Ankara Strateji Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur’la Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Süleyman Şah Türbesi’ne düzenlediği operasyon hakkında konuştuk.
Doç. Dr. Okur’a söz konusu operasyonun Türkiye-Suriye ilişkilerine olası etkilerini, Türkiye’nin “terör örgütü” olarak kabul ettiği PYD ile bundan sonraki süreçte kuracağı ilişkileri, operasyon ile yaratılmaya çalışılan algı tasarımını sorduk.
Algı tasarımı
Süleyman Şah Türbesi’ne gerçekleştirilen operasyona ilişkin Anadolu Ajansı aracılığıyla çeşitli fotoğraflar servis edildi, operasyonun mehter marşıyla başladığı gibi bilgiler basına verildi. Adeta bir “kahramanlık destanı” oluşturulmaya çalışıldı. Siz operasyonun bu gibi ayrıntılarını nasıl yorumluyorsunuz?
Bahsettiğiniz yönleri, operasyonun halkla ilişkiler kısmı üzerinde kafa yorulduğunu gösteriyor. Çünkü Süleyman Şah operasyonu salt bir askeri mesele değildi. Yakın dönemde savunulan dış politika kimliğinin ana kodlarıyla ilişkili güçlü sembollere dokunan bir tartışma yaratması kaçınılmazdı.
Türbeye atfedilen stratejik önemin büyük bölümü temsil ettiği sembolik değerlerle ilişkilidir. Osmanlı/Ecdat sembolizmi, toprak kaybı, bayrağın inmesi...
Tartışma yaratacak tüm bu hususlarla ilgili reaksiyonları yumuşatmak için planlama yapıldığı anlaşılıyor. Operasyon, devlet tarafından dağıtılan görüntülerle hafızalarda kalsın istenmiş. Devlet, benzer durumlarda başka devletlerin de başvurduğu “algı tasarımı” işini ciddiye aldığını bir kere daha gösterdi.
Ancak, “makulleştirme” gibi daha mütevazi bir algı hedeflemesiyle yetinilmeyip, “zafer havası” yaratılmak istenmesinin aksi yönde bir etki doğurduğunu düşünüyorum. İstenenin aksine, sunulan imal edilmiş görsellik, gerçekliği daha fazla sorgulanır kıldı.
Suriye ve Türkiye’nin karşılıklı politikaları
Operasyonun Türkiye’nin Suriye politikalarını ve Suriye’nin Türkiye politikalarını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Türkiye, Suriye krizinin ilk aşamalarından itibaren savunduğu politikaların retorik omurgasını korurken, hedeflerini ABD liderliğindeki koalisyonun hedefleriyle uyumlaştırma çabasını arttıracak gibi. Bunun anlamı da, tehdit değerlendirmesinde IŞİD’in yeri büyürken Şam rejiminin fiilî konumunda yakın vadede bir değişim yaşanabileceğine dair beklentinin azalmasıdır.
Suriye bakımından meseleye yaklaştığımızda; Şam’ın Türkiye'ye karşı izleyeceği politikalara etki eden/edecek aktörler listesinde ABD ve IŞİD’e karşı koalisyonu daha çok vurgulayabiliriz.
IŞİD’e karşı baharda beklenen operasyon sırasında Şam rejimi muhalefetin tezlerinin en azından bir bölümüne yaklaşan adımlar atarsa bir hareketlenme yaşanabilir. Bunlar olmazsa, Suriye’nin parçalanması sürecinin nihai aşamaya doğru evrilişine şahit olacağız.
Türkiye’nin çatışmaya çekilme ihtimali
Suriye’den yapılan açıklamada Türkiye’nin bu operasyonla 1921 Ankara Antlaşması’nı ihlal ettiği belirtildi. Böyle bir ihlal söz konusu mu?
Maalesef Suriye iç savaşı kimyasal silahların kullanımından kirli vekâlet savaşlarına kadar uzanan yelpazede vahim hukuk ihlâllerine sahne oldu. Dolayısıyla, tarafların hukuki argümanları, hukukun hedeflediği barış, iyi komşuluktan daha çok güç mücadelesi çerçevesinde anlam kazanıyor.
Türkiye’nin Süleyman Şah Karakolu’ndaki askerleri değiştirmek için belirli aralıklarla Suriye topraklarından geçmesi, sürekli tekrarlanan, üzerinde anlaşılmış bir husus. Bu geçişin büyük bir askeri güç eşliğinde yapılması, Şam rejiminin etkin egemenliğe sahip olmadığı bölgedeki güvenlik durumuyla izah edilebilir.
