Orijinal mobilyaları, farklı malzemelerden yüzlerce havanı, renk renk şişeleri, eski eczanelere has kokusu, her zaman laboratuarından yükselen müzik sesi, kedileri ve konuklarıyla "büyülü bir atmosfer "e davet ediyor kapısından gireni.
Amatör fotoğrafçı Selçuk Özdil çocukluğundan beri bildiği bu büyülü atmosferi bu yıl bir fotoğraf projesi olarak belgeledi. Mart ayında Akbank Sanatta düzenlenen Fotogen Fotoğraf Günlerinde de bu projeyi bir fotoğraf gösterimi olarak sundu. Sunuma Ecz. Melih Ziya Sezer de katıldı.
Biz de Selçuk Özdil ve Ecz. Melih Ziya Sezer ile bir cumartesi sabahı Yeni Moda Eczanesi'nin laboratuarında söyleşme fırsatı bulduk.
Makine mühendisi olan Selçuk Özdil, Fotogen Fotoğraf Sanatı Derneği üyesi, on yıllardır fotoğrafla uğraşıyor. Modalı olan Selçuk Özdil'in babası Melih Bey'in arkadaşıymış.
Çocukken ilaç almaya geldikleri Yeni Moda Eczanesinde onu çok etkileyen bir görüntü olarak laboratuvarın camından sızan ışıktaki renk renk şişeleri anlatıyor. Eczanedeki tüm objeler ona o zamandan çok ilginç geliyor. Bir de Melih Bey'in kapıdan giren kimsenin adını söyleyerek laboratuvardan çıkışına çocukluğunda akıl sır erdiremiyor. Ta ki fotoğrafını çekmek üzere girdiği laboratuvarda Melih Bey'in oturduğu yerin önündeki dikiz aynasını görene dek.
"Babamla arkadaş Melih Bey. Ben de geliyorum babamla eczaneye, ilaç alıyoruz, arada bir ufak iğneler oluyorum. Oradaki şişeler çok güzel, önden bakınca (laboratuvarın dışını kast ediyor, biz laboratuvarda oturuyoruz) arkadan ışık alıyor, tabii bütün diğer objeler de çok ilginç. Belli bir noktaya geldikten sonra da eski şeyleri belgelemek gereği duyuyor insan."
Fotogen üyeleri her yıl belirlenen bir konu üzerine proje üretiyor. 2011 projesinin konusu "İstanbul" olarak belirlenmiş ve Selçuk Bey de İstanbul'un bu müstesna eczanesini fotoğrafla belgelemeye karar vermiş. Geçen yıl Mart ayında öğle paydoslarında gelip eczanedeki binlerce objeyi çekmiş. Hâlâ çekilecek birçok obje olduğunu söylüyor Özdil. Flaş kullanmadığı için ışık konusunda sorun yaşamış biraz.
"Bir tek şu ilaç dolabını çekerken, orası çok karanlık, ışık yetmedi, orada flaş kullandım. Flaş fotoğrafın doğallığını bozuyor bana göre. Yahut da stüdyo kurmak lazım, burada öyle bir şey de yapamıyorsunuz, yer çok kısıtlı. Hiçbir şeyin yerini değiştirmedik, olduğu şekliyle eczaneyi görsel olarak belgeledik."
Öğle tatillerinde geldiği eczanede hastalarla, misafirleri de fotoğraflamış. Ve elbette Melih Bey'in kendisini. "Başlık Yeni Moda Eczanesi'nin fotoğraflanmasıydı ama Melih Bey'in hikâyesini anlatmaya dönüştü." diyor Özdil, "Çünkü bir yer, içindeki insanlar olmadan bir anlam kazanmıyor." Ve bunlara ek olarak eczanenin kedileri var tabii, bu süreçte birini kaybetmişler. Melih Bey "Emilia vardı, o terk etti bizi gitti. Kendi geldiydi bir temmuz günü, gene temmuzda kendi gitti" diye anlatıyor.
"Neyse belgelemiş olduk ama" diyor Özdil. Onun için fotoğrafın belgesel tarafı çok önemli. Ama bu çalışmanın belgelemekten çok hikâye anlatmaya dönüştüğünü, bunun da çok keyifli olduğunu söylüyor.
Özdil çocukluğundan beri fotoğraf çekiyor, ilk makinesi üstten bakılan Lubitel'lerden, babası almış. Sonra onu parçalarına ayırıp iki plastik leğen karşılığı eskiciye sattığını ve ardından nasıl pişman olduğunu anlatıyor.
Eczane-i Saadetten Yeni Moda Eczanesi'ne
Melih Ziya Sezer'in Yeni Moda Eczanesinin tarihi 1902'de Kızıltoprak'ta açılan Eczane-i Saadete dayanıyor. 1901 mezunu Faik iskender Göksel, 1902 yılında Kızıltoprak'taki eczanesini açıyor. 1928'de Tahdit Kanunu çıkınca, Kızıltoprak'taki iki eczaneden birinin kapanması gerekiyor ve eczane Moda Caddesi'ne taşınıyor, adı da Moda Eczanesi olarak değişiyor. 1936 yılında vefat eden Faik İskender Bey'in eczanesini kısa bir süre çocukları işletiyor sonra devretmeye karar veriyorlar. Ve o sırada İstanbul'da eczane arayan Melih Bey'in babası Halil Bey 1937'de burayı alıyor. Melih Bey anlatıyor:
"Babam da 1925 mezunu, ilk eczanesini memleketi olan Urfa'nın Birecik kazasında Yeni Eczane adıyla açmış. Ondan sonra 35 e doğru Konya Karaman'da yine Yeni Eczane adıyla açmış. 37'de burayı almış, 43'te de vefat etti zaten. Demek ki 37'den bu tarafa bizim ailede. Kanuni hakkımız var ya, hani ölenin çocukları varsa eczacı okulunu bitirene kadar işletme hakkı veriliyor..."
Melih bey için zor zamanlar başlıyor. Çünkü sorumluluğunu alması gereken bir eczane ve annesi ile kız kardeşi var. Ama yine de o günlere denk gelen ortaokul zamanı için "hayatımın en mutlu zamanı" diyor Melih Bey. Boyuna kitap okuduğu, keman çalıştığı yıllar. Lise tahsili kendi ifadesiyle "Haliç vapuru gibi" geçiyor. Kabataş Lisesi, İbrahimağa'da Özel Anadolu Lisesi, Taksim Lisesi... Son sınıfa gelince annesinin isteği üzerine Konya'ya gidiyor, oradaki yakınlarının yanında liseyi bitiriyor. "Konya'da adam oldum" diyor Melih Bey. Çünkü burada kalsa, dönemin halkevinde satranç kolu var, müzik kolu var, her hafta bir resital veriliyor. Kadıköy Halkevi'nin güzel bir kütüphanesi var, çok da iyi kitapları, çellolar, kemanlar... 1950'de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Halkevlerinin tasfiyesiyle ibre sapıyor.
Liseyi bitirdikten sonra eczacılık okulunun sınavım beklerken, bir yıl hukuk fakültesinde okuyor Melih Bey. O yıllarda Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun derslerini dinleme şansını yakalıyor. O bin kişilik Birinci Amfide Velidedeoğlu ders anlatmaya başladığında "çıt çıkmazdı" diyor Ecz. Sezer.
Sonra eczacılık fakültesine giriyor: "52-53'te eczacı okuluna kaydoldum. 52-53 giriş, 67 çıkış. Rekor hâlâ bende!" Ailenin tek geçim kaynağı eczane, bir de o zamanlar yasada "okul bitene kadar" diye bir ibare var, yani bir sınırlama yok, o yüzden okulu uzatmanın da bir sakıncası yok. "Öyle böyle işte muharebeleri kaybettik, sonunda savaşı kazanıp diplomayı aldık." diyor Melih Ziya Bey.
