“Filistin’de yaşananlar, işgalin sona ereceğine dair umutların sona ermesiyle birlikte, özellikle yeni kuşakların hem İsrail’e hem de mevcut Filistin siyasetine duydukları öfkenin yansıması.”
Gazze’yi en son İsrail’in kara ve hava bombardımanında yerle bir olduğunda bırakmıştık. Şimdi tüm dünyanın gözü Suriye’deyken, Filistin’de yine sessiz ve derinden bir direniş var.
İsrail ve Filistin’de neler yaşandığını, neden şiddetin ve direnişin tekrar yükseldiğini, direnişçilerine ne istediğini, işgalin geldiği noktayı, “yeni bir intifada ihtimalini” Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu ile konuştuk.
Keleşoğlu, Filistin’e barışın nasıl geleceği konusunda, boykot kampanyası gibi sivil direnişler de dahil “İsrail’in uluslararası alanda baskı altına alınması gerektiği” görüşünde, “Demir duvarlı bir kaleye dönüşen İsrail’in süregiden işgalinin bitirilmesi için yerel Filistin direnişi kafi gelmiyor” diyor.
TIKLAYIN - GAZZE’DE HAYATTA KALMAK
Ufukta yeni bir intifada olup olmadığı şeklindeki sorumuzu da “bunun öngörülemeyeceğini ama şartların olgunlaştığını” söyleyerek yanıtladı.
TIKLAYIN - FİLİSTİNLİ DOKTOR ANLATTI: GAZZE’DE ÇOCUKLAR AĞLAMIYOR
Filistinli direnişlerin en acil taleplerini “Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetinin durdurulması, Doğu Kudüs’ün Batı Şeria’dan kopartılmasının önlenmesi ve kutsal yerlere yönelik kısıtlamaların kaldırılması” olarak açıklayan Keleoğlu’na göre nihai hedef tabii ki “işgalin son bulması…”
Temel hedef: İşgalden kurtulmak
Batı Şeria başta olmak üzere Filistin’de Ekim ayından beri “bıçaklı direniş” diye adlandırılan bir hareket var, bunun karşılığında da İsrail askerleri sivilleri/direnişçileri öldürmeye devam ediyor. En azından basından alabildiğimiz bilgi kırıntıları böyle. Peki gerçekten Filistin’de ne oluyor? Direnişçilerin talepleri neler? Yeni bir intifada bekleniyor mu?
Filistin’de yaşananlar, işgalin sona ereceğine dair umutların sona ermesiyle birlikte, özellikle yeni kuşakların hem İsrail’e hem de mevcut Filistin siyasetine duydukları öfkenin yansıması.
Temel hedefler, İsrailli sivillere, yerleşimcilere ve güvenlik mensuplarına yönelen doğrudan şiddet yoluyla mevcut statükonun sarsılması ve işgalden temelli kurtulunması için koşulların uygun hale getirilmesi...
Bu bağlamda Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetinin durdurulması, Doğu Kudüs’ün Batı Şeria’dan kopartılmasının önlenmesi ve de kutsal yerlere yönelik kısıtlamaların kaldırılması yönündeki talepleri en acil olanlar.
Yeni bir intifada ancak öngörülemez bir biçimde patlayabilir… Ancak gerekli şartların çoktandır olgunlaştığını söyleyebilmek mümkün.
“Ortadoğu’nun değil Filistin’in dinamikleri”
Olayın başlama sebebi gerçekten İsrail’in Mescid-i Aksa'ya yaptığı saldırılar ya da yeni yerleşimler mi, yoksa Ortadoğu’nun genel durumunun bu direnişte bir etkisi oldu mu?
Ortadoğu’daki genel durumdan bağımsız olarak Filistin’in işgalden kaynaklı dinamiklerinin belirleyici olduğunu ileri sürebiliriz.
Zamanın İsrail lehine işlediğinden hareketle ve saldırılara mukabele edebilme adına bu eylemler başladı.
“Suriye Savaşı İsrail’in işine yarıyor”
Dünyanın gözü Suriye’de. Suriye savaşının Batı Şeria ve Gazze’deki duruma etkisi nedir? İsrail’in Suriye’deki bazı gruplara tam da Filistin meselesi nedeniyle destek verdiği söyleniyor. Bu iddiaların gerçeklik payı var mı?
Batı Şeria ve Gazze Şeridi bölgeden yalıtılmış durumdalar. Ancak Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olan Hamas’ın, bölgedeki gelişmelerin neticesi olarak Suriye rejimi ile ilişkilerinin bozulmasıyla siyasi bürosunun Şam’dan çıkartılması, İran’la mesafelenme ve Mısır’da Sisi darbesi Gazze’ye hakim olan Hamas’ın zayıflamasına sebebiyet verdi.
