İlk kişisel bilgisayar, 1977'de California'da, Cupertino kentinde, bir garajda yapılmıştı ve kasası kontrplak idi. Yapanlar ise, adaş iki genç. Steve Jobs ve Steve Wozniak.
Bu iki genç, daha sonra bilgisayar yapıp satmak için Apple Computer diye bir şirket kurmuştu. O dönemde bilgisayar şirketlerinin adları, IBM International Bureau Machines Inc, Digital Equipment Inc, Hewlett-Packard Inc gibi çok ciddi isimler taşıyordu, nasıl olmasın ki, müşterileri hükümetler ve ordulardı.
Tabiri yerinde ise bu zıpçıktı gençler, şirket ismini bir meyveden alacak kadar olağandışı idi. Aşağı yukarı aynı yıllarda, başka "zıpçıktı" gençler (The Beatles), aynı adla bir plak şirketi kurmuştu: "Apple Records".
Bunu, 1984 yılında piyasaya sürdükleri ilk Apple MacIntosh bilgisayarla pekiştirdiler. Bu bilgisayar, öyle bir kullanıcı arabirimi taşıyordu ki, bilgisayar endüstrisini altüst etti ve değiştirdi.
İş o kadar hızlı büyüyordu ki, işin ticari yapısını yönetemeyeceklerini sezen bu gençler, "profesyonel" dünyadan birilerini şirketin yönetimine getirme kararı verdi ve şirket, PepsiCo'nun eski başkan yardımcısı John Sculley'in yönetimine verildi.
Başlangıçta arkadaşça başlayan bu ilişki, kurucu gençlerin "zıpçıktılıklarının" sürüyor olması nedeniyle gerginleşti ve 80'li yılların sonlarında, Steve Jobs, Apple yönetiminden uzaklaştırıldı.
90'lı yıllar, Sculley ile başlayıp sonraki yönetici Amelio ile sürerken Apple, sürekli geriledi ve eskiden almış olduğu yüzde10 pazar payından yüzde 3'lere kadar geriledi.
Bu arada Steve Jobs, "Next Computer" adıyla bir şirket kurdu ve özel donanım ve yazılım geliştirmek için çaba gösterdi ama pazarla pek buluşamadı.
Bilahare, animasyon filmler yapmak üzere bir film şirketi satın aldı (1986) ve adını değiştirdi: "Pixar". Pixar, film dünyasında birçok ilki geliştirerek, özellikle de çocuklar (ve tabii ki anne ve babalar!) dünyasında unutulmaz bir isim haline geldi.
Birkaç yıl, hem reklam, hem de film alanında başarılı ama çok duyulmayan Pixar'ın ünü, 1995 yılında yaptıkları "Toy Story" ile parladı. Bunu, 1998 yılında çıkardıkları "A Bug's Life" izledi. Bir yıl kadar önce, Pixar Walt Disney Company tarafından satın alındı ve Steve Jobs, şu sıralarda Disney'in en büyük ortağı.
Bilgisayar dünyasına dönersek, Apple'ın 1990'larda gösterdiği başarısızlıklar sonucu hissedarları baskısıyla Steve Jobs, 2000 yılında Apple'ın başına döndü. "Geçici genel müdür" anlamına gelen "i-CEO" sıfatıyla. Apple, süratle Next Computer'ı satın aldı.
Steve Jobs'un enerjisi, Apple'ı bir yandan erişilebilir fiyatlarla IMac gibi bilgisayarlar üretmeye yöneltirken, bir yandan da o yıllarda hızla gelişen "mp3" piyasasına girmesine neden oldu.
2001 yılında piyasaya sürülen IPod, iki-üç yıla kalmadan müzik endüstrisini de altüst etti ve değiştirdi. 2006 sonunda Apple'ın ITunes birimi, 2 milyar şarkı satmış ve müzik endüstrisinin en büyük beşinci dağıtıcısı pozisyonunu yakalamış durumda: 2006'da bir milyar şarkı ya da 990 milyon dolar ciro!
