Yazar Leyla Erbil, Teşvikiye Camii'nden sanatçı dostları ve sevenleriyle uğurlandı.
Bir süredir yoğun bakımda tedavisi süren yazar Erbil, cuma günü 82 yaşında hayatını kaybetti.
Bu yıl "Tuhaf Bir Erkek" isimli son romanı yayımlanan yazarın birçok romanı ve öykü kitabı var.
Yazar Erbil, bugün öğle namazının ardından Teşvikiye Camii'nde sevenlerinin katılımıyla son yolculuğuna uğurlandı.
Erbil'in genç hayranları onun "Vapur" hikayesinden alıntıların olduğu kağıttan kırmızı bir gemiyi cenazeye katılanlara dağıttı. Karanfillerle uğurlanan Erbil'in naaşı defnedilmek üzere Zincirlikuyu Mezarlığı'na götürüldü.
Cenazeye katılan yazarlar bianet'e Erbil'i anlattı.
"Külyutmazdı"
Leyla Erbil kimdir?1931'de doğan Leyla Erbil İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı okudu. "Uğraşsız" adlı hikayesiyle yazarlığa başlayan Erbil, Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe, Ataç, Papirus, Yelken dergilerinde hikayeleriyle yer aldı. 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi oldu, partinin Sanat ve Kültür Bürosu'nda çalıştı. Türkiye Sanatçılar Birliği ile Türkiye Yazarlar Sendikası kurucuları arasındaydı, PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin (ÖDP) kurucu üyeleri arasındaydı. Erbil Iowa Üniversitesi Onur Üyesiydi. Sadece 2000-2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülünü kabul etti. PEN Yazarlar Derneği Erbil'i 2002'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne Türkiye’den ilk kadın yazar olarak aday gösterdi. Öyküleri: Hallaç (1961), Gecede (1968), Eski Sevgili (1977) Romanları: Tuhaf Bir Kadın (1971), Karanlığın Günü (1985), Mektup Aşkları (1988), Cüce (2001), Üç Başlı Ejderha (2005), Kalan (2011), Tuhaf Bir Erkek (2013) Diğer eserleri: Tezer Özlü'den Leylâ Erbil'e Mektuplar (1995), Düşler Öyküler (1997), Zihin Kuşları (1998) |
Irmak Zileli (Yazar): İlk aklıma gelen külyutmazlığıdır. Çünkü hem edebiyat dünyasında kendi çizgisini kurdu, hem de güçlü ve dik bir kadın olarak tüm tepki ve baskılara rağmen kendi yaşam biçimini kurdu ve bildiği yoldan ilerledi. Kadın yazar olarak kadınları yansıtırken çıtkırıldım değil, güçlü ve sistemin karşısında kendi hayatını inşa eden kadınlar kurdu ve edebiyatı bir direniş malzemesi yaptı. Hepsi bir araya gelince külyutmazlık benim açımdan ön planda, bu yönüyle bana hep örnek olsun ve cesaret versin istiyorum.
"90'lı yıllarda anadili savunmuştu"
Gülsüm Cengiz (Şair-yazar): Türkiye'nin gerçek bir aydınını yitirmiş olmasından dolayı çok üzgünüm. Ama'sız demokrasi, özgürlük, eşitlik isteyen bir aydındı. Büyük bir kayıp. PEN Türkiye merkezinde 90'lı yılların başlarında bir toplantı oldu. Çünkü yurtdışına her gidişimizde bize Kürtlerin hakları soruluyordu. Pek çok yazar konuştu. Bana sıra gelince yazarlar olarak o dönemde Bulgaristan'daki Türklerin dil hakkını savunuyoruz ama Türkiye'ye gelince iş değişiyor demiştim. Bizim yazar olarak dil ve kültür haklarını savunmamız gerek değdim; çok tepki aldım. Şükran Kurdakul dışında sadece Leyla Erbil beni savundu. "Bu bizim doğrundan, birincil görevimiz" dedi. Bu cümleyi hiç unutmuyorum, bir aydının amasız yüzüyle bir kez daha karşılaştım. Hem de 90'lı yıllarda bunu söyleyebilmek kolay değildi. Hem bir dost hem de bir aydını kaybettik.
"Sıradışı bir yazardı"
Sema Kaygusuz (Yazar): İyi ki de Leyla Erbil diye biri geçti Türkiye edebiyatından. Hep bizi omuzlamıştır; ne zaman bir şey yazsam hep aramıştır. Çok bilgeydi. Dize getirilemez bir öfkesi vardı. Bilgeliğinin kökeninde müdanasızlığı vardı. Müthiş bir dil dünyası yaratmıştı. Çok yaratıcıydı. Ondan çok büyük zihinsel bir destek aldım. Uğurlar olsun.
Ayfer Tunç (Yazar): Üzüntümü anlatacak bir şey bulamıyorum. Tek bir cümle var Türk edebiyatı öksüz kaldı artık. Bazılarının hayatı bitmemeli ama maalesef bitiyor.
Defne Sandalcı (Yazar): Bir meyhanede tanıştık. 20 yaşındaydım onu ilk gördüğüm anı unutamıyorum. Çok güzel bir kadın ve çok iyi bir yazar; ikisi bir arada; öyle bakakalmıştım. O gün bugündür ona hep hayran olarak kaldım. Hep ondan çok etkilendim.
Nevra Bucak (Yazar): Son derece sıradışı bir yazardı. Biçimiyle biçemiyle Türk Edebiyatı'na çok farklı bir yorum getirdi. "Kalan" çok farklı bir yapıttı, ondan öncekiler de öyle. Işıklar içinde uyusun. Çok üzgünüz.
Komet (Ressam): Onu kaybettik ama kitapları duruyor. Bütün gençlere tavsiye ediyorum. Çünkü ilk kitabından itibaren bütün kitapları hala genç.
Orhan Koçak (Yazar): Türk modernist romanın son yaşayan büyük yazarlarından birini kaybettik; çok üzgünüm. Onun gibi yazarlar çıkar herhalde ama kolay olmuyor.
Mustafa Cemal (Eleştirmen): Asıl bundan sonra etkili olacak, değeri yeterince anlaşılacak bir yazardan bahsediyoruz. Hep kuytuluklarda yaratmış ve edebiyat geleneğini de direniş üzerine kurmuştu. Özellikle bu yanı, dilin nasıl eyleme dönüştüğü meselesi çok araştırma konusu olmalı. (NV)