Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) Türkiye Merkezi'nin, Beyoğlu Belediyesi'nin desteğiyle düzenlediği ve Türkiye'de ifade özgürlüğünün durumunun ele alındığı toplantı, Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yapıldı.
Toplantıda, yayıncılar, gazeteciler, hukukçular, sanatçılar ve insan hakları savunucuları, son dönemde ifade özgürlüğü alanında yaşanan gelişmeleri örneklerle dinleyicilere aktardılar.
BİA2 Danışmanı Nadire Mater'in kolaylaştırıcılığını yaptığı toplantıya, medyada ifade özgürlüğünü aktaran bianet'ten Erol Önderoğlu, yayıncılıktaki kısıtlamalara tanıklık eden Yayıncılar Birliği'nden Metin Celal, bir yazısında yargıyı eleştirdiği için hakkında dava açılan Sanatçı Ferhat Tunç, Ceza Yasası'nın 301. maddesine dair değerlendirme yapan Avukat Fethiye Çetin, hakkında birçok dava açılan Yayıncı Ragıp Zarakolu, bir yazısında idamları kınadığı için mahkum edilen gazeteci-yazar Emin Karaca, İletişim Hukukçusu Fikret İlkiz ve yazar Enis Batur katıldı.
Önderoğlu : Gazetecilere 18 yeni dava açıldı
Toplantıda, ifade özgürlüğünün dört yıl önce iktidarın öncelikli reform hedefleri arasında yer aldığını söyleyen Erol Önderoğlu, toplumun çok çeşitli alanlarını kapsayan yeni Ceza Yasası'yla bu alanda hem karışıklık hem de geriye gidiş yaşandığını savundu.
Sadece 2005 içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'ye, ifade özgürlüğü ile bağlantılı konularda toplam 553 bin 440 YTL tazminat cezası verdiğini açıklayan Önderoğlu, haberci ve yayın kuruluşlarına 2004'te 22 saldırı yaşanırken bu rakamın 2005'in ilk dokuz ayında 32'ye çıktığını bildirdi.
Genelkurmay'ın gazetecilere karşı en çok suç duyurusunda bulunan kurumlardan biri olduğunu kaydeden Önderoğlu, 2005'te şimdiye kadar gazetecilere 18 yeni dava açıldığını, 16'sının da mahkum olduğunu ifade etti; Hrant Dink ve Emin Karaca'ya mahkumiyetleri ve gazeteci Neşe Düzel'e yeni açılan davayı örnek verdi.
Hükümetin de her fırsatta haberci ve karikatüristlere dava açtığını söyleyen Önderoğlu, çizer Musa Kart, Sefer Selvi ve Penguen dergisine açılan davaları hatırlattı. "Kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasından Milli Gazete ve Yeni Asya yazarlarının hapse girmeyi beklediklerini ifade eden Önderoğlu, reformlar sonrası yargının hazır olmadığını savundu.
Son zamanlarda olumlu gelişmeler de yaşandığını açıklayan Önderoğlu, buna, Batman 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, Batman milletvekillerinin gazeteci Mehmet Şah Ayaz'a açtıkları ceza davasında, AİHM'nin başka ülkelerle ilgili örnek kararlara da atıf yaparak beraat kararı verdiğini söyledi. Mahkeme, siyasetçilerin incitici de olsa ağır eleştirileri hoşgörüyle karşılamaları gerektiğini açıklamıştı.
Celal : 301. madde daha çok konuşulacak
Ardından söz alan Yayıncılar Birliği temsilcisi Metin Celal da, TCK'da ifade özgürlüğü ile ilgili maddelerin yoruma açık bir şekilde kaleme alındığını ifade ederek İstanbul bienali'nde yayımlanan kataloğa 301. maddeden dava açıldığını bildirdi.
Celal, Genelkurmayın, Emekli Yüzbaşı Murat Papuç'un kaleme aldığı kitaba da aynı maddeden suç duyurusunda bulunduğunu bildirerek, "Askerin Papuç'a ilgisi yeni değil. Daha önce yazdığı yazılardan yazara açılan davalar devam ediyor" dedi.
