* Fotoğraf: Emre Yunusoğlu
Yekta Kopan’ın son romanı “Sıradan Bir Gün” Can Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu.
Romanda Armağan Gündoğdu karakteri, beğendiği edebiyatçıların, okuduğu düşünürlerin, hayatına bir şekilde temas eden kişilerin cümlelerini dönüştürerek kişisel gelişim yazarı Mert Güriz kimliğiyle insanlara ulaşmaya çalışıyor.
Kitabı yazarken kendisiyle de yüzleştiğini söyleyen Kopan, esasında okurun da kendisiyle yüzleşmesine sebep olabilecek meselelerden bahsediyor.
Yekta Kopan ile “Sıradan Bir Gün”ü ve dahasını konuştuk.
“Sahte kimlikler”
Bir hikâye anlatıcısı olarak bu kitabınızda da ‘kimlik’ işlediğiniz bir konu…
Bugünün dünyasına baktığımda zihnime takılan meselelerden biri bu. Sahte kimlikler, kimlik olgusunun bugünün dünyasında karşılığı ya da karşılıkları.
Kimi zaman sosyal medyada görüyoruz, kimi zaman gündelik hayatımızın çeşitli evrelerinde. Hatta dürüstçe söylemek gerekirse çoğu zaman biz de bir parçası oluyoruz bu “sahte kimlikler” dünyasının.
Bunu bir oyun olarak algılıyoruz belki, biraz da çocuksu bir yaramazlıkla bu durumun bir parçası olmak bize zararsız gelebiliyor. Bir hikâye anlatıcısı olarak bu durumların üstüne gitmeye çalıştım.
Kitap bir itirafla başlıyor… Siz de bu kitabı yazarken itiraf edebileceğiniz şeyler olduğu gerçekliğiyle yüzleştiniz mi?
Çok! Sıklıkla yüzleştim. Hatta bazılarını daha derine inerek sordum kendime. Çok sorguladım. Yaptıklarımla, yapamadıklarımla… Tartıştım kendimle.
Yaptıklarımın derinine indiğimde daha büyük yanlışlarımla yüzleştim. Belki biraz da kendimi iyileştirmeye çalıştım. Ama şöyle bir yanlış anlaşılma olmasını istemem, “Bu kitabı yazdım ve iyileştim” gibi bir durum yok elbette. Zaten bu yüzden kitaba bir itirafla başlamayı tercih ettim.
“Şiddet uzağımızda değil”
Kitabın kahramanı Armağan Gündoğdu cinayete tanıklık ediyor ve bir tepki veriyor. Yekta Kopan böyle bir cinayete tanıklık etseydi tepkisi ne olurdu?
Biz toplumsal şiddet gibi konulara çok uzaktan bakmayı seviyoruz. Hatta görmek istemiyoruz, sadece bakıp kafamızı çevirmeyi tercih ediyoruz.
Şöyle bir ikiyüzlülüğümüz var; kadınlar asla yakınımızda şiddet görmezler, cinayetler işlenir ama başka bir yerde gerçekleşir bu durumlar. Yakınımızda hiç şiddet yoktur. Bütün kötülükler başka bir sosyal sınıfta, başka bir coğrafyada yaşanır gibi davranıyoruz.
Oysa gerçek farklı. Bütün istatistikler şunu söylüyor; benim çevremde, senin çevrende şiddet gören kadınlar var, bu şiddeti uygulayan erkekler var… Hepsi bir karış uzaklığımızda yaşandığı hâlde sanki çok uzaktaymış gibi algılamak işimize geliyor.
Kendi konfor alanımızda hayatımıza devam etmeyi tercih ediyoruz. Az önce sözünü ettiğin sahne benim de Yekta olarak kendimi sorgulamak için düşündüğüm ve yazdığım bir sahne. “Gerçekten böyle bir durumla burun buruna gelirsem ne yaparım?” Aslında bu soruyu okurun kendisine sormasını isterim.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği tüm dünyanın sorunu”
Konu buraya kadar gelmişken, kadınların özellikle kendi hakları için sokağa çıktıkları belirli tarihlerde erkeklerin de seslerini çıkartmalarına, alanlarda olma teşebbüslerine tepki göstermelerinin sebebi ne olabilir sizce?
“Burada da bir iktidar kurmaya çalışmayın,” demek istedikleri içindir belki.
Madem konu buraya geldi, şunu da söyleyeyim… Toplumsal cinsiyet eşitliği sadece bu ülkenin değil tüm dünyanın sorunu.
Şu anın verileriyle toplumsal cinsiyet eşitliğinin iki yüz sene sonra sağlanabileceği söyleniyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Dünyanın ortak bir zihinle çözmesi gerektiği çok açık.
