Hukukçu Haluk İnanıcı da, yasaların iktidar ile hak mücadelesi verenler arasında yaşanan çatışmadan oluştuğunu kaydederek, "Düşünce özgürlüğü demokrasinin sigortasıdır. 301'in temel sorunu, yayıncı ve yazarları oto-sansüre tabi tutmasıdır" dedi.
Koç: PTT ucuz ve ücra yerlere yayın dağıtacak
13 Nisan'da açılan kurultay, Prof. Dr. Baskın Oran, gazeteci Andrew Finkel, iletişim hukukçusu av. Fikret İlkiz, yayıncı Ragıp Zarakolu ve Hukukçu Haluk İnanıcı'nın birer konuşma yaptıkları "Türk Ceza Kanunu ve Yayınlama Özgürlüğü" başlıklı oturumla başladı.
İlki iki yıl önce düzenlenen kurultaya katılan Kültür Bakanı Atilla Koç, iktidarlarıyla birlikte devletin yayıncılık sektöründen çekilmesiyle bu alanda ciddi ilerlemeler yaşandığını söyledi.
Yayıncılığı uluslararası etkinliğin bir parçası haline getirmeyi amaçladıklarını söyleyen Bakan Koç, "Yayıncılar daha aktif rol üstlenmeli. 6 ayda, 13 Türk yazara ait kitap, dünya kitapevlerinde yerlerini aldılar. Uluslararası kitap fuarlarına katılmaları için telif ajanslarımızı teşvik ediyoruz" dedi.
Yayınların dağıtımı sorununa el atma sözü veren Bakan Koç, "PTT eliyle yayın dağıtımının hem ucuzlatılması hem de en ücra yerlere doğru genişletilmesini sağlayacağız. PTT'yi yayıncılık sektörüne dahil edeceğiz" dedi.
Tüzüner: 5. Ulusal Yayın Konseyi'ne basamak olacak
Bakan Koç, TYB Başkanı Çetin Tüzüner'in, yayıncığın zor duruma bulunduğuna işaret eden konuşmasına karşılık, "Süpermarketler çıkınca kasaplar kapatıyor" diyerek, durumu anlayabildiğini ima etti.
Kurultayın açış konuşmasını yapan Bilgi Üniversitesi Rektörü Aydın Uğur, yayım işinin akademik dünya için bir ölüm-kalım meselesi olduğunu kaydederek, 1990'larla birlikte üniversitelerin sayısında büyük artış yaşanmasına karşın bilimsel çalışmaların yayını ve dağıtımında ciddi sorunlar bulunduğunu ifade etti.
Kalkınmanın bilime bağlı olduğunun kavranmasının ancak eğitimli insanlarla mümkün olduğunu açıklayan TYB Başkanı Tüzüner ise, "Yayıncı, yayımlama özgürlüğünden yararlanırken aynı zamanda toplumdaki bireylerin en temel olan düşünceyi ifade haklarının kullanımını mümkün kılar" dedi.
1939'da yapılan 1. Türk Meşriyat Kongresi ile birlikte zamanla pek çok kongrenin düzenlendiği anımsatan Tüzüner, "Bu etkinlikler, gereği yapılmadığı için fazla işlev göremedi. Kurultayın, 5. Ulusal Yayın Konseyi'ne basamak oluşturmasını umuyoruz" diye konuştu.
Oran: 2005'te beklenti de, hayal kırıklığı da büyük oldu
Açış konuşmalarının ardından yayıncı Mehmet Atay'ın kolaylaştırıcılığını yaptığı "TCK ve Yayınlama Özgürlüğü" oturumuna geçildi. Kısa bir konuşma yapan Atay, 12 Eylül döneminde sadece yayınlama özgürlüğünün değil evde kitap bulundurma özgürlüğünün de baskılara neden olduğunu hatırlattı.
