Haberin Kürtçesi için tıklayın
LGBTİ+ toplumunu ve aktivizmini güçlendirmeyi hedefleyen ve her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla çalışmalar yürüten 17 Mayıs Derneği hazırladığı “Ayrımcılıktan Yoksulluğa: Türkiye’de LGBT+lar” raporunun aktarımı için Ankara’da toplantı düzenledi.
Ankara Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen toplantıda, Türkiye’deki LGBTİ+ların karşı karşıya kaldığı ayrımcılığa ve sosyo-ekonomik durumlarına yönelik bulgular paylaşıldı. 17 Mayıs Yoksulluk Çalışma Grubu Ekibinden Anjelik Kelavgil’in aktardığı raporda, derneğin “Hak ihlalleri ve ayrımcılık LGBTİ+’ları yoksullaştırıyor mu?” sorusuna yanıt aradığı belirtildi.
Rapor, “Yoksulluk nedir ve insan hakları açısından ne ifade eder?”, “Türkiye’de yoksulluk”, “LGBTİ+’lar ne yaşıyor: Türkiye’de yaşayan LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerinin yoksulluk çerçevesinde değerlendirilmesi”, “Sivil toplum örgütlerinin yoksulluğa yanıtı” ve “Değerlendirme” başlıklarıyla beş bölümden oluşuyor.
TIKLAYIN - Raporun tamamını okuyun
Detaylar
LGBTİ+ların Türkiye’de deneyimlediği ayrımcılığın ve dışlamanın yoksulluktan bağımsız düşünülemeyeceği aktarılan raporda, asgari geçim standartlarına erişim olarak tanımlanan geleneksel yoksulluk tanımının yeterli olmadığı, onurlu bir yaşam için gerekli temel koşulların dikkate alınması gerekliliğinin vurgusu yapılıyor. Ayrımcılık ve dışlamanın olmadığı elverişli bir insan hakları ortamının koşulların başında geldiği belirtilen raporda, siyasi ve medeni hakların sağlanmasının, ekonomik bunalımların önlenmesinde büyük önem taşıdığı belirtiliyor.
Rapora göre, giderek yoksullaşan ülkelerde medeni ve siyasal haklar mücadelesinin bir lüks olduğu, bu konulara odaklanmanın yoksullar için gerçek dışı olduğuna dair inancın giderek arttığı söyleniyor. Yoksulluğun bütünsel bir yaklaşım gerektirdiği, çok boyutlu bir olgu olduğu ve insan haklarının birbirinden ayrılmaz bağları bulunduğuna dikkat çekiliyor.
“Yoksulluk ve insan hakları mücadelesi birlikte yürütülmeli”
Raporda ayrıca, maddi yoksunlukla birlikte güçsüz bırakılmanın, damgalanmanın, ayrımcılığın ve dışlanmanın olduğu bir kısır döngüde hem yoksulluk hem de insan hakları mücadelesinin birlikte yürütülmesi gerektiği vurgulanıyor.
Türkiye’de hak mücadelesi yürüten LGBTİ+ların, yoksulluk ve insan hakları mücadelesini ayrı ayrı yürütülemeyeceğine en yakın tanık oldukları belirtiliyor.
Raporda, özellikle pandemi sonrası artan işsizlik, gelir kaybı ve fiyat artışları, Türkiye’deki gelir dağılımının adaletsizliği, yurttaşın temel ihtiyaçlarını karşılayamamasında önemli rol oynadığını belirtiliyor. Ülkenin şimdiye kadar görülmemiş bir yoksullukla karşı karşıya olduğu vurgulanan raporda, LGBTİ+ların tarihsel olarak uğradığı ayrımcılığın etkilerinin, son dönemde ekonomik krizle birlikte daha fazla derinleştiği söyleniyor.
