“24 Haziran Seçimleri Üzerinden Dün ve Yarın” yazısıyla dün 2015-2018 dönemi seçim sonuçlarından AKP’ye bakmıştık. Şimdi, içinde bulunulan siyasi konumun köklerini ve geleceği kavrayabilmek için, yeni bir başlıkla aynı konuya devam …
Toplumsal değişime ve olaylara referans olarak sık sık bir kurbağa testinden söz edilir. Sıcak suya atılan kurbağanın tek sıçrayışla haşlanmaktan kurtuluşu, ya da kurbağanın yavaş yavaş ısınan suda kaynayarak ölüşü, öyküsü gibi.
Yazıya bir alıntıyla başlayım.
“Türkiye’de çok partili siyasal yaşamın başlangıcı, 1945 yılı olarak kabul edilir. … 1945’ten bu yana yapılmış genel milletvekili seçimlerine katılmış ..’siyasi parti blokları’ … seçimlerde .. esas olarak iki seçenekle karşı karşıyadırlar. Ya CHP ya da DP. Bu iki parti arasında yapılan tercih, herhangi iki parti arasında yapılan sıradan, basit bir tercih değildi. CHP’nin aldığı oylar, kökleri Tanzimat’a kadar uzanan batılılaşma hareketlerine; İttihat ve Terakki partisinin temsil ettiği geleneklere; tek parti döneminin Kemalizmine, laisizmine ve devletçiliğine; mevcut devleti kuran o günkü egemen siyasi güce; vb., verilen oylardı. DP’nin aldığı oylar ise, o günkü CHP’nin temsil ettiği ne varsa bunların şu ya da bu yönüne şu ya da bu oranda karşı çıkan, şeriatçılardan liberallere kadar uzanan çok geniş bir muhalefet yelpazesine verilen oylardı (koyulaştırma ve alt çizimlerini ben yaptım). …
Türkiye siyasi yaşamında elbette çok şey değişti. 1950’nin bu iki partisinden birçok yeni parti doğdu, seçmenler özellikle 1960’lı yıllarla birlikte sosyalist partilerden ırkçı ve dinci partilere kadar uzanan geniş bir yelpazeyle karşı karşıya geldiler. Son yıllarda bu yelpazeye bir de Kürt partisi eklendi. Bu arada, elbette, seçmenin partileri algılayış tarzı da değişti. Özellikle 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ‘gelenekselleşmiş’ de diyebileceğimiz belli başlı bütün siyasi partileri derinden sarstı.
…
1950 seçimlerinde seçmen karşısına CHP ve DP olarak çıkmış iki tarihsel siyasi geleneğin her biri, özellikle 1960’tan sonraki dönemde yeni partiler doğurdular. Bu yeni partiler ister doğrudan bir başka partiden kopmuş olsunlar, ister kapatılan bir siyasi partinin devamı olsunlar, ya da ister mevcut partilerin hepsinden ayrı bir siyasi-ideolojik iddia taşısınlar (örneğin sosyalist partiler), seçmen gözünde her zaman ve her şeyden önce bu iki ana siyasi gelenekten birine ait olmuşlar, esas olarak bu iki gelenekten birine ait mevcut partilerden birisinin oylarını bölmüşlerdir (koyulaştırma ve alt çizimini ben yaptım). Bunun anlamı şudur: Seçmen, arasından seçim yapmak durumunda olduğu mevcut partileri kafasında ilkin bu iki geleneğe göre tasnif etmekte, ilk tercihini bu geleneklerden biri lehine yaptıktan sonra oyunu o geleneğe ait partilerden birine vermektedir” [1]
Yukarıdaki alıntıyı yirmi yıl önce yayımlanmış “siyasi kutuplaşmalar” kitabından buraya aktarırken Erdoğan’ın Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) ve İnönü’yü aşağılama, kötüleme ve suçlamaları hep gözümün önüne geliyor; bir de Demokrat Parti (DP) ile Adnan Menderes için düzülen övgü ve mağduriyet anlatıları elbette. Erdoğan tarafından başlatılarak din üzerinden dallandırılıp budaklandırılmış bir biçimde kurgulanan DP-CHP kutuplaşması, aslında 1960’dan başlayıp 2002’ye kadar siyasetin ayrılmaz parçasıyken, 2003’ten itibaren siyasetin ana/temel motiflerden biri haline geldi.
