* Başta yaşam hakkı, kişi güvenliği, ifade özürlüğü ve işkence yasağı olmak üzere, tüm hak alanlarında sınırlamaların gerçekleşeceğini,
* Bu sınırlamalar sonucunda, tüm toplumun nefes alma kanallarının tıkanacağını,
* Toplumsal barışı tesis etme olanaklarının tümden ortadan kalkacağını vurguladı.
Vakıf, tasarının içeriğiniyse şöyle özetledi:
* Güvenlik bahanesiyle yaşama hakkını ortadan kaldırıyor
* İşkencenin yeniden üretilmesini ve meşrulaştırılmasını sağlıyor,
* Hukuksuzluğa karşı tepkisiz bir kamuoyu yaratılmasını sağlamaya yönelik olarak ifade özgürlüğünü 'terör'le aynı düzlemde görüyor.
TİHV, yasa tasarısının uluslararası insan hakları belgelerinde yer alan standart ve normlara göre eleştirilip değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
"Şüpheli hakları istisna, hak kısıtlamaları kurala dönüşüyor"
Tasarının "genel yasalarda sanık veya şüphelilerin temel haklarına yönelik kuralları 'istisnaya', hakları kısıtlamaya ilişkin istisna niteliğindeki düzenlemeleri ise 'kurala' dönüştürdüğünü" söyleyen TİHV'nin saptamaları şöyle:
* Ceza Yasası'nda (TCK) yer alan maddelerin yaklaşık üçte biri "terör suçu" olarak kabul ediliyor.
* Anayasa Mahkemesi'nin 1992'de iptal ettiği, avukatla görüşmeye ilişkin kısıtlamalar ve suç işleyen kolluk kuvvetlerinin tutuksuz yargılanmasıyla ilgili hükümler geri getiriliyor.
TİHV, AB'ye üyelik süreci nedeniyle ülkede başlatılan "demokratikleşme" projesine son verildiğini, "işkenceye sıfır tolerans" anlayışından "işkenceciye tolerans" noktasına gelindiğinin bu tasarıyla ilan edildiğini söyledi ve şu saptamaları yaptı.
Avukat görüşmesinin sınırlandırılması
TİHV, uluslararası hukukun kişilere "avukata gecikmesiz ve kısıtlanmamış erişim hakkı" sağladığını, Birleşmiş Milletler ilkelerininse, avukatların mesleki işlevlerini uygunsuz müdahaleler olmadan yerine getirmesinin güvenceye alınmasını gerektirdiğini anımsattı.
İşkencenin doğru ve etkili bir biçimde belgelenmesi ve soruşturulması için geliştirilen ilkelerinse, işkence mağduru ile görüşmenin gizlilik koşullarına uyularak yapılmasını gerektirdiğini belirtti.
"Dinlenen ve denetlenen bir görüşmeye işkence mağduru güven duyamaz. Özgürlüğünden yoksun tutulan kişileri temelde işkenceye karşı korumayı amaçlayan, işkencenin belgelenmesi ve cezalandırılmasına olanak sağlayan
Avukat ile görüşme hakkının, işkence yapanlar dahil, herhangi biri tarafından denetlenerek kısıtlanması, sadece işkencenin gizlenmesine hizmet eder."
Vakıf, bu kısıtlamaların, "savunma hakkıyla; bu hakkın önemli unsurlarından olan savunmanın gizliliği ve dokunulmazlığı ilkesiyle; hak arama özgürlüğü; suç ve cezaların kanuniliği ilkesi; masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkıyla" da bağdamadığının altını izdi.
"Gözaltı süreci sistematik işkenceye zemin hazırlıyor"
İşkencenin önlenmesinde gerekli ve yararlı olan koruma haklarına ilişkin düzenlemeler, Terörle Mücadele Yasası kapsamındaki suçlarda bertaraf edildiğini, etkisizleştirildiğini söyleyen TİHV, "güvencesiz ve denetimsiz bir gözaltı süreciyle, sistematik işkence yöntemlerine başvurulmasına uygun koşulların yaratıldığını" ifade etti.
"Tasarıda yer alan tutuklu ve hükümlülerin infaz kurumlarından çıkartılarak yeniden ve 4-15 gün arasında değişen sürelerde gözaltına tutulması hükmünü, işkence için imkan yaratmak dışında bir gerekçeyle açıklamak olanaksız."
İşkenceyi ve cezasızlığı teşvik
TİHV, suç işleyen kolluk görevlilerine tutuksuz yargılanma güvencesinin yanı sıra, adli yardım koşullarına da dikkat çekti.
"Suç işleyen terörle mücadele görevlileri için tanınan kurumsal adli yardım, avukat yardımı alan görevlilerin kendi belirledikleri avukatları da içine alacak biçimde genişletildi. Bütün bu düzenlememeler cezasızlığı ve işkencecileri teşvik edici nitelikte." (TK/AD)