Türkiye'de yaklaşık 50 yıl önce kesintiye uğramış Rumca yayıncılık "İstos" yayınevi ile yeniden başlıyor.
Ağ anlamına gelen "İstos", köklü bir yayın geleneğini canlandırırken "nostalji"yle yetinmek istemiyor.
Yayınevi, kitaplarında Taksim'de kravatıyla gezen klişeleştirilmiş Rumları anlatmanın ötesinde, onların kendi içlerindeki ihtilafları, güncel sorunlarını ve taleplerini dile getirmek istiyor. Rumların diğer halklarla, her zaman da "toz pembe" olmayan hikayeleri ise Türkiye'deki bir arada yaşama ihtiyacına deneyim aktaracak.
"Tanıklıklar", "Politika Historika", "Elenika" dizileriyle Türkçe, Yunanca-Türkçe ve Yunanca eserlerin olacağı İstos'un ilk kitapları: Nikos Kazancakis'ten Çileci, Thomas Korovinis'ten Fahişe Çika ve İstanbul Rumları Bugün ve Yarın.
Yayınevinin kurucularından Foti Benlisoy, Haris Theodorelis-Rigas ve Seçkin Erdi ile konuştuk.
Türkiye'de ne zamandır Rum yayınevi yok?
F.B: Rumca yayıncılık Osmanlı'da yayıncılığın değişmez bir bileşeni, Cumhuriyet döneminde de Rumca yayın yapan birçok yayınevi var. Ancak 1960'lardan sonra kesintiye uğruyor. Kıbrıs Meselesi'nin de gerilimiyle Rum nüfusu azalınca 1970'lerde artık böylesi bir faaliyeti yürütecek ne siyasi, ne kültürel, sosyal, ne de demogarfik bir durum var. En son patrikhanenin dini içerikli kitap, dergi basan bir matbaası vardı, o da hükümet kanalı ile kapanınca gazeteler dışında Rumca yayıncılık bitiyor.
Bu gelenek kaldığı yerden devam mı edecek?
F:B: Evet. Bu zengin geleneğin kopan halkasını yeniden onarmaya dönük bir çaba. İstanbul Rumları, üzerinden kelam edilen bir nesne konumunda; bu artık değişmeli. İstos yayınevi de Rumların kendi seslerini içlerindeki ihtilaflarıyla birlikte duyurabileceği bir mecra olacak.
Neden Rumlar bir nesne konumunda?
F.B: Rumlara dair sempati ve iktidar söyleminde şöyle denir: "Eskiden İstanbul'da Rumlar vardı, çok beyefendi, hanıemfendiydiler. Taksim'e kravatsız çıkmazlardı; çok medeniydiler. Bunlar gitti, İstanbul'a köylüler hatta Kürtler geldi." İşte Rumları klişelerle anlatan bu söylem, yine başka bir kültürel grubu dışlayıcı bir iktidar söylemine hizmet edebiliyor. Bunu eleştirmeye çalışıyoruz; nostaljikleştirmenin bir uzantısı da bu. Ayrıca tüm Rum toplumun üst, orta sınıf olarak gören bu yaklaşım, Rumların içindeki sosyal katmanlaşmayı da gözardı eder. Mesela ilk garson ve şemsiyeciler sendikasını Rumlar kurmuştur.
Bu yayınevi neden 2012'yi bekledi?
F.B: Her azınlık toplumu devlet ve milliyetçilik karşısında kendisini korumak ve kollamak adına içe kapanıktır. Bu durum Rumlarda nüfusun radikal şekilde azalması nedneiyle çok daha fazla. İşte yayınevi de Rumların kendi meselelerine karşı bile pasifleşen bu durumlarını kırmaya yönelik bir tutum.
Ancak "Türkiye'de olumlu şeyler oluyor bu onun tezahürü mü?" derseniz ona katılmam. Miliyetçiliği eskiye dönük bir kötülük saymak yanlış; aksine hala yanı başımızda bir felaket olarak duruyor. İstos'un hikayesi de muhtemelen bu tepkilerden bağımsız olmayacak.