Melih Bey'in oğlu Ali Demir Sezer de eczacı. Ancak o akademisyenliği yeğlemiş, hiç eczane eczacılığı yapmamış. "Ali Demir'e hiçbir zaman eczacı ol demedim, annesi de demedi. Yazlan eczaneye gelip çalışmasını da öngörmedim. Burada iki defa staj yaptı, arada bir yardıma gelir. İyi de yapmışım herhalde. 4 senelik okulu 4 senede bitirdi."
Melih Bey'in eczanesini görmeye turistler de geliyor zaman zaman. Onlara önce babasının, sonra oğlunun diplomasını gösteriyor, kendisininkini sona saklıyor: "Babam 3 senelik okulu 3 senede bitirmiş, aynı zamanda konservatuarın keman bölümünü bitirmiş. Oradan hemen geçiyorum aşağıya: Ali Demir, oğlum, o da 4 senelik okulu 4 senede bitirmiş. Arada falso benim! (Gülüşmeler)"
Melih Bey meslek örgütlerine de çok emek vermiş bir eczacı. Eczane Sahipleri Derneği'nde yönetim kurulu üyeliği yapmış. 1973'teki ilk eczane kapatma eyleminde İstanbul Eczacı Odası Başkanı. O dönem eczacı kâr oranlarını düşürmek isteyen hükümete karşı yapılan bu eylem nedeniyle uzun süre de yargılanıyor.
Eczacılık hayatında yalnızca bir dönem resmi kurumlarla anlaşma yapıyor. O da Oda başkanlığı sırasında, Emekli Sandığı'yla, işler nasıl yürüyor yakından görmek için. Şimdiyse SGK ile anlaşma yapmayan az sayıdaki eczaneden biri Yeni Moda Eczanesi. Bunu da şöyle açıklıyor: "Bir kere vaktimi alacak. Girdim, girmedim, sistem cevap verdi, vermedi. Bu da bir uğraş meselesi, ikincisi, acayip acayip kimseler gelecek. Tanımadığım, etmediğim kimseler. Huzurum kaçacak. Onun için yapmıyorum. Sonra mesela yapan arkadaşlardan duyuyorum. Orhan Atalay, yanında çalışan elemanı göndermiş oraya, reçetede bir şey varmış, Bostancı'damıymış yeri ne. 'Sen eczacı mısın, değilsin, giremezsin" buraya demişler.
Schumann'ın güzel bir lafı var, diyor ki, 'İkinci kemanlar olmazsa orkestra olmaz'. Eğer benim yanımda çalışan biriyse, ben de gönderdiysem demek ki beni temsil ediyor. Ama diploması var ama diploması yok. Senin saygısız davranmaya hakkın yok ki! Onun için bana göre şeyler değil. Böyle böyle götüreceğiz. Gittiği kadar..."
Selçuk Özdil fotoğraflarla belgelediği Yeni Moda Eczanesini bir kitap projesine de dönüştürmek istiyor. Bunun için de destek olacak bir kurum arıyor. Elbette Melih Bey ile beraber yazılacak kitap. Anılarıyla, belgeleriyle, fotoğraflarıyla 110 yaşında bir eczanenin ve bu eczaneyi var eden Melih Bey'in hikâyesini anlatacak bu kitap. Tanıklık ettiği dönemi, o dönemin sosyal, kültürel hayatını da tabii. Ayrıca yine bir fotoğraf sergisi düşünüyor Özdil. Büyük olasılıkla yine Modadaki Saint Joseph Lisesinde yapılacak bu sergi. Biz de serginin tarihi netleştiğinde okurlarımıza Havan Haber internet gazetesi üzerinden duyuracağız. (BG/ÇT)
NOT: Bu yazı İstanbul Eczacı Odası'nın Havan adlı dergisinin Haziran 2012 sayısından alınmıştır.