İlk konuşmacı olarak 2005'te insan haklarının durumuna değinen Prof. Dr. Baskın Oran ise, Ekim 2001'den Anayasanın değiştirilmesiyle girilen AB Uyum süresinin kamuoyunda 2005 yılı için büyük umutlar yarattığını ifade ederek, "Beklenti büyük olduğu için hayal kırıklığı da o oranda büyük oldu" dedi.
Türkiye'de iç dinamiklerin zayıflığından 1923 ve son olarak 2000'de girişilen devrimlerin yukarıdan gerçekleştirildiğini kaydeden Prof. Oran, bunun amacının monist (çoğulcu olmayan) ulus devlete geçiş olduğunu, 2000'deki devriminse 1923'teki devrimin monist yanının, hümanist, çoğulcu ve modernist ulusa dönüştürme anlamını taşıdığını söyledi.
Prof. Oran, yeni TCK'nın bu son devrimle bütünleşmesinin beklendiğini söyledikten sonra ekledi: "Yeni TCK ile birlikte bizler eski Ceza Yasası'nın zombisi niteliğindeki yasa maddeleriyle karşılaştık."
Yeni TCK'daki 301. madde uygulanırken eleştirel görüş açıklamalara yargıçların ceza verdiğini söyleyen Oran, 216 ve 288. maddelerin de doğrudan ifade özgürlüğünü sınırlandırmak için kullanıldığını ve işin absürd boyutlara vardığını ifade etti.
Prof. Oran, 2005'te bu sorunların yaşanmasına, küreselleşme ve PKK'ya karşı tepkinin rol oynadığına inanıyor:
"Toplum ulusal kimliğin tehdit edildiğine inandı. Bunun da yargıya etkisi oldu. Seçim ortamına girdiğimiz şu günlerde hükümet, Türk milliyetçiliğine karşı geriye gitti."
Finkel: Gazeteci olarak cesur davranmalıyız
Gazeteci Andrew Finkel ise, Sabah gazetesinde yazdığı sırada, "Şırnak 1998" yazısından geçmişte kendisine 159. maddeden dava açıldığını anımsatarak, Türkiye'de yazan yabancı bir gazeteci olarak ifade özgürlüğüyle ilgili durumu şu örnekle açıkladı:
"Düşünün ki misafirliktesiniz. Size, Çorba nasıl olmuş diyorlar? Siz de ayıp olmasın diye iyi diyorsunuz. Onlar, doğruyu söyle diyorlar. Siz de 'tuzlu olmuş' dediğinizde, 'ayıp, ayıp' yanıtını alıyorsunuz."
Gazetecilerin kendilerini özgür hissetmedikten sonra ve cesur davranmadıktan sonra yasaların pek önem taşımadığını ifade eden Finkel, gazeteci Perihan Mağden'e henüz bir dava açıldığını hatırlattı.
Meslektaşlarının davranışlarının kendisini üzdüğünü söyleyen Finkel, Fatih Altaylı'nın akademik çalışma yapan eşini belge hırsızlığı ile suçladığını ancak açtıkları davayı da kazandıklarını açıkladı. Finkel, "Bizler gazeteci olarak cesur davranmıyorsak, hükümetin cesur davranmasını nasıl bekleyebiliriz?" diye de sordu.
İlkiz: Ayıp olmuyor mu?
Kurultayda müstehcenliğe dair düzenlemelerle ilgili yaptığı konuşmasını yayıncı Uğur Cankoçak'a atfeden İletişim hukukçusu Fikret İlkiz ise, önceki hükümetlerce hazırlanan yeni TCK'nın 59. hükümetçe çok kısa sürede ve parça parça yürürlüğe sokulduğunu anımsatarak uygulamayı eleştirdi.
Henry Miller'in "Oğlak Dönencesi" kitabının 8. baskında muzır ifadeler içerdiği gerekçesiyle geçmişte dava açıldığını söyleyen Avukat İlkiz, yayıncı Uğur Cankoçak'ın girişimiyle 26 yayıncının, Miller'in kitabının aklanması için bir mücadele verildiğini ve bunda başarılı olunduğunu ifade etti.
