Özer, "Polis devleti uygulamaları geri gelirken AKP ve CHP'lilerin bu değişikliği komisyonlarda canhıraş savunduklarını bilmek ve görmek daha da vahim" dedi.
Gazeteciye göre, ilk yapılması gerekenler arasında, Seçim ve Siyasi Partiler Yasalarının değiştirilmesi var. Özer, bianet'in sorularını yanıtladı:
İfade özgürlüğü açısından AKP ve CHP'yi nasıl değerlendirirsiniz?
AKP ve CHP'nin ifade özgürlüğü yaklaşımlarında genelde bir fark olmadığını düşünüyorum. Hatta, Ceza Yasası'nın 301. maddesiyle ilgili süreçte "sosyal demokrat" CHP'nin ifade özgürlüğü açısından iktidarın gerisinde olduğunu söylemek hiç de abartı olmasa gerek.
Hrant Dink'in öldürülmesi, bu madde üzerinde yürütülen tartışmaların faturası oldu.
AKP, bir yandan 301'e karşı olan kesimlere mesaj verip, "değiştireceğiz, tekliflerinizi getirin" derken, öte yandan oy hesaplarıyla "makyaj" niteliğindeki bir değişikliği hazırlatmak dışında adım bile atmadı.
CHP ise, sağ tabana oynayarak maddeyi sonuna kadar savundu; MHP'nin bile ilerisinde giderek, Dink'in cenazesine katılanları hedef tahtasına koyması da hafızalarda taze.
Medya ve CHP'lilerin "zina" tartışmalarına odaklanıp, TCK'da onlarca hak kısıtlayan, sendikal hak ve özgürlükleri savunmayı bile cezalandıran onlarca maddenin bir bir geçmesini, üstelik seçim kararı almış bir Meclisten Polis Vazife ve Selayetleri Yasası'nda değişiklik yapılıp, polise "vurma" yetkisi dahil sınırsız yetki verilmesini nasıl izah ederiz?
Bu düzenlemelerin etki alanı ne olur sizce?
Artık pasaport, ehliyet almaya gittiğinizde izniniz olsun olmasın parmak izinizin alınmasına, sokakta giderken hiçbir gerekçe yokken durdurulup, kimliğinizin sorgulanmasına, karakola götürülmenize itiraz edemeyeceğiniz bir dönem geri geliyor.
En vahimi de CHP'li vekillerin sanki bu yasaya karşı çıkmış, mücadele etmiş görüntüsü sergiliyor olmaları...
Diğer sorunlara örnekler verebilir misiniz?
Tüzüğünde "anadilde eğitim hakkını" savunduğu için Genelkurmayın talimatları doğrultusunda Eğitim-Sen hakkında açılan kapatma davasıyla sendika tüzüğü değiştirilmeye zorlandı.
Yine Terörle Mücadele Yasası bu dönemde Meclisten geçti. "Kürt sorunu vardır" diyen Başbakan Erdoğan'ın yeniden resmi söyleme geri dönmesi uzun sürmedi, CHP ise Kürt sorunun tartışılmasına bile karşı çıktı.
Kürtlerin "ötekileştirilmeye" devam etmesi ne acıdır ki toplumsal karşılığını linç girişimleri, fiziksel şiddet ve ağır bir psikolojik-sembolik şiddetle buldu.
Ülkede Özgür Gündem gazetesinin çok defa süreli-süresiz kapatılması, Kürtlerin görüşlerini ifade etmesine duyulan tahammülsüzlüğün açık göstergesi haline geldi.
Gelecek Meclisi nasıl bir vazife bekliyor?
22 Temmuz sonrasında Meclis çok farklı olmayacak sanırım. Bağımsız vekillerin Mecliste grup kurabilmeleri halinde hak ve özgürlüklere bakışın değişeceği inancındayım.
Meclis önce Türkiye'yi 12 Eylül Anayasası ayıbından kurtarmalı. Bir diğer ayıp da Türkiye'nin, "darbecilerini yargılamayan tek ülke" olması.
Farklı ses ve kesimlerin Meclise girmesine engel olan Seçim ve Siyasi Partiler Yasaları'nın da baştan sona değiştirilmesi, demokratikleştirilmesi, yasal çerçevenin ifade özgürlüğünü güvence altına alacak biçimde yenilenmesi gerekiyor.
Bin Umut Adayları'nın "demokratik, bağımsız ve özgür bir Türkiye" umudunu Meclis'e taşıyacak olması önemli bir gelişme, bir adım olacak. (SÖ/EÖ/EÜ)