Necati Sönmez, Mehmet Açar ve Alper Çağlayan'ın konuşmacı olarak katıldığı paneli, sinema ve tiyatro oyuncularının yanı sıra akademisyenler, öğrenciler ve sinema meraklıları da izledi.
Yeni Türk Sineması'nın temelleri atıldı
Panelin açılış konuşmasını yapan Alper Çağlayan, "Türk sinemasının 80'li yıllardan sonra etkisini kaybettiğini" söyledi.
Bugünkü Türk Sineması'nda "yaratıcı yönetmen ve sanatçı açısından hiçbir sıkıntının olmadığını belirten" Çağlayan, "Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve Derviş Zaim'in Yeni Türk Sineması'nın estetik temellerini attıklarını" ifade etti.
Çağlayan sözlerini şöyle sürdürdü:
*Bana göre başarının üç şartı var: Birincisi, uluslararası festivallerden ödüller almak, ikincisi birçok salonda gösterime girerek fazla seyirciyle buluşmak, üçüncüsü ise sinema dili ve estetiği...
*Bu anlamda Türk Sineması'nın başarısız olduğu söylenemez. Çünkü 80'li yıllardan önceki döneme baktığımızda bu üç kriteri içeren birçok önemli filmin üretildiğini görürüz
Susuz Yaz, Umut, Yılanların Öcü, Otobüs, Sürü, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hazal, Yol, Bir Günün Hikayesi, At, Hakkaride Bir Mevsim, Derman, Bir Avuç Cennet, Uçurtmayı Vurmasınlar... Avrupa ve Dünya festivallerinde çeşitli ödüller alan bu filmlere başkalarını da eklemek mümkün."
Devlet desteği şart
"Devlet desteği olmadan Türk Sineması'nın kendi başına ilerleyemeyeceğini" kaydeden Çağlayan, İran Sineması'nın başarısının ardında, devletin önemli bir rolü olduğuna dikkat çekti:
*İran Sineması, bizim 100 yıldır yapamadığımızı başardı: kurumsallaştı. İran'da sinema, devlet desteğiyle korunuyor.
*Salon sayısı bize göre çok çak az olmasına karşın, yılda üretilen film sayısı ve sinema izleyicisi oranı bizimkinin çok üstünde...
*Bence Türk Sineması'nın bugün yaşadığı en önemli sorun, kurumsallaşamamış olması. Ayrıca özel kanallar, diziler... vs. çok fazla. Sinema piyasası da Amerikan sinemasının egemenliğinde... Bu nedenle ağırlıklı olarak ticari kaygılarla film çekiliyor, sanatsal filmler tercih edilmiyor. Bu konuda devlete çok iş düşüyor. Devlet desteği olmadan sinema tek başına ayakta duramaz.
"Ceylan ve Demirkubuz, dünya sinemasında bir çok yönetmeni etkiliyor"
Çağlayan'dan sonra söz alan sinema eleştirmeni Mehmet Açar da, "Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan'ın dünya sinemasındaki Minimalist akımın en önemli temsilcileri" olduğunu vurguladı:
*İran Sineması'nın bana göre en önemli yönetmeni Abbas Kiarostami'dir. Kiarostami'nin Türkiye'deki karşılığı ise Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz'dur. Bu üç yönetmen, aynı zamanda son yıllarda dünya sinemasında görülen minimalist akımın da en önemli temsilcileridir.
*Onlar, kimseyle uzlaşmadan kendi sinemalarını kendi koşullarıyla yaptılar. Ve çok da başarılı oldular. Biz her ne kadar farkında olmasak da, dünya sineması, bu üç isimden sıkça bahsediyor. Şu an, birçok yönetmen, Kiarostami, Ceylan ve Demirkubuz'u örnek alıyor.
"Yeni Türk Sineması'ndan ne kastediliyor?"
Necati Sönmez ise, "Yaratıcı sinemanın gelişmesi için 'kurumsallaşma' gerektiği" görüşüne katılmadı. "Yeni Türk Sineması'ndan ne kastediliyor bilmiyorum ama, bundan sonra böyle bir akımın doğması mümkün değil" diyen Sönmez, gerekçelerini ise şöyle sıraladı:
*Ben Türk Sineması'nda yaratıcı filmlerin çekilmesini, ulusal sinemanın kurumsallaşmasına bağlamıyorum. Bugün ülke sinemasının kurumsallaşmadığı ülkelerde de önemli filmler çekiliyor.
*Günümüzde, teknolojik gelişmelerin sağladığı kolaylıklarla film çekmek, zengin işi olmaktan çıktı. Artık filmin tanıtımı için para gerekiyor sadece. Bu nokta da devlet desteği olabilir.Bu anlamda devlet desteğinin gerektiği tek alan, tanıtım. Nitekim Nuri Bilge Ceylan, Uzak filminin tanıtımı için harcanan paranın, filmi çekmek için harcanan paradan daha fazla olduğunu söylemişti.
*Ben, "sanatsal sinema, ticari sinemaya tepki olarak doğar" görüşüne de katılmıyorum. Kimse Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve Yeşim Ustaoğlu'nun ticari sinemaya tepki olarak film çektiklerini söyleyemez. (GE/BB/NK)