*1950-60 döneminde DP iktidarı ve CHP muhalefetiyle başlayan süreç;
*1965-80 arasında Adalet Partisi (AP) iktidarı ya da Milliyetçi Cephe Koalisyonlarıyla CHP ve Türkiye İşçi Partisi muhalefetiyle,
*1983-91 arasında Anavatan Partisi (ANAP) iktidarıyla önce Halkçı Parti sonra Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SODEP) muhalefetiyle,
*1991-2002 Koalisyonlar döneminde şeriat tartışmaları üzerinden Refah Partisi (RP) CHP kutuplaşması olarak,
*2003-2018 Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarıyla CHP muhalefeti arasında hep; bir yanda iktidarda kalmak ve laiklikten dine doğru yol alabilmek için, diğer yanda ise ana muhalefet partisi liderliğiyle laikliği koruyup, kollayıp, sürdürmek için geleneksel CHP-DP kutuplaşmasının tarafı oldular.
Yukarıdaki tablo 1950’den 2018’e değin yapılan tüm genel milletvekili seçimlerinin sonuçlarını toplam kayıtlı seçmen bazıyla CHP - DP geleneği ayrımında sergileyip, tek parti iktidarlarının konumunu tanımlamak için hazırlandı [2].
Tabloda CHP ve DP gelenekleri dışında bir de seçmeyenler grubu yer alıyor. Bunlar seçimde oy kullanmayan ya da oyları geçersiz sayılan seçmenlerle, herhangi bir partiye oy vermeyip bağımsız adaylara oy vermiş seçmenlerin toplamından oluşuyor. Görüldüğü gibi seçmeyenlerin oranı, en üst düzeyine 1960-80 darbeleri arasındaki 20 yıllık dönemde ulaşmış. 1980 darbesi sonrası bu oran önce büyük ölçüde düşüp, ardından yeniden yükselme eğilimine girerken, şimdilerde tekrar azalmaya başlamış gibi görünüyor. Seçmeyenlerin oransal azalıp-çoğalmasında, siyasal belirsizliklerden kaynaklanan bir yön olduğu gibi, bu değişimde barajlı, hatta çifte barajlı seçim sistemlerinin de büyük etkisi var.
Tablonun son sütunu seçimle iktidara gelen tek parti hükümetlerini gösteriyor. Bu hükümetler hep DP geleneği partilerince kurulmuş çoğunluk hükümetleri olarak çıkıyor karşımıza. Ve bu hükümetler arka arkaya en az iki dönem iktidarda kalıyorlar. Bu hükümetleri kuran partilerin bir diğer ortak özelliği ise, belki de elde ettikleri iktidarı bırakmamak için her yolu mubah görüyor olmalarıdır. Bu yönelişe ilişkin izler yaklaşık yetmiş yıllık çok partili siyasal yaşam sürecinde çok kez ve çeşitli biçimlerde siyaset sahnesinde gözleniyor. Böyle süreçlerin yaşanmış ve yaşanıyor olması ise hem çok anlamlı, hem de düşündürücü.
Yarın; tek parti iktidarlarından başlayarak kurbağanın içinde bulunduğu suyun ısınmasına devam etmek üzere...
[1] Kardam, A., Tüzün, S., Türkiye’de Siyasi Kutuplaşmalar ve Seçmen Davranışları, Veri Araştırma Yayınları, 1998 (sayfa; 37-41)
[2] Tablonun 1950 – 1995 seçimlerine ilişkin verileri yukarıda adı geçen kitabın 45. Sayfasındaki grafikten ve Ek 1’de yer alan tablolardan, sonraki yıllara ilişkin veriler ise YSK seçim kayıt ve istatistiklerinden yararlanılarak benim tarafımdan üretilmiştir.
(ST/HK)