“LGBTİ+lar farklı istihdam türlerinde çalışsa da yeterince kazanamıyor”
LGBTİ+ örgütlerinin yürüttüğü anketlere de yer verilen raporda, 2020 tarihli “Pandemi Sürecinde LGBTİ+’ların Sosyal Hizmetlere Erişimi” araştırmasına katılanların yüzde 63.5’inin gelir getiren bir işte çalışmadığı, yarısının ise hiç gelirinin olmadığı aktarılıyor. Ankete göre, katılanların ortalama gelirlerinin 3780,62 TL olarak hesaplandığı, 17 Mayıs Derneği’nin, Nisan 2022’de yayımladığı “Yaşlanıyoruz Lubunya” raporunda ise araştırmaya katılan 509 kişinin sadece yüzde 18,75’inin 10.000 TL ve üzeri aylık gelirinin olduğu belirtiliyor. Ankete katılanların yaklaşık yarısının ayda 4254 TL-10.000 TL arasında kazandığı, yaklaşık yüzde 19’unun ise gelirinin olmadığı veya 0-2000 TL arası kazandığı söyleniyor.
Raporda, “Anketi yanıtlayan lubunyaların yüzde 85’inin farklı istihdam türleriyle çalıştığı dikkate alındığında, işgücünde aktif bir şekilde yer almalarına rağmen yeterince kazanamadıkları açıktır.” deniliyor. Aynı ankette “çalışma ve gelir durumunuz dikkate alındığında, benzer eğitim düzeyine sahip kişilerle eşit oranda refaha sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?” sorusuna yalnızca yüzde 20 oranında olumlu yanıt alınabildiğine de vurgu yapılıyor.
“Daha fazla LGBTİ+ destek başvurusu yapıyor”
Raporda, 17 Mayıs Derneği’nin Şubat 2022’de yoksullukla mücadele alanında çalışan örgütlerle yaptığı toplantıya katılanlardan, artık daha fazla LGBTİ+’nın destek başvurusu yaptığı sonucu aldığına da dikkat çekiliyor. LGBTİ+ örgütleri de başvuran LGBTİ+ların taleplerinin artık temel ihtiyaçlar düzeyinde olduğu ve yaşamlarını sürdürebilmek için yardım istedikleri belirtiliyor.
Raporda, LGBTİ+ların erişimde zorlandığı on hak alanına yer veriliyor: 1) Örgütlenme özgürlüğü, 2) Barışçıl toplanma özgürlüğü, 3) Katılım hakkı, 4) Adalete erişim, 5) Ayrımcılık yasağı, 6) Yeterli yaşam standardı (yeterli gıda ve barınmaya erişim), 7) Eğitim hakkı, 8) Çalışma hakkı, 9) Sağlık hakkı, 10) Sosyal koruma
2020’de yürütmeye giren, 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Kanun ve Yardım Toplama Kanunu’nda yapılan değişikliklerin LGBTİ+ların örgütlenmesini engellediği belirtilen raporda, internet üzerinden yürütülen yardım toplama faaliyetleri için getirilen izin zorunluluğunun, izinsiz yardım toplama faaliyetlerine yönelik öngörülen idari para cezalarının sivil toplum örgütlerinin önüne engel olarak çıktığı vurgulanıyor.
“Dava dosyalarına atanan avukatlar LGBTİ+ların adli yardım taleplerinin önüne geçebiliyor”
Adalete erişim konusunda da LGBTİ+ların karşılaştığı sorunlara yer verilen raporda, dava açmak, avukat ücretleri, dosya ücreti ve davanın kaybedilmesi durumunda karşı tarafın masraflarının ödenmesi gibi dinamiklerin, düzenli veya olağanüstü masraflar için ayıracak yeterli geliri olmayan LGBTİ+ların haklarını aramaya başlamadan caydırma potansiyeline sahip olduğu vurgulanıyor. Adli yardım talebiyle atanan bazı avukatların önyargılı tutumlarının da zaman zaman söz konusu yardımın önüne geçtiği aktarılıyor.
DetayYine raporda, 2015 yılında alınan kararlar, Ankara Valiliği’nin getirdiği yasaklar, onur yürüyüşlerinin yasaklanması, pandeminin de etkisiyle barışçıl toplanma özgürlüğünün de engellendiği söyleniyor. Ayrıca, İçişleri Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanı gibi üst düzey görevlilerin LGBTİ+lara karşı başvurduğu nefret söylemi ve ayrımcılığın da topluma büyük ölçüde yansıdığı aktarılıyor. |
(Cİ/EMK)