"Genel kanı tecavüzcünün toplum dışı, işsiz, sapık, hasta olduğu; mağdurun da 'tecavüze yol açacak birşeyler yaptığı' yolundadır. Siirt'teki olay bu ezberi bozdu. Failler arasında kentin ileri gelenleri var. Hemen hepsi evli, çocuklu. Mağdurlar ise suçlanamayacak kadar küçük. Bu nedenle toplumun öfkesi çocukların ailelerine yöneldi."
KAMER'den Naime Kardaş, Siirt'te yedi ilköğretim okulu öğrencisinin iki sene boyunca tecavüze maruz bırakılmasının kentte yarattığı etkiyi böyle anlatıyor.
Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu'ndan avukat Yasemin Öz ise "kızlardan birinin ailesinin çocukları para karşılığında erkeklerle birlikte olmaya zorladığı" iddialarının olayın vahametini değiştirmediğini vurguluyor: "Küçük yaşta çocuklar cinsel şiddete ve tecavüze maruz bırakılmış. Pek çok erkek suça ortak olmuş. Suç yaklaşık iki sene boyunca gizlenmiş."
Öz ve Kardaş, yaklaşık 100 kişinin karıştığı bir olayın iki sene boyunca gizli kalamayacağını belirtiyor, suskunluğu "erkek dayanışması" ve "toplumun namus algısı" ile açıklıyorlar.
Öz, "Tecavüz şikayete bağlı bir suç değil. Olaydan haberi olup da sessiz kalan herkes suça ortak olmuş sayılır" derken Kardaş, failler arasında asker, polis ve devlet erkanından kişilerin bulunduğu iddiasını hatırlatarak delillerin karartılması tehlikesine dikkat çekiyor:
"Kentte herkes çok öfkeli ancak suskun. Özellikle kadınlar konuşurlarsa namussuzlukla suçlanmaktan korkuyor. En büyük tehlike, olayın üstünün örtülmesi. Devlet kurumlarının, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının duyarlılığı çok önemli."
Kardaş ve Öz, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel şiddetin yaygınlığına dikkat çekiyor ve cinsel suçların önlenebilmesi için cinsel şiddet kriz merkezleri kurulmasının, devlet görevlilerinin ve kolluk güçlerinin eğitilmesinin ve toplumsal algının değişmesi gerektiğini söylüyorlar:
"Cinsel Şiddete Karşı Kriz Merkezleri kurulmalı"
Cinsel şiddet mağdurlarının aynı zamanda olayın faili gibi algılandığına ve ikinci bir cezalandırma mekanizmasının devreye girdiğine dikkat çeken Öz, "Bu algının değişmesi için devlet memurlarının eğitilmesi, medya eliyle kampanyalar yürütülmesi, kriz merkezlerinin kurulması ve toplumsal dönüşüm sağlanması gerekiyor" diyor ve ekliyor:
"Şu anda cinsel şiddet mağdurları önce karakola gidiyor. Karakol mağduru savcılığa, savcılık adli tıp kurumuna yönlendiriyor. Adli Tıp Kurumu raporundan sonra dava açılıp açılmayacağı kararlaştırılıyor. Bu arada mağdur yaşadıklarını defalarca anlatmak zorunda kalıyor. Konuştuğu kişilerin pek çoğu cinsel şiddet konusunda eğitimli olmadığından aşağılanıyor. Adli Tıp Kurumu raporları geciktiği için tecavüz suçluları çoğunlukla serbest bırakılıyor. .
Kriz merkezleri açılırsa kadın yalnızca kriz merkezine gidecek. Adli süreç ve tedavi süreci bir arada, bu konuda eğitimli kişiler tarafından yürütülecek. Olaydan sonra ihtiyaç duyduğu sürece ücretsiz psikolojik destek alacak."(BB)