Aram Yayınları sorumlusu Fatih Taş'a, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu raporuna açılan davalara atıf yapan Yayıncı Celal, 301. maddenin Türkiye'nin gündeminde kalmaya devam edeceğini açıkladı.
"Kin ve düşmanlığa tahrik"i hapisle cezalandıran 216. maddeye de değinen Celal, "Bu madde, toplumun her kesimini tehdit ediyor" diyerek, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin durumunu örnek gösterdi.
Basın Yasası'nın özellikle yayıncılar açısından kısıtlayıcı bir niteliğe sahip olduğunu iddia eden Celal, yazarı yabancı olan kitaplarla ilgili yayınevi sorumlusu ve çevirmenin yargılanmasını eleştirdi; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda getirilen sertifika zorunluluğuna itiraz ettiklerini, uygulamanın 2006'ya bırakıldığını söyledi.
Yayıncı Celal, müstehcenliğin de kovuşturmalara neden olmayı sürdürdüğünü belirterek, "Uyum Yasalarının ne uyum olduğunu konusunda kuşkularım var" diyerek sözlerini bitirdi.
Mater : Otosansürün etkileri sansürden daha ağır
Toplantıda otosansürün yol açtığı tehlikelere işaret eden gazeteci Nadire Mater, kaynağı belli olduğu için sansürle mücadele edilebileceğini ancak gazetecilerin duyarlılıklarını etkilediği için oto-sansürün etkisinin daha ağır olduğunu açıkladı.
Gazeteci Mater, medyada askerlerle ilgili haberlere kolay rastlanmadığını belirterek, Ermeni tehcirinde yakınları zarar gören ailelerin yakınlarına tazminat ödeme kararı alan Fransız sigorta şirketi AXA ile Ordu Yardımlaşma Kurumu olan OYAK arasındaki ortaklığın pek az medya kuruluşunca işlendiğini belirtti.
Çetin: Yasa, tüm dünyada Türklüğe koruma sağlıyor
Celal'den sonra söz alan Hukukçu Fethiye Çetin ise, 301. maddenin korumaya aldığı Türklük kavramının Türkiye dışını da kapsadığını belirterek, "maddenin sağladığı koruma, sınırları aşan bir koruma. Bir kişi, 'bu yazıdan etkilendim' diyor ve müdahilliği kabul görüyor" dedi.
Çetin, "Vatandaşların tümünü korumak için yasa yapmak durumundasınız. Oysa siz, etnik kökeni farklı olanı korumuyorsunuz" diyerek tepkisini dile getirdi.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliğinin yayımladığı Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin toplumun bir çok alanında yürütülecek faaliyetleri düzenlediğini açıklayan Hukukçu Çetin, statüsü değişmesine rağmen, askerin etkisinin devam ettiğini savundu.
Çetin, "Son dönemde 301. maddenin bu kadar etkili şekilde kullanılmasında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin etkisinin bulunduğunu düşünüyorum" dedi.
Tunç : Aydın ve Doğubeyazıt cezalarını AİHM'ye taşıdım
Toplantıda sanatçı Ferhat Tunç ise, geçmişte konserlerinde karşılaştığı baskılara örnekler verdi. 1985'te Almanya'dan Türkiye'ye döndüğünde sorunlarla karşılaşacağını bildiğini aktaran sanatçı Tunç, başlarda gözaltına alındığını, ardından konserlerinin iptal edildiğini, sıranın daha sonra "organizasyon başvuru evraklarınız eksik" diye işin parmak izi alınmasına kadar götürüldüğünü söyledi.
2003'te Doğubeyazıt'ta verdiği bir konserdeki konuşması nedeniyle Bodrum'da gözaltına alınarak tutuklandığını bildiren Tunç, Aydın konserinde yaptığı konuşma nedeniyle de mahkemece herhangi bir bildirimde bulunulmadan 6 ay hapisle cezalandırıldığını, buna karşın "izin sadece konser için verildi, konuşma için değil" denildiğini anlattı. Sanatçı, hem Doğubeyazıt hem Aydın ile ilgili mahkumiyetleri AİHM'ye taşıdığını söyledi.
