyorum. İnsanların hayata adım attığı yerde son noktasına kadar çalıştım. Reyap Hastanesindeyken Fırat Sarı ile çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olunca sigortasız başka hastanelere gidip nöbet tutarız. Reyap Hastanesi’nde yenidoğan ünitesinde çalıştım. Kimseyi korumayacağım ama normalde birçok hastanede bulunmayan çocuk genetik doktoru, göz doktoru gibi doktorların olduğunu gördüm. Bu nedenle bu hastaneye başladım. İlker Gönen ile baskın konusunda konuşmamın içeriği orada usulüne uygun olduğunu söyledim. Hastalardan kalan ilaçları biriktiriyoruz. Benim de ihtiyacım olduğu zaman bana da getiriyorlardı.”
"Hiçbir hemşire dolandırıcılık yapmadı"
Günerhan, savunmasını şöyle sürdürdü: "Ben ayrı bir şikayette bulunmadım. Onur bulundu mu bilmiyorum. Ekim ayında bağlı olduğum kurumdan ayrıldım ve tüm bağlantılarımı kopardım. Herhangi bir örgüt değil, ben ihmal sonucu suçlandım. Cinayet koğuşunda yattım. Anne babam olmayan insanların hayatını kurtardım ona rağmen cinayet koğuşunda yattım. Bebek katili olarak anıldım. Güney Hastanesinde biz hiçbir dosyada sahtekarlık yapmadık. Epikriz yazmadık, kendi imzamla, yazımla sahte evrak düzenlendiyse karşılaştırma yapılsın. Hasan Basri Gök, Güney Hastanesi hakkında ifade vermiş ama benim çalıştığım dönemde hiç gelmedi bırak gelmeyi yanından bile geçmedi nasıl olur bu insanlar böyle ifadeler verir. Hastanelerde nöbetçi doktor bulunmuyorsa bunun sebebi başhekimdir. Fırat Sarı, Güney Hastanesine çok nadir uğrardı; uğradığı zaman başhekimlere uğrardı. Hastanelerde ben dahil hiçbir hemşireler dolandırıcılık yapmadık, örgüt üyesi olmadık.”
(RT)