İşin, uluslararası hukuk bakımından en tartışmalı kısmının Suriye topraklarında Türbe için tek taraflı olarak yeni bir arazinin çevrilmesi olduğunu düşünüyorum. Bu durum, doğabilecek yeni konjonktürlerde Türkiye’yi Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasına da gerekçe oluşturan şeyle, Suriye’deki çatışmaya çekilme ihtimaliyle yüz yüze getirebilir.
ABD-Türkiye-PYD ilişkileri
CNNTürk’te katıldığınız bir canlı yayında operasyonun Suriye’deki PYD kantonlarının Türkiye’ye hazmettirilmesi sürecinde önemli bir argüman olarak kullanılacağını belirtmiştiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
ABD, IŞİD’e karşı mücadelede kullandığı PYD’nin Türkiye tarafından terör örgütü olarak görülmemesini istiyor. Operasyonun PYD tarafından kontrol edilen güzergâh kullanılarak gerçekleştirilmesi, ABD’ye PYD/YPG’ye silah verilmesi ve diğer hususlarla ilgili müzakerelerde Türk tarafının önüne koyabileceği yeni bir argüman sağladı.
Türk askeri konvoyunun sorunsuz geçişini, PYD/YPG’nin Türkiye'yi tehdit etmediği argümanını desteklemek için kullanacaklar. Ardından da bu örgüte yapılan yardımı arttırmak isteyecekler.
Daha ileri aşamalarda ise, vaktiyle Ankara - Erbil yakınlaşmasını ekonomi üzerinden teşvik eden ABD’nin, aynı denklemi Suriye'deki kantonlar için bu sefer güvenlik üzerinden kurma çabasına şahit olabiliriz.
Çözüm süreci
YPG, TSK’nın gerçekleştirdiği operasyonda aktif rol aldıklarını açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise YPG’nin operasyonda herhangi bir rol oynamadığını söyledi. Eğer YPG’den yapılan açıklama doğruysa bu durum Türkiye-PYD ilişkilerini nasıl etkiler? Ayrıca Süleyman Şah Türbesi de PYD’nin kontrol ettiği bölgeye taşındı…
PKK ile yürütülen süreçte örgütün yalnızca Türkiye’deki değil, dışarıdaki askeri varlığını da sorun sayan çok geniş bir kesim var. Gerçek bir silah bırakmanın örgütün tüm coğrafyalarda silahsızlanmasıyla mümkün olacağı, aksi takdirde PKK’nın dilediği zaman teröre yeniden başlayabileceği düşünülüyor.
İktidar, özellikle güvenlik bürokrasisi içinde bu doğrultuda düşünenleri ikna için operasyonu kullanmak isteyebilir. Şu anda, PKK ve uzantılarının yaptıkları, PYD/YPG’nin operasyondaki rolünü yüksek sesle vurgulayan açıklamaların toplumda bulacağı karşılığın ölçüldüğünü düşünüyorum. Elde edilecek sonuçlar atılacak adımları etkileyecektir.
Türbenin yeni yeri
Suriye, Türkiye’nin operasyonunu “savaş nedeni” olarak yorumladı. Türbenin yeni yerine düzenlenebilecek herhangi bir olası saldırı nelere yol açar?
Türbenin şimdiki yerini askeri olarak korumak daha kolay. Ancak, ortaya çıkabilecek yeni bir konjonktürde Şam rejimi Türbeye saldırı düzenlerse, eylemine daha kolay gerekçe bulacaktır.
Türbenin yeni yeri, askeri caydırıcılığı artırırken hukuki meşruiyeti azalttı. Bu yüzden de, Türkiye'yi gelecekte arzu etmediği bir çatışmaya çekmek isteyecek aktörler, yeni durumun meydana getirdiği zaafa göre hesaplanmış senaryolarla karşımıza çıkabilirler.
Türkiye-IŞİD
Türkiye, IŞİD’e karşı koalisyonda aktif rol almayacağını söylemişti. Bundan sonraki süreçte bu tutum nasıl etkilenir?
Yeni dönemde, özellikle lojistik, istihbarat, ideolojik mücadele vb. alanlarda koalisyon içinde daha aktif yer alan bir Türkiye görebiliriz.
Askeri bakımdan Türkiye’yi IŞİD’le yüz yüze getirecek şey ise örgütün muhtemel bir saldırısıdır. (EKN)