Zarakolu : Ayşe Nur yaşamını özgür yayıncılığa adadı
Yayıncı Ragıp Zarakolu ise, toplantıdaki konuşmasını, 28 Ocak 2002'de kanserden yaşamını yitirene kadar kendisini düşünce ifade özgürlüğü ve özgür yayıncılığa adayan eşi Ayşe Nur Zarakolu'ya ayırdı.
Ayşe Nur Zarakolu'nun yayımladığı bir kitaptan ilk olarak 1982'de tutuklandığını hatırlatan yayıncı Zarakolu, eşinin Alan Yayınları editörüyken aynı yıl, "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" başlıklı kitap nedeniyle Sıkıyönetim Komutanlığı'nca mahkum edildiğini söyledi; 1990'larla birlikte ise, Kürt Sorunu ile ilgili tabuyla mücadele etmeye başladığını ifade etti.
Ayşe Nur Zarakolu'nun bu nedenle Sosyolog İsmail Beşikçi'ye ait beş kitabı ard arda yayımladığı için eski Ceza Yasası'nın 142. maddesinden yargılandığı hatırlatan yayıncı, "1995'te yürürlüğe giren Terörle Mücadele Yasası'ndan ilk hapse giren kişi Ayşe Nur oldu" dedi.
Karaca, Cumhuriyet'ten bu yana baskılara örnekler verdi
Toplantıda, "Türkiye ve Avrupa'da Yazın" dergisine üç devrimci gencin idam edilişlerine tepki olarak yazdığı yazıdan mahkum edildiğini hatırlatan gazeteci-yazar Emin Karaca, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ifade özgürlüğü ile ilgili baskılara değindi; bunlara Şair Nazım Hikmet'i de örnek verdi.
İlkiz : Uygulama, ifade özgürlüğüne inanmaya bağlıdır
Kasım ayının başında açıklanan 2005 Yılı Türkiye İlerleme Raporu ile Katılım Ortaklığı Belgesi'nde ayrıntıya girildiğini açıklayan İletişim Hukukçusu Fikret İlkiz, özellikle ifade özgürlüğü bakımından bazı davalara atıf yapılarak yeni yürürlüğe giren TCK'nin 125 (eski yasada "hakaret" maddesi), 301 (eski 159) ve 305. maddelerine atıf yapıldığını, özellikle de bu maddelerin ifade özgürlüğü konusunda sıkıntı yarattığı ve uygulamanın da sorun olduğunun açıklandığını ifade etti.
Avrupa Komisyonu'nun 6 Ekim 2004 tarihinde, TCK ve diğer bazı kanunlarının hemen yürürlüğe girmesi gerektiğini söylerken bu tür sorunlarla karşılaşılacağını öngörmediğini bildiren Hukukçu İlkiz, "Bu tespit, hatalı olmasına rağmen TCK'nin yeniden gözden geçirilmesinin önerilmesi ifade özgürlüğü bakımından da önem taşımaktadır" dedi.
İlkiz, çözüm olarak şu tespite yer verdi : "O halde, Türkiye'deki sorun, sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin iç hukuka yasalara aktarılmasında ibaret değildir. Asıl sorun, zihniyet olarak, ifade özgürlüğünün başta politikacılar, yargıçlar ve savcılar tarafından uygulanabilir hale dönüştürülebilmesidir."
Hukukçu İlkiz, "Bu da, resmi görüşlere karşılık, herkesin sarsan, şok eden ve Türkiye'de belli bir kesimin hoşlanmadığı biçimde yapılan açıklamalara, yazılara, eleştirilere kısacası ifade özgürlüğüne inanmaya bağlıdır" diyerek sözlerini tamamladı.
Enis Batur da, ifade özgürlüğünde "esas olan yasaların yanı sıra, zihniyet dünyası da önemli" dedi; yargılanan "Elma" kitabının hikayesini anlattı.
Toplantıyı aralarında yazar Eugene Schoulgin, Özgür Üniversite'den Fikret Başkaya'nın da bulunduğu çok sayıda kişi izledi. (EÖ)