Haberin İngilizcesi için tıklayın
"41 yaşındaki yazarın metinleri her zaman kazanıyor, 10 yaşındaki kız çocuğunun yazdığına karşı."
Bu sözleri söyleyen 25 yaşında öğrendiği Sámi dilinde yazdıkları ile doğduğu günden beri konuştuğu İsveççe yazdığı metinleri kıyaslayan Sámi yazar Elin Anna Labba.
Kürt ve Sámi yazarları bir araya getiren Belongings projesi kapsamında Türkiye'de bulunan Labba, 5 Nisan akşamı İstanbul'da İsveç Konsolosluğu'nun ev sahipliğinde gazeteci Burcu Karakaş'ın sorularını yanıtladı.
Aynı zamanda gazeteci olan Labba söyleşide, eşitlik ve demokrasi endekslerinin en üstünde bulunan İsveç'te dili bastırılmış, kültürü silinmiş bir "azınlık" grubundan olmayı anlattı.
Labba, Norveç'in, İsveç'in, Finlandiya'nın ve Rusya'nın kuzeyinde yaşayan Sámilere uygulanan baskıların tarihini anlatırken, "İsveç tarihinin üzücü bir dönemi" tanımını kullanıyor. Yazar, İsveç'te 1980'lerde başlayan bir dil hareketi sonrasında bugün birçok Sámi'nin anadilini öğrenmeye başladığını anlatıyor.
Babası ren geyiği yetiştiren geleneksel bir Sámi ailesinden gelen Labba'nın en büyük hayali ise bir gün anadilinde bir kitap yazmak. Kendisi bugün, anadili Sámi olmasına rağmen evde Sámi dili konuşmamış olan babasının aksine, çocuklarıyla Sámi konuşuyor.
"Anadili özgürleştirir"
Söyleşi sırasında gazeteci Karakaş'ın "azınlık" olma bağlamında tarihi travmayı ve travmatik deneyimleri geride bırakma hakkındaki sorusunu duyunca önce derin bir iç çekiyor Labba:
"Zaman," diye cevap ediyor. "Zaman, iyileşmek için elimizdeki en iyi silah; ancak iyileşmeyi hızlandıracak en önemli süreç dili öğrenmek." Tanıdığı Güney Afrikalı bir yazarın kendisine bastırılmış, baskılanmış, yasaklanmış dilini öğrenmenin insanı en çok özgürleştiren şey olduğunu söylediğini anlatıyor.
"Büyükbabam İsveççe bilmiyordu. Sámi konuşmaya başladığımızda bambaşka bir insan olduğunu gördüm" diyen yazar, dili konuşabildiği sayesinde büyükbabasıyla son yıllarını paylaşabildiğini anlatıyor.
Peki Sámi öğrenenler sayıca çok mu? "Evet, oldukça çok" diyor Labba. Çünkü travma, önceki nesillerin baskılar ve zulüm karşısındaki pasifliğine olan kızgınlıkla da birleşerek "öfkeye dönüşüyor." Yazar, daha önce Sámi olmanın büyük oranda "utançla" eşleştiği bir dinamikten, bir "gurur" nişanına dönüştüğünü anlatıyor.
Özyaşar: Kürtçenin Türkçe ile denk olması gerek
Elbette, İstanbul'da gerçekleşen bu söyleşide izleyicilerin aklında 2000'lere kadar resmi, son dönemde ise sokakta şarkı söyleyenlerin cezalandırılması, sahnelerden son anda oyuncuların indirilmesi, hatta konuşanların öldürülmesine kadar giden baskılarla artık "de facto" olarak yasaklı Kürtçenin kaderi geliyor.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi'nin (SAMER) 2020 yılı bulgularına göre kent merkezlerinde Kürtlerin yalnızca yüzde 40-45'i evlerinde Kürtçe konuşuyor.
Peki, anadili olarak Kürtçeyi öğrenmemiş kişilerin ilgisini artırmak mümkün olabilir mi?
Labba, Sámi dilinin popülerleşmesinde en önemli etkenin gençlere yönelik düzenlenen eğlence içerikli, festival ve konser gibi faaliyetler olduğunu anlatıyor.
"Sámi dilinde eğleniyor olmak, dile dönük ilgiyi artırdı" diyerek, bu noktanın tehlike altındaki diller için çalışanlara yardımcı olabileceğini söylüyor. Ancak Labba, Sámi öğrenmeye dönüşün temel nedeninin geçmişte hissedilen "utancın" bir halk gururuna dönüşmesi olduğunun altını çiziyor.
Murat Özyaşar
Peki, Türkiye'de Kürtçenin geleceği için Sámi halkından alınabilecek bir ilham var mı? Labba'nın konuşmasını dinleyen izleyiciler arasında yer alan edebiyatçı Murat Özyaşar'a göre, "Çok zor."
"Çünkü iktidar eliyle yürütülen bir politika olduğu için öncelikle bu asimilasyon politikasının bertaraf edilmesi lazım."
Özyaşar, "Kürtçenin yeniden yüksek oranda konuşulması ve öğrenilmesi için Kürtçenin Türkçe ile tamı tamına denk olması gerekir. Anayasal hak olarak kabul edilmesi, okullarda öğretilmesi gerekiyor" diyor.
Yazar, dilin geleceğinin güvenceye alınması için Kürtçenin günlük hayatın her alanına girmesi gerektiğini belirterek, "Pazar dili olması, insanların alışverişini de bu dille yapmaları gerekir" diye ekliyor.
Belongings hakkında
Elin Anna Labba'nın söyleşisinin gerçekleştiği Belongings (Aidiyetler) projesi Diyarbakır'dan Wêjegeh Amed (Diyarbakır Edebiyat Evi) ve İsveç, Jokkmook'tan Tjállegoahte tarafından ortaklaşa yürütülüyor.
İsveç İstanbul Başkonsolosluğu ve İsveç Kültür Konseyi tarafından desteklenen projede Sámi dilinde ve Kürtçe yazan yazarlar bir araya geliyor. Birbirlerinin şehirlerini ziyaret eden katılımcıların bu ziyaretler hakkında yazdıkları günlükler program sonunda Sami dilinde, Kürtçe ve İngilizce olarak kitaplaştırılacak. Bu yıl sonu çıkması beklenen çalışma Türkçe ve İsveççe olarak yayınlanmayacak.
(EBA/AÖ)