Kimileri Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Senatosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Cumhuriyetçi Lugar'ın NATO'ya biçtiği yeni küresel role inanıp işi daha ileri götürerek NATO'yu artık küresel dünyanın askerî savunma teşkilatı olarak algılamak gerektiğini bile dile getirdi.
ABD'nin her ayrıntıyı düşünerek organize ettiği bu küresel şov gözlerimizi kamaştırmış olsa da NATO'nun Soğuk Savaş sonrasında içinden çıkılmaz bir açmaz içerisinde olduğunu gözden kaçırmamalıyız.
Bugün 26 üye ve 20 partner ülkeyle kuzey yarı küreyi boydan boya kapsayan NATO, 1949'dan bu yana olduğu gibi Avrupa'nın savunmasına odaklanarak anlamsızlaşmak ile "out of area" tabir edilen Avrupa dışı savunma görevleri üstlenerek sulandırılmak tehlikesiyle karşı karşıyadır.
NATO Soğuk Savaş yıllarında nereden geleceği belli olan, tanımlanmış ve hatta gücünün ne kadar olduğu dahi bilinen bir hasıma karşı duran bir teşkilattı. Denilebilir ki, komünizm sonuç itibariyle, batılı siyasî tahayyülün parçası olduğu ölçüde, "bilinen" bir hasımdı. Nereden geldiği belli olmayan, ulusötesi bir ağ ile şekillenen ve batının pek aklının ermediği bir tahayyülle yoğrulan "terör", selefi "komünizm" kadar yenilir yutulur değil.
Ne teşkilatın el alem alışverişte görsün misali Afganistan ve Balkanlarda üstlendiği işlevler ne de Avrupa Birliği'ni (AB) bölmek amacıyla ABD ve İngiltere'nin tezgahladıkları "NATO'cu Yeni Avrupa" yaklaşımları kuruluşun ayakta kalmasını sağlayacak işlevler olabilirler.
Kısaca söylenecek olursa bugün NATO, Yalta parantezini kapatmış ve yeniden birleşmiş Avrupa'nın savunması için anlamsız, pahalı ve üstelik Avrupa'daki ABD varlığını pekiştirdiği için de tehlikeli bir teşkilat; Avrupa dışı, tarifi yapılmamış bir tehdide karşı küresel bir savunma için ise, çok yetersiz bir teşkilat görünümü veriyor.
Savunmamızı ucuza getirelim derken ABD'nin elini güçlendirdiklerinin farkında bile olmayan AB'liler, AB projesinin barış ve güvenlik için askerî yol ve yöntemlerden sonuç olarak karşılaştırılamayacak kadar daha etkili ve kalıcı olduğunu unutup duruyorlar.
AB kurucu üyesi Hollanda'dan yeni Genel Sekreter, de Hoop Sheffer, başında bulunduğu kuruluşun artık dünya sathına "istikrarı yaymak" misyonu olması gerektiğini bize söylerken askerî yöntemlerle yayılabilse dahi o istikrarın nasıl kalıcı ve sürdürülebilir olacağını belirtmeyi unuttu.
Eğer yöntem Afganistan'daki gibi Kabil'den pek dışarıya çıkmadan savunma yapmaksa bu Devlet Başkanı Karzay'ın şaka yollu Kabil Belediye Başkanı olarak adlandırılmasından ve oradaki askerin para kazanmaya devam etmek için evvela kendini korumasından başka bir işe yaramayacaktır.
NATO'nun karar vericileri, barışın olmadığı yerde "barışı kollama" (peace keeping) ve "barışı inşa etme" (peace building) gibi kulağa hoş gelen kavramlarla vakit geçirirken iki hayatî gerçeği unutuyorlar: Askerî yöntemlere başvurulan her yer siyasetin ve sözün bittiği yerdir; askerî yöntemler, öncelikli olarak terörün temel nedenleriyle uğraşıldığı vakit esas işe yararlar.
Irak savaşı ile birlikte kendimizi içinde buluverdiğimiz savaşçı söylem ve davranışlar girdabı özellikle Soğuk Savaş sonrasındaki barışçı akıl ve ruh halini silip süpürdü. İstanbul Zirvesi'nde salonu süsleyen Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözü bu kan ve barut kokan dünyanın savunma ve savaş sorumlularına takdim edilebilecek en anlamlı hatırlatmaydı. (CA/BB)