2014 yılında yaşanan son savaş Hamas’ın bu izolasyonu kırmasına vesile olduysa da Suriye Savaşı’yla Filistin Sorunu’nun uluslararası gündemden düşmesi İsrail’in çok işine yarıyor.
İsrail’in sınırda Hizbullah’a ve rejime karşı savaşan bazı Selefi-cihatçılara yardım ettiği basına yansıdı. Bunlar, İsrail’in düşmanlarına vurdukları ve kendisine saldırmadıkları sürece “kullanışlı düşmanlar” olarak görülüyorlar.
BM’den fayda var mı?
Birleşmiş Milletler’den Filistin’le ilgili olumlu gelişmeler beklemek doğru mu, yoksa değişen bir şey yok mu?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin yanlısı bir kamuoyunun ağırlık kazandığı herkesin malumu.
Filistin’in 2012’de üye olmayan gözlemci devlet statüsü kazanması sembolik olarak değerliydi ancak Filistin yararına somut gelişmelerin olması için Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin ve veto yetkisini haiz ABD gibi üyelerin tavrının değişmesi gerekiyor.
Özellikle ABD’nin İsrail’e önkoşulsuz desteği devam ettiği müddetçe BM’nin meselenin çözümünde çığır açıcı bir rol üstlenmesi mümkün değil.
“Yönetimin birleşmesi halkın yararına”
Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas ile Hamas’ın arasındaki ilişki geçmişe göre bugün nasıl bir seyir izliyor? Gelinen noktanın Filistin halkına yansımaları ne olur? İki iktidar bloğunun yakınlaşmasının Filistin’deki diğer direnişçi gruplara etkisi ne olur?
2014 yılında Hamas ve El-Fetih’in onayıyla kurulan ve teknokratlardan oluşan birlik hükümeti büyük beklentiler yaratmıştı ancak bu hükümet geçtiğimiz Temmuz’da Gazze’deki sınır önlemleri ve Hamas’ın istihdam ettiği 50 bin memurun akıbetinin ne olacağına dair yaşanan kriz sebebiyle düştü.
İki grubun yakınlaşması tüm Filistin halkının arzusu olmakla birlikte El-Fetih, ambargonun kalkmadığı koşullarda Gazze Şeridi’nde yaşayan 1.8 milyon insanın sorumluluğu alma ve İsrail’e yönelik saldırıları önleme konusunda ciddi endişelere sahip. Hamas da Batı Şeria’da üyelerine yönelik kitlesel tutuklamalardan mustarip.
Ayrıca olası bir birlik halinde Gazze’de güvenlik denetiminden vazgeçmesi yönündeki ısrar sebebiyle anlaşmaya pek gönüllü değil. İki bloğun grup çıkarlarının ötesine geçip yakınlaşması Filistin halkının işgale karşı mücadelesinde şüphesiz önemli imkanlar yaratacaktır; hayırlı olacağına şüphe yoktur.
“Yerel direniş yetmiyor”
Filistin’e barış nasıl gelir? Gazze halkı ablukadan nasıl kurtulur?
Filistin’e barışın gelmesi İsrail’in uluslararası alanda büyük bir baskı altına alınması ile mümkün olabilir.
Demir duvarlı bir kaleye dönüşen İsrail’in süregiden işgalinin bitirilmesi için yerel Filistin direnişi kafi gelmiyor. Bu bağlamda ABD’nin önkoşulsuz desteğinin ortadan kaldırılması için küresel seferberliğin yanı sıra İsrail’e karşı boykot kampanyası gibi faaliyetlerin de güçlendirilmesi olmazsa olmaz koşullar olarak ortada duruyor.
Bir diğer yandan Filistin’de ulusal birliğin sağlanması ile birlikte Mısır’a karşı bölgesel baskı uygulanması ambargonun kalkması için anahtar işlev görebilir.
Erhan Keleşoğlu kimdir? |
1997 yılında İstanbul Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı, 1999’da aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2001-2002 arasında Ürdün Hükümeti bursu ile Ürdün Üniversitesi’nde araştırmalarda bulundu, 2002’de “Oslo Sürecinde Filistin’de İktidar ve Muhalefet” adlı çalışmasıyla İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisansını bitirdi. 2006’da bir dönem University of Southern California’da konuk araştırmacı oldu. 2008’de “İsrail Yurttaşı Filistinliler: Yurttaşlık, Kimlik, Siyaset 1948-2000)” başlıklı çalışmasıyla İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden doktora derecesi aldı, 2009’da yardımcı doçent olarak aynı kurumda ders vermeye başladı. İngilizce ve Arapça bilen Keleşoğlu, Filistin Sorunu, Arap-İsrail Çatışması, İsrail İç Politikası, Ortadoğu Siyaseti ve Türkiye Dış Politikası alanlarında çalışıyor. |
(AS)