“Dönüşümler”
Armağan Gündoğdu’nun kopyala-yapıştır meselesindeki tavrına dair ne söylersiniz?
Armağan’ın kendisini iyi bir insan yaptığını düşündüğü bütün yazarlara, düşünürlere, okuduğu kitaplardaki cümlelere ihanet ettiği düşüncesi, onları dönüştürdüğü düşüncesi kendisini rahatsız ediyor tabii. Bütün o bilginin, başkalarının muradı için farklı bir şeye dönüşmesi…
Bu kitabın meselelerinden ve elbette Armağan’ın meselelerinden biri de bu dönüşümlerdir.
“Dünyanın dayattığı fetişler”
“Ben, eşitlerimden daha zekiyim. Ben, bu yazarın satır aralarına gizlediği her düşünceyi anlıyorum. Ben mükemmelim.” Kitapta geçen bu sözle sanki tatlı tatlı okura bir sataşma yok mu burada?
Bu aslında dünyadaki birtakım fetişlere sataşma. Nedir bunlar? Başarı, hız, büyüklük, yenilik, mutluluk… Dünyanın neredeyse bütün bireylere dayattığı fetişler…
Bugün en başarılı, en hızlı şekilde davranan, en çok beğenilen, en çok sevilen biz olmak zorundayız… Bir bıyık altından gülme durumu varsa bu konuda var.
“Yayıncı ve yazar kaygıları birbirinden uzak değil”
Özellikle bu son dönemde yazar ve yayıncıların duydukları kaygı ortak mı sizce?
Belli noktalarda mutlaka ortaktır. Yayıncılar günün sonunda ticaret yaparlar. Yazarın yaptığında da ticaret vardır. Hem entelektüel hem ticari kaygıları vardır.
Bazılarının kaygıları tümüyle toplumsal, romantik, edebiyat sevgisiyle ilgili olabilir… Bütün bunları sıraladığımızda yayıncılarla yazarların kaygıları birbirinden uzak değildir elbette.
“Kağıt sorunun daha önce konuşmaya başlamalıydık”
Son zamanlarda bahsi geçen kâğıt sorunuyla ilgili neler söylersiniz?
Türkiye’de kâğıt zamlarını son günlerde konuşuyoruz ama bunu çok daha önce yapmaya başlamalıydık belki de.
“Türkiye’de eskiden kâğıt problemi yoktu” diyemeyiz. Zaten bu da bizim bir sorunumuz; gelmekte olanı görmemek. “Kâğıda zam” yazacak bir yerlerde ve hop diye bu hepimizin sorunu hâline gelecek. Bir anda. Hemen “artık tuvalete bile giremeyeceğiz” yazacağız sosyal medyaya, bir de tuvalet kâğıdı görseli, işlem tamam.
Ne oldu, ben o sorunu sahiplendim. Asıl sorunla yüzleşmemiş olacağız. Kültür-sanat dünyasındaki sorunların bir an önce çözülmesi için ekonomik ve yasal düzenlemeler yapılmalı.
Anlaşılması zor vergi farklarının düzenlenmesi ve bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Herkesin de bu konunun sürekliliği için nitelikli, içeriğini araştırdığı şekilde bilgiler aktarması lazım.
Yekta Kopan hakkındaYazar, sunucu, yapımcı. YouTube platformunda Noktalı Virgül adlı kültür sanat programının yapımcılığını ve sunuculuğunu yürütüyor. Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri adlı kitabı 2002 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Karbon Kopya adlı kitabı 2007 Dünya Kitap Yılın Telif Kitabı, Bir de Baktım Yoksun adlı kitabı da 2010 Yunus Nadi ve 2010 Haldun Taner ödüllerine değer bulundu. Çocuk kitabı Burun 2009'da yayımlandı. Çeşitli dillere de çevrilen kitaplarından bazıları şunlar: İçimde Kim Var, Kediler Güzel Uyanır, Aile Çay Bahçesi, İki Şiirin Arasında. Türk öyküsü üstüne bir sözlük çalışması olan İpekli Mendil'in editörlüğünü yaptı. 2000'li yılların başlarından itibaren NTV'de kültür sanat programı sunucusuydu. Aynı dönemde Radikal gazetesinde yazdı. 2015'te ilk cildi yayınlanan kültür sanat yıllığı Can Almanak'ı projelendirdi ve halen bu projenin yazı kurulunda yer alıyor. Son kitabı Sakın Oraya Gitme 2016'da çıktı. 1968'de doğdu. Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdi. |
(Öİ/EKN)