Yayınlama özgürlüğü bu kez İzmir Kitap Fuarı’nda ele alındı.
Moderatörlüğünü gazeteci-editör Faruk Şüyün’ün yaptığı panelin konuşmacıları Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, yazar Mine Söğüt ve yazar Hakan Günday’dı.
Söğüt: Özgürlük iktidarın insafına kalamaz
Yayınlama özgürlüğünün önündeki devlet kaynaklı engellere değinen Mine Söğüt kendi nesli gibi gelecek neslin de yayınlama özgürlüğü önündeki engelleri konuşacağını söyledi.
“Bunu tartışarak geçirecekler hayatlarını çünkü yaşadığımız coğrafya, hâkimiyetlerini özgürlükleri kısıtlama üzerine kuran iktidarların elinde.
“Sınırı olduğu düşünüldükçe ve bir sınır çizildikçe bu hep tartışılacak. Sistemi tamamen sorgulamadığımız sürece, sistemin üzerinde kendimizi tarif ettiğimiz sürece, bu ister yayıncılık ister özel hayat olsun, sürekli duvarlara toslayacağız.
“İktidarların insafına kalan bir özgürlük anlayışımız olacak ya da insafsızlığı üzerinden bugünlerde olduğu gibi büyük kayıplarımız olacak. Sistem sorununu çözemediğimiz sürece bu şekilde devam edecektir.”
12 Eylül darbesinden sonra aydınların kendileriyle girdikleri hesaplaşmadan yenilerek çıktığını ifade eden Söğüt “savunmasız ve dirençsiz bir aydın kesiminin oluştuğunu” söyledi.
“Muhaliflik duygusunun erdemini yeniden hatırlamamız gerekiyor. Karşı çıkmanın etiğini yeniden oluşturmamız ve buna bir değer vermemiz gerekiyor.
Olcayto: Otosansür sansürden daha yaygın
Panelde hükümetin özgürlükler üzerine kurduğu baskıyı anlatan Turgay Olcayto da yaşanan son 12-13 yıllık dönemi “kahkahanın bile yasaklanamaya çalışıldığı, din temelli yaşam tarzlarının empoze edilmeye çalışıldığı bir dönem” olarak tanımladı.
“Çağdaş demokrasilerde düşünce özgürlüğü çok önemlidir. Biz de bunun olmaması yaratıcılığı ortadan kaldırıyor.”
Olcayto otosansürün sansürden daha yaygın hale gelmeye başladığını anlattı.
“Otosansür gazetecilerin sık sık kullandığı bir malzeme. Çünkü bir yandan patrondan korkuyor işten atar diye, öte yandan da her yazdığı haberde bu iktidara dokunur mu, iktidar beni şikâyet eder mi düşünüyor.
“700 arkadaş, işlerine gelmediği için işinden oldu. Bu ortamda yayıncılığın özgür olduğunu söylemek zor. Böyle bir ortamda mücadele etmek önemli.”
Günday: Okurla yayıncı ‘suç ortağı’ olmalı
Hakan Günday ise yazar olmanın zorluklarını kendi yaşamı üzerinden aktardı.
“Yazmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra fark ettim ki bu konuda patronluk taslayabilecek yığınla mekanizma var.
“Bunları şöyle sayabiliriz: o dönem yürürlükte olan yasalar, o dönem yürürlükte olmayan yasalar ki buna ahlak, toplum kuralları diyebilirsiniz. Tanınma, para, ki dev gibi bir maddedir patronlar arasında..
“Hepsi sıraya girmiştir. Siz sadece hikâye anlatmak istiyorsunuzdur. Bunlardan kaçınmanın bir yolunu şöyle buldum: Kendime, anlattığım hikâyeyi patron edindim. En çok dayağı ondan yiyorsunuz ama doğru yoldan gitmenizi sağlıyor. Sadece onu memnun etmeye çalıştım.”
“Yayıncılığın özgürlüğü sadece yayıncılar açısından bakılacak bir iş değil.
“Okurun özellikle bunu talep etmesi lazım uyanık kalmak adına ve düşünmeye devam edebilmek adına. Bu ancak böyle bir suç ortaklığı ile sağlanır.”
Panel Türkiye Yayıncılar Birliği ve İsveç Yayıncılar Birliği ortaklığında AB Sivil Toplum Diyaloğu başlığı altında başlatılan Yayınlama Özgürlüğü Yolunda Projesi kapsamında gerçekleştirildi. (YY)