Ceza Yasası'nın "Müstehcenlik" başlıklı 226. maddesine dikkat çeken Av. İlkiz, bu maddenin çocukları gözeten birinci cümlesini olumlu karşıladığını ancak "madde hükümlerinin bilimsel eserlere uygulanmamasını öngören 7. cümlenin gözardı edilmesinden endişe ettiğini kaydetti: "Siyaset veya başka gerekçelerle açılan davalarda 7. cümlenin bir kıymeti kalmayacaktır."
Başbakanlık Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu üyelerinin mahkemelerce birer bilirkişi olarak görüldüğünü ifade eden İlkiz, "Genel ahlak, bu kurula teslim edilmiştir" dedikten sonra ekledi: "Affınıza sığınıyorum, ben ahlaksızlığıma devam edeceğim." Hukukçu İlkiz, yasalar arasında bütünsellik olmadığını da sözlerine ekledi.
İnanıcı: 301, oto-sansüre iter
Hukukçu Haluk İnanıcı da, yasaların iktidar ile hak mücadelesi verenler arasında yaşanan çatışmadan oluştuğunu kaydederek, "Düşünce özgürlüğü demokrasinin sigortasıdır. 301'in temel sorunu, yayıncı ve yazarları oto-sansüre tabi tutmasıdır" dedi.
Devlet kurumların prestijini koruyan düzenlemeleri batıda terk edildiğini ifade eden Av. İnanıcı, "Bu açıdan hukuka aykırı eylemler başka şekilde de korunabilir" diye konuştu.
301/1 maddedeki "Türklüğü aşağılama" düzenlemesinin ayıp olduğunu açıklayan İnanıcı, bu maddenin gerekçesinde "Türk soyunun manevi değerlerinin korunmasının" amaçlandığını, uygulamasının da Türkiye ile sınırlı olmadığını kaydetti.
310/2. maddedeki "yargıyı aşağılama" cümlesinin yargının bütününe yönelik bir aşağılamayı suç kabul ettiğini söyleyen Av. İnanıcı, yargı kararlarının eleştirisine dava açılmasına tepki gösterdi.
Orhan Pamuk, Hrant Dink ve Rahmi Yıldırım ile ilgili yargı kararlarını olumlu karşılayan Av. İnanıcı, ifade özgürlüğünün iktidarca kısıtlanmasının doğal olduğu şeklinde bir hava yaratılmamasını istedi.
Zarakolu: Yeni tehdit, Atatürk Kanunu
Yayıncı Ragıp Zarakolu da, "Bıktım, 301, müstehcenlik, Terörle Mücadele Yasası konuşmaktan" diyerek başladığı konuşmasında, günümüzde, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nde aklanan kitapların yargılandığını belirterek, "Evren rejimi altında hukukun onurunu koruyan askeri hakimler sınırlara sürgün edildi" dedi.
Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlara dair Kanunu, "yeni tehdit" olarak nitelendiren Belge Yayınları sorumlusu Zarakolu, hukuki ideolojileştirilmesinin ciddi bir tehlike oluşturduğuna dikkat çekti.
Yayıncı, Başbakan'dan başlayarak bir tolerans dalgasının başlatılması gerektiğini ancak Erdoğan'ın da karikatürlere sürekli dava açtığını belirtti. Zarakolu, devlet kurumları içerisinde "Ordu ve Emniyet kuvvetlerine hakaret" iddiasından kovuşturmaların daha çok ceza ile sonuçlandığını savundu.
Zarakolu, son olarak da, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere Yönelik Muamele" kitabından eski Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın, Pencere Yayınları yetkilisi Muzaffer Erdoğdu, Ahmet Güner ve Taner Akçam'a 20 bin YTL tutarında bir tazminat davası açtığını bildirdi. (EÖ/KÖ)