Dünyayı değiştiren buluşlardan iki tanesine imza atmış olan ekip, 2007 başında, California'da açılan MacWorld fuarında, bir üçüncüsünü sundu. İlk ikiden farklı olup olmadığını önümüzdeki yıl göreceğimiz ürünün adı, "iPhone".
YouTube'da onar dakikalık 12 parçada verilen sunumu, önce parça parça izledim. Sonra, işin "kullanıcılar" açısından önemini kavrayıp, 12 tane 10 dakikalık parçayı izlemek için 3-5 saatimi harcamamın anlamlı olduğunu sezdim ve gerçekten bu zamanı harcadım. Zamanınızı harcamanızı isteyemeyeceğime göre, bir şekilde size hayatı kolaylaştırmaya çalışacağım. Ama keşke, "siz de şu 120 dakikayı ayırabilseniz" derim.
www.youtube.com adresinde "steve jobs iphone" aramam, bana bir sürü video seçeneği arasında, belki de beni en fazla çarpan parçayı önerdi.
Burada anlatmam çok anlamsız geliyor, yazı ile anlatılamaz bir özellik var, lütfen izleyin, İngilizcesi son derecede anlaşılır. On dakika! Biliyorum ki, kendi yazımı sabote etmiş oldum bu çağrımla, ama yazı, görsellik ve sesin bulunduğu ortamlara doğru hızla gidiyoruz ve geçmiş yazılarımı okuyanlar, sadece yazıdan ibaret olmayan bir türü sevdiğimi bilir.
Bu sunduğum bağlantı, iPhone'ın bir IPod olarak kullanımındaki "kullanıcı arabirimlerinin" "devrim" yaratan özelliklerini göstermek için. "Touchpad" ya da "Dokunmatik" diye adlandırdığımız teknolojiler, yeni buluşlar değil.
Hatta, şunu da söyleyebilirim ki, IPhone'da "devrim" niteliğinde hiçbir özellik yok. Onda çarpıcı olan, bir dizi çarpıcı teknolojiyi, kullanıcı ihtiyaçlarını düşünerek, akıllı bir şekilde paketlemiş olması. Burada kilit deyim, "kullanıcı ihtiyaçları".
IPhone, aslında bir sürü ürün:
* IPod müzik ve video çalar
* Telefon
* İnternet arama birimi
* Kamera (2Megapiksel)
* Resim yöneticisi
Steve Jobs, bu ürünü "telefonun yeniden icadı" olarak sunuyor. Yanıldığını söylemek zor.
Ürün hakkında daha sonra da yazılması gerekeceğini düşünerek burada duruyorum. Ama anlatılacak daha çok şey var. En önemlisi de Steve Jobs'un sunuma hazırlanma süreci. Başka bir yazıda ele alınmak üzere.
Size, yirmi küsur yılda üç büyük endüstriyi, bilgisayar, müzik ve film endüstrilerini altüst eden ürünlerden bahsettim. Hiçbiri yok olmadı, hatta bu altüst oluş sonrası insanlığa daha kaliteli hizmetler sunmaya başladı. Fazla "naif" görünme riskini alarak söyleyeceğim: Telefon endüstrisi de benzer bir yol izlerse, gelecek çok eğlenceli olabilir.
Bu işlevleri taşıyan aletleri kullanan insanların iletişim becerileriyle, çok değil, 10 yıl öncesinin iletişim becerilerini karşılaştırmak, neredeyse imkansız. İletişim becerileri artmış olan toplumların davranışındaki değişiklikler, çok daha derin akademik araştırmalara muhtaç.
Ama rahatlıkla söyleyebilirim ki, teknolojide karşılaştığımız bu gelişmeler, bizim de hızlanmamızı, hatta çok koşmamızı gerektirecek! (VÇ/EÜ)