Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), bugün Taksim The Marmara Oteli'nde, "Günümüz Koşullarında Gazetecilik" başlıklı bir toplantı düzenledi. Toplantıya yazılı basının ve haber ajanslarının yayın yönetmenleri davetliydi. 41 basın kuruluşuna yapılan davete katılım beklendiği gibi muhalif basın ağırlıklı oldu.
Toplantıya Aydınlık Gazetesi Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel, bianet Yayın Yönetmeni Haluk Kalafat, Birgün Gazetesi Yazıişleri Müdürü Barış İnce, Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aykut Küçükkaya, Dünya Gazetesi Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, Evrensel Gazetesi Yayın Yönetmeni Fatih Polat, İhlas Haber Ajansı Genel Müdür Yardımcısı İsmail Ballı, Posta Gazetesi’nden Candaş Tolga Işık, Sol gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Alper Birdal, Türkiye Gazetesi Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Yurt Gazetesi Yayın Direktörü Kerem Çalışkan katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı. Güneş konuşmasında "2013 Türkiye'de basın özgürlüğü" başlıklı çalışmayla yaptı. 2013’te gazetecilere yapılan saldırılar, işten çıkartmalar, RTÜK cezaları ve hapisteki gazeteciler başlıklarında sayılar verildi yaşananları ay ve ay sıraladı. Güneş sunumunu Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Türkiye’yi ifade ve basın özgürlüğü konusunda sorunlu ülkelerden biri olarak gösterdiğini belirterek bitirdi.
Daha sonra söz alan TGC Genel Başkanı Turgay Olcayto, toplantıyı düzenleme nedenlerini açıklarken basındaki kutuplaşmanın gün geçtikçe derinleştiğini, konuşma ve anlaşma zeminini gittikçe yok olduğunu, bu girişimle medyanın içinde bulunduğu sorunlu konumunu tartışmayı ve çözümler üretmeyi amaçladıklarını söyledi.
Küçükkaya: Kamplaşma muhabirler arasında değil
Toplantının moderatörlüğünü yapan TGC Başkanvekili Vahap Munyar kısa bir açılış konuşması yaptı ve ilk toplantıyı yazılı basın ile yaptıklarını daha sonra televizyonlarla bir toplantı yapmayı planladıklarını söyledi. İlk sözü Cumhuriyet Gazetesi’nden Aykut Küçükkaya’ya verdi.
Küçükkaya konuşmasında gazeteciliğin bağımsız bir şekilde yapılması için patronajdan kurtulması gerektiğini söyledi. Kendi gazetesinde patron kaynaklı bir baskı yaşamadıklarını, çalıştığı kurumun yapısının farklı olduğunu söyledi. Daha sonra TGC’nin misyonunun önemli olduğunu örneğin basın mensuplarının emniyet binalarına girişlerinin yasaklanması kararına karşı duruşun önemli olduğunu belirtti. Küçükkaya konuşmasını basındaki kamplaşmanın muhabirler arasında yaşanmadığını kurumlar arasında olduğunu, basın emekçilerinin dayanışma içerisinde olduğunu söyleyerek bitirdi.
Işık: Sorunu gazeteciler yaratmadı
Posta gazetesinden Candaş Tolga Işık ise bugün basının geldiği noktadan gazetecilerin değil siyasi ve ekonomik çıkar ilişkilerinin basın dünyasına sokanların sorumlu olduğunu ve dolayısıyla sorunu çözecek olanların gazeteciler olamayacağını söyledi. Işık’a göre gazetecilik meslek örgütlerinin alacağı kararların, tavsiyelerin bağlayıcılığının olmadığı, bu yönden çözümsüz bir süreç yaşanıyor
TGC bir karar alsa da buna ne kadar uyulacağını hepimiz biliyoruz. Ne yetki ne uygulama gazetecilerin elinde değil. Çözümsüz bir süreç yaşanıyor" diye konuştu.
Birdal: İyi niyetli çaba
Sözlerine TGC’nin düzenlediği toplantıyı iyi niyetli bir çaba olarak gördüğünü başlayan Sol Gazetesi’nden Alper Birdal, iktidarın bir meşruiyet sorununa işaret etti. İktidarla kader birliği yapmış gazeteler ile bağımsız gazetecilik yapmaya çalışanların mücadelesinin bir süre daha devam edeceğini söyleyen Birdal, katılımın muhalif basın ağırlıklı olduğu toplantının sorunu çözeceğine inanmadığını belirtti. "Kanalların başına hükümet komiseri atanması, televizyonların, gazetelerin Başbakan talimatıyla el değiştirmesi Türkiye açısından kırılma yaşanmasına neden oluyor ancak hala bağımsız gazetecilik yapmaya çalışan gazeteler, kanallar var."
Aslanbay: Çağrıcı devlet olsaydı anaakım da katılırdı
Taraf Gazetesi’nden Ümit Aslanbay ise toplantıya ana akım medyadan katılımın olmadığını söyledi ve çağrıcı devlet olsaydı katılacaklarını düşündüğünü söyledi. Aslanbay’a göre katılım oranı ve kimlerin katıldığı önemli bir gösterge. Çözüm sürecinin ortak gazetecilik ilkeleri üzerinde anlaşmaya vararak başlayabileceğini belirten Aslanbay, " Gazetecilik yapamıyor olmamız bugün hepimizin sorunu, önce mesleğimizi kurtarmalıyız" dedi.
Çalışkan: Yapılması gereken diktaya direnmektir
Yurt Gazetesi’nden Kerem Çalışkan son ses kayıtlarıyla artık daha açık olarak göründüğü üzere Türkiye’de bir dikta rejiminin yaşandığını söyledi. Çalışkan da TGC’nin çağrısına karşın katılımın düşük olmasına dikkat çekerek “Türkiye’de Gazeteciler Cemiyeti 4 bine yakın üyesiyle kitlesel bir örgüttür. Son kale olarak kalmıştır. Önerim, kamuoyu önünde kitlesel toplantılarla mesleğin sorunlarını tartışmaya açmalıdır. Medya ve yolsuzluk konulu sempozyumlar düzenlemeli. Medyanın yüzde 60’ını iktidar kontrol etmektedir. Bu sorunların hepsi tartışılmalıdır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, havuz gazeteciliğine, ihale gazeteciliğine, alo Fatih gazeteciliğine karşı direnç göstermeli ve bunu kamuoyu önünde tartışmalıdır. Gazetecilerin bugün yapması gereken diktaya karşı direnmektir" dedi. Çalışkan "Alo Fatih sempozyumu" ve "Yolsuzluk ve basın sempozyumu" olmak üzere iki sempozyum yapılmasını da önerdi.
Kalafat: Çözüm medyayı değil gazeteciliği kurtarmak
Bianet Genel Yayın Yönetmeni Haluk Kalafat, basının vahim durumda olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında "Medyayı değil ama gazeteciliği kurtarabiliriz" dedi. Gazetecilerin sendikalaşma oranının yüzde 1 olduğunu söyleyen Kalafat, işlerinden atılan birçok gazetecinin internet haberciliği yaptığı ama internet habercilerinin gazeteci sayılmadığı için sendikaya gazeteci olarak üye olamadıklarını söyledi. Kimin gazeteci olduğuna siyasi iktidarların değil gazetecilik örgütlerinin karar vermeli diyen Kalafat’a göre çözümün basın emekçilerinin örgütlenmesinden geçiyor. “Herkesin örgütlenmesi için haber yaparız ama kendimiz örgütlenemeyiz”
Bilici: Demokrasi verilmez alınır
Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdulhamit Bilici her rejimin kendine uygun vatandaş aradığı gibi matbauat aradığını ve bu arayışın bugün de devam ettiğini dile getirdi. Bilici tüm sorunlu yapısı içinde iyi gazetecilik yapan gerçek gazetecileri hala anıyoruz dedi. “Kurumsal olarak fark etmiyor. Meslek grubu olarak bizim çok ciddi düşünmemiz gerekiyor. Hep talimat almışız, böyle de gazetecilik yapmışız. Nasıl bir çerçevede gazetecilik yapılır, bilmiyoruz" diyen Bilici, bu sözlerinin devamında ise şunları söyledi: "Medya düzeni nasıl olmalı? Buna kafa yormalıyız. Biz demokratik bir ülkenin demokrat medya olma sorumluluğunu üstlenmezsek, sosyal medya bangır bangır haberleri yayınlıyor. Birçok insan da haber ihtiyacını sosyal medya üzerinden tanımlıyor. Demokrasi verilmez alınır. Artık buna inanıyorum."