Peki Rumca'yı korumak, geliştirmek de birincil amaçlardan mı?
F.B: Rumca Ermeniceye göre Yunanistanla ilişkiler, orada akrabaların olması nedeniyle daha iyi korundu ama yine de Rumca, okulda ve evde konuşulan bir dil. Gündelik hayatta bir karşılığı yok; o yüzden cansızlaşan, soğuyan, güncel gelişmelere adapte olamayan bir dil haline geldi. Sosyal, siyasal meseleleri o dilde ele alan insan sayısı azaldı.
S.E: Düşünün, kitaplar için çevirmen bulmakta ne kadar zorlandık. Sayıları bir elin parmaklarını geçmez. O yüzden amaçlarımız arasında gençlerin Rumcayı kullanması, Türkçe ve Rumca arasında iletişime girmesi de var. Bu alanda kadro yetiştirme niyetimiz de var.
H.R: Güya Rum okulu ancak o kadar devletin kontrolü altındalar ki; tarih, edebiyat dersleri Türkçe veriliyor. Sadece fizik, matematik ve dil dersi Rumca. O yüzden de bu okuldan mezunlar genelde mühendislik okurlar. Bu sisteme göre edebiyatçı çıkması çok zor.
İstos ne demek?
F.B: Ağ demek. Amacımız ticari bir mecra olmaktan çok çevirmen, editör, redaktör yetiştirebilecek bir okul, merkez kurmak. Burayı kültürel canlanmanın merkezi haline getirmek istiyoruz.
Pekiyi, neler okuyacağız?
F.B: Önemli kısmı Türkçe olacak. Yunanistan'daki edebi üretimi buraya taşımak isitoyuruz. Bugüne kadar yapılan tüm çeviriler İngilizce, Fransızca'dan yapılmış. Oysa Yunanca, Türkçe kelime hazinesi ile benzerliğin ötesinde aynı coğrafyanın dilleri olarak tat ve doku anlamında çok yakın, üçüncü bir dil dolayımını ortadan kaldıracağız.
Tanıklıklar dizisi ne anlatcak?
F.B: Sıradan Rumların hem geçmişte hem de şimdi, gündelik deneyimlerini anlatarak diğer halklarlarla bir arada yaşam pratiklerini açığa çıkarmak istiyoruz. Bu birliktelik hiçbir zaman toz pembe olmadı. Bunu çelişkileriyle, sorunlarıyla birlikte anlatacağız. Çünkü bugün, milliyetçiliğe karşı bir arada yaşamak için farklı halklar arasında köprü kuracak ortak hikaye ve deneyimlere ihtiyacımız var. Bunlar çok sadece açığa çıkarmak lazım.
Elenika ne demek?
H.R: Elenika edebiyat dizimizin adı; Rumca demek. Ama Osmanlıca'da bir şeyin elenikasını bilmek o şeyin en derin, en zor noktalarını bilmek demekmiş; argo bir deyim.
"İstanbul Rumları Bugün ve Yarın" kitabı neden bir ilk?
F.B: Kitap 2006'da yapılan bir Rum konferansının tebliğlerinden oluşuyor. Rumların bugün yaşadıkları din, eğitim, vakıf mükleri, azınlıkların demokratlık, şeffalık gibi güncel sorunlarının tartışıldığı bir kitap.Türkiye'de Cumhuriyet ve Osmanlı dönemi Rumlarını anlatan çok kitap var ama Rumların bugünkü durumunu, güncel sorunlarını, çelişkilerini anlatması bakımından bu kitap bir ilk.
Okuyucu kitleniz kim?
S.E: Herkes içinde başka ülkelere göç etmiş Rumlar da var; çünkü onlar hala İstanbul'da yaşıyor. (NV)