"Elektrik enerjisi gibi ikincil bir yakıt olan hidrojenin özellikle güneş enerjisinden üretilmesi çevrenin korunması ve sürdürebilirlik açılarından büyük önem taşıyor".
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve sergi salonunda dün başlayan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kongresi 'nde dünyanın dört bir yanından bilim insanları ve sanayi temsilcileri, sunumlar ve atölye çalışmalarıyla enerji kaynağı olarak hidrojeni konuşuyor.
Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma Örgütü (UNIDO) ve 2003'te İstanbul'da kurulan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi 'nin organize ettiği ve 15 Temmuz'a kadar sürecek kongreyle birlikte hidrojen enerjisi uygulamalarından oluşan bir sergi de açıldı.
Türe, hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olduğunun altını çiziyor.
"Türkiye enerjide bağımlı; planlama yok"
İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği öğretim görevlisi Doç. Dr. Filiz Karaosmanoğlu da 2. Ulusal Hidrojen Kongresi 'nde yaptığı sunumda, Türkiye'nin enerji talebinin büyük bir bölümünü yurtdışından karşıladığını vurguladı, yenilenebilir kaynaklara yönelik üretim planlamasının yetersiz olduğunu söyledi:
"Türkiye'nin enerji talebinde, üretiminde ve dışalımında yıllara bağlı olarak bir artış; talebin yerli üretimde karşılanma oranında ise azalma görülüyor. Türkiye fosil enerji kaynakları yetersiz olduğu için enerji ihtiyacının yüzde 85'ini ithal ediyor".
Karaosmanoğlu, bu durumun büyük bir ekonomik yük ve dışa bağımlılığa yol açtığını vurguladı.
"Hidrojen, enerji planlamaları içine acilen alınmalı"
Türkiye'de hidrojen enerjisiyle ilgili araştırma-geliştirme altyapısının uygun olduğunu belirten Karaosmanoğlu, "Birleşmiş Milletler tarafından İstanbul'da kurulan Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi için hükümetin siyasi ve mali desteği alınmalı" dedi.
Kurulmuş olan Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve kurulması hedeflenen Ulusal Enerji Enstitüsü ve Ulusal Su Enstitüsü, hidrojen enerjisinin ülkemizde yerinin belirlenmesi ve konuya verilen önemin artmasında önemli bir rol oynayacak".
Doç. Karaosmanoğlu, yenilenebilir enerji kaynaklarının Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde de gündeme geleceğini belirtti:
"AB temiz yakıtları destekliyor. Üye ülkeler 2000 yılındaki enerji ihtiyacının yüzde 6'sını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağladı. AB ülkeleri 27 Kasım 2001 tarihli yönergede, 2010 yılında toplam enerji tüketiminin yüzde 22'sini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı taahhüt etti.
Burada en büyük pay biyo-yakıtlara ait. Kyoto Protokolü çerçevesinde karbon dioksit emisyonlarının azaltılması konusunda biyo-yakıtlar ve özellikle biyo-motorin özel bir yere sahip. Türkiye de bu gelişme ve planlamaların dışında kalmamalı".
Hidrojen: Geleceğin tek temiz yakıtı
Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nden Ömer Faruk Noyan da "Dünya genelinde kimya ve petrol sanayiine bağlı olan ve giderek büyüyen bir hidrojen ekonomisi söz konusu artık" dedi.
* Hidrojen geleceğin tek temiz, güvenilir, pratik ve yaygın yakıtıdır.
* Kirlilik yapmayan hidrojen petrolün ve doğal gazın yerini alacaktır.
* Hidrojenin yakılması sadece su buharı çıkarır; karbon dioksit ve karbon monoksit meydana gelmez.
Noyan, mevcut fosil yakıt sisteminin yerine hidrojen enerji sistemini getirmenin avantajlarını şöyle özetledi:
* Sera gazları problemini çözecektir.
* Kirlilik ve asit yağmurları problemini çözecektir.
* Temiz ve sürekli bir enerji sistemini yerleştirecektir.
* İstihdam sağlayacaktır.
* Yeni bir enerji teknolojisi için ihracat potansiyeli meydana getirecektir.
* Petrol ithalatını azaltacaktır.
* Ticaret açığını azaltacaktır.(KÖ/EÜ)