Ballı: Gazetecilik ilkesiz biçimde yapılıyor
İhlas Haber Ajansı Genel Müdür yardımcısı İsmail Ballı ise kutuplaşmanın Batı’da da olduğunu ama Türkiye'deki gibi ilkesiz yapılmadığını ve bu durumun kavram karmaşası yarattığını söyledi.
Albayrak: Önce kendimizden başlayalım
Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak sorunun sadece patronlardan kaynaklanmadığını patronların her habere karışmasının mümkün olmadığını söyledi: "Önce kendimizden başlayalım. Çalışanlarımız hepsini basın kanuna göre kadroya alalım. Elimizi vicdanımıza koyalım, patron her habere mi müdahale ediyor?"
Polat: En küçük tavır bile etki yaratabilir
Meslekte rekor düzeyde gözaltılar ve tutuklamalar yaşanırken, meslek örgütlerinin tutuklu gazetecilerin davasına bile mesafeli olduğunun bir gerçek olduğunu söyleyen Evrensel Gazetesi’nden Fatih Polat, Abdulhamit dönemindeki yasakların modern bir türevini yaşadığımızı söyledi. Bunun sonucu otosansürün arttığını söyleyen Polat, "Bu dönem geçecek. 90'lı yıllarda çok sayıda gazeteci arkadaşımızı yitirdik. Şimdi başka bir zamana geldik. Kurumlaşmış bir sansür süreci var. Burada farklı aktörlere farklı görevler düşüyor. Buralarda görece göstereceğimiz en küçük farklı tutum bile kayda değer etki yaratabilir. Sansüre karşı direniş gösterelim" dedi.
Yücel: Gazeteciler de mal beyanı yapmalı
Kasetlerle, telefonlarla, medyanın şekillendirilmeye çalışıldığını söyleyen Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel, “Türkiye’deki siyasi iktidarın medyaya yönelik baskısına karşı tavır almadığımız takdirde kamuya karşı olan görevimizi yapamıyoruz. Cemiyete ben medya için bir yalan tespit komisyonu kurmasını öneriyorum. Medyadaki yalan haberleri ortaya koymasını, çıkar odaklarına alet olanları açığa çıkarmasını öneriyorum. Bir de tüm gazetecilerin mal varlığı bildiriminde bulunmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Gazeteciliğin namuslu bir birikimi var. Yaşadıklarımız bu mesleği kirletemez. Gazetecilik yapanlara bedel ödemeyi bilmeleri gerektiğini de öğretmeliyiz” dedi.
Güldağ: Gazete patronlarının devlet ihalelerine girmeleri engellenmeli
Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ise TGC’nin bu toplantısıyla Türkiye’de medyada ortak aklın yavaş yavaş şekillenmeye başladığını gördüğünü söyledi.
“Objektif kriterleri, meslek ilkelerini sahiplenmemiz gerekiyor. En basitinden tüm medya temsilcileri yayın organlarında cevap hakkının kullanılmasını sağlamakla yükümlü. Meslek etiğine uygun davranmanın da kişisel sorumluluk gerektirdiğinin altını çizmek gerekiyor. Medya patronlarının devlet ihalelerine girişinin düzenlenmesi gerekiyor. Bu toplantılar devam etmeli, kendi aramızda çözüm arayışımız devam etmeli”.
İnce: Sendikalaşma teşvik edilmeli
Birgün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Barış İnce, Nuh Albayrak’ın konuşmasına istinaden “Patronların gazeteye müdahalesi yok demek gerçekten doğru değil. Bugün birçok gazetenin genel yayın yönetmeni CEO haline gelerek patron çıkarlarını korur, sansür mekanizmaları haline dönüştüler” dedi. İktidarlar değişeceğini, düzenin değişeceğini ve gerçek anlamda gazetecilik yapmayanların karikatür malzemesi haline geleceğini söyledi. İnce çözüm önerisi olarak “Medyada sendikalaşma teşvik edilmelidir” dedi.
Toplantının kapanış konuşmasını yapan Vahap Munyar, toplantıların belirli aralıklarla tekrarlanmasına karar verildiğini belirtti. (HK)