Altan'ın bianet ve gazetem.net sitelerinde yayınlanan konuşmasında Türk kültürüne ve bir başka kültüre yönelik aşağılama içeren bir ifadesi yok, Türk kültürü ve bazı Avrupa kültürlerine kimi eleştiriler var; fakat bu eleştiriler de yapıcı bir şekilde kültürlerin birbirini bütünlemesi gerektiği düşüncesiyle tamamlanıyor.
Yazarın konuşmasında vurgu alan toplum olarak kitap okumadığımız, özellikle de edebiyatın lezzetine bir türlü alışamadığımız ve de alıştırılmadığımız tespitleri ise keşke doğruyu yansıtmasa...
Eleştiriye karşı "çamur atma"
Konuşmanın devamında ise Lozan, 31 Mart ve Cumhuriyet dönemi Türkiye'sine yönelik kimi eleştiriler, başka bir anlatımla resmi söylemden farklılaşan, mevcut uygulamaları eleştiren bir bakış var.
Ancak bir entelektüelin de bu kadar eleştiri ve durum analizi hakkı olmalı. Tabii ki Altan dokunulamaz, erişilemez ya da eleştirilemez demiyoruz. Ancak resmi ideoloji savunulurken, muhalif görüşler eleştirilirken de düşünce düzleminde kalmak gerekir.
Bireyleri yıpratmayı hedef alan "çamur atma" kampanyaları bir yandan basın kurumunu zedelerken öte taraftan da ülkenin kültürel yozlaşmasına ivme sağlamaktan öte bir fayda sağlamaz.
Sorumluluk muhabire!
Okuyucuyu da ilgili konularda kafa yormaya, araştırmaya sevk edecek tartışmalar yapılabilecekken mesnetsiz iddialar, hakaretler ve amiyane kullanımıyla "belden aşağı" vurmalar düşünce dünyamızdaki kısır döngüye dayanaklar sağlamaktadır.
Mehmet Yılmaz, Okur Temsilcisi sıfatıyla Yavuz Baydar'a yaptığı açıklamalarda hâlâ kendi haklılığının altını çizmeye çalışırken kerhen okurlardan özür diliyor.
Ayrıca, Genel Yayın Yönetmeni bu gelişmelerden Milliyet'in çıkardığı ders olarak, haberi yazan muhabirin ve ilgili haber müdürünün tüm gelişmelerden sorumlu tutularak işlerine son verildiğini belirtiyor.
Karar verme yetkisi muhabirin mi?
Oysa bir parça basın kuruluşlarının iç işleyişini bilenler şunun çok iyi farkındadırlar ki bir haberin başlığını atma ve nerede yayınlanacağına karar verme yetkisi ne muhabire ne de haber müdürüne ait değildir.
Kurumsal hiyerarşi ve yayın politikası gereği haberin yeri, başlığı, spotu ve kullanılacak fotoğraf yayın yönetmeni ve yazı işleri müdürü gibi üst düzey yöneticilere aittir. Çünkü haberin bu öğeleri en fazla ilgi çeken, en kolay ve en fazla okunan bilgilerdir.
Okurlar çoğunlukla tam metin okumazlar konuya ya da olaya ilişkin bu öğelerden aldıkları bilgilerle yaklaşırlar. İşte bunun için haber metinlerinde ideoloji ince ince bu kısımlara işlenir.
Kampanya günlerce sürdü
Ne söylemeye çalıştığımızı açmaya çalışırsak, konferansın haberi "rutin" doğrulatma sonucu çok farklı şekilde de değerlendirilebilirdi, ancak Milliyet yöneticilerinin tercihi, daha doğru bir kavramla.taraflılığı, Altan'ı yıpratmaktan yana olmuş ve haber manşetten, büyük puntolar ve büyük bir fotoğraf eşliğinde yani en dikkat çekici şekilde verilmiştir.
Günlerce de olayın önemli bir tarafı olan yazarın görüşleri görmezden gelinmiş, dahası "çamur atma" kampanyası aynı sermaye grubundaki Türk basınının malûm kalemşörlerinin desteğiyle sürdürülmüştür.
Her ne kadar M. Yılmaz "Fransız Ahmet" başlığını "Espriyle karışık bir eleştiridir" diyerek aşağılama olmadığını ifade etse de kimi okurlarında bunu bir aşağılama olarak yorumlamayacağı bilinemez.
"Fransız Ahmet " ve "Cathy Türk"
Ayrıca, Milliyet'in "Fransız Ahmet" başlığıyla "Öteki" konumuna sokarak Altan'ı mevcut kültürden dışlamaya çalışırken, "Cathy Türk gibi" (1) ifadesiyle dilin olanaklarını kullanarak Kemal Derviş'in eşinin bir Amerikalı olarak dışlanmaması dolayısıyla da Kemal Derviş'e muhalif görüşlerin gelişmemesi için bilinçli bir politika yürüttüğü de hayli açıktır.
Tekrar Altan'la ilgili habere dönersek: Gerçekte Mehmet Yılmaz'ın basın ahlak ilkelerinin böylesine tahrip edilmesinde çok önemli sorumluluğu vardır.
Bedel çalışana
En önemli sorumluluğu taşıması gereken kişiler "özeleştiri" (!) yaparak olayın sorumluluğundan sıyrılırken gelişmelerden en zayıf konumdaki çalışan etkilenmekte tüm bedel ona ödettirilmektedir.
Burada da ciddi bir ahlâki sorun bulunmaktadır. Ne var ki Türk basınında sorunların gerçek nedenine eğilme ve çözüm üretme arayışı Milliyet olayında da somut olarak görüldüğü hayli uzak görülmektedir. (İA/NM)
(1) 19 Eylül 2002 tarihli Milliyet, 1. sayfa.
* İncilay Cangöz: Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi.