Defne Seheryıldızı, istenildiği takdirde okullarda konuyla ilgili seminerler verebileceğini belirtiyor.
Koruyucu hekimsiniz. Türkiye'de insanlar hekimle ancak hasta olduktan sonra tanışıyorlar. Şöyle bîr kıyaslama yapabilir misiniz; Amerika'daki koruyucu hekimlikle toplumun ilişkisi hangi düzeyde? Türkiye'de hangi düzeyde?
Koruyucu hekimlik esasında halk seviyesinde eğitimle, halkın kendi kendine olan bilinçli beslenmesi ve hastalanmamaya özen göstermesi fikri ile başlar. Bu eğitim Amerika'da okullarda veriliyor.
İlkokullardan başlayan bir yaklaşım var ve aynı zamanda bu ailelerin içinde de anne baba tarafından çocuklara veriliyor. Tabii daha zengin kesimler buna daha yakın, daha kolay alıyorlar bu eğitimi aile içerisinde veya okullarında. Daha fakir kesimlerde dengesiz ve düzensiz beslenme Amerika'da da sorun. Fakat bizim koruyucu hekim olarak yapmak istediğimiz en önemli şey; bunu halkın seviyesine indirgeyip, insanları kendi hayatlarını ve kendi geleceklerini sağlık açısından ele alabilmeleri yanı kendi kontrollerini kendi ellerine alabilmeleri.
Koruyucu hekim olarak neler öneriyorsunuz?
Genel olarak alınırsa birincisi hayat tarzı, ikincisi beslenme, Üçüncüsü psikolojik yaklaşım, stresten uzaklaşma. Üç grupta toplayabiliriz. En önemlisi hayat felsefesi. Hayat felsefesini düzenlersek öbür ikisi de dengeye girecektir. Hayat felsefesi derken düzenli bir iç dünyasına dengeli bir yaklaşımdan söz ediyorum. Sporu günlük yaşama entegre etmek. Spor lüks değildir. İnsan vücudunun gereksinimidir. Bu önlemci tıbbın bir parçasıdır. Biz esas olarak "yaşam tarzı tıbbı"yız.
Kişiye önce kendilerini tanımalarını öneririm. Ben kimin çocuğuyum? Benim anne babamın hangi yaşa kadar yaşamışlar? Ailemde küçükken nasıl bir beslenme tarzı entegre edilmiş? Ben şu anda kendimi daha iyi beslenebilir hale veya daha iyi yaşayabilir hale nasıl getirebilirim? Hayatıma nasıl bîr egzersiz programı oturtabilirim? Bu sorular mutlaka sorulmalı. Kişinin aile öyküsüne dayanılarak bir takım testler tavsiye ediyoruz. Bu görüşmelerde her iki tarafın aile öykülerine dayanarak olabilecek riskler konusunda kişileri bilinçlendiriyoruz, riskleri anlatıyoruz.
Bundan sonrası kişinin kendi tercihine bırakılıyor. Kişinin kendisini tanımalarını ve daha sonra da kendilerine karşı doğru olmalarını öneriyoruz. Bu bir enerji meselesi. Ben bu hareketi yaptığım zaman bunu tamamen yürekten yapıyorum demeli kişi. Yoksa ben bunu iç çatışmalar sonucunda birilerinden intikam almak için mi yapıyorum veya birilerinin dengesini bozmak için mi yapıyorum? Böyle yaklaştığınızda kendinize tahribat yapıyorsunuz kendi iç enerjinizi zedeliyorsunuz, dolayısıyla kendi sisteminizi zedeliyorsunuz.
İnsanlar davranışlarında şeffaf, açık uzak, stresten uzak bir gün geçirmek. Sonuçta sosyal ilişkiler desteği ve kişinin haftada bir günü kendisine ayırmasının çok. gerekli olduğunu gördük.
Stresten uzaklık diye bir laf kullanıyorsunuz sıkça. Ne demek bu? İnsan stresten nasıl uzaklaşır? Önerdiğiniz hayat felsefesi stressiz bîr felsefe mi?
Stres üzerine yaptığım araştırmada kişisel stres ve iş stresi olarak ikiye ayırmaya karar verdik. Stres insanın belli bîr oranda yaşama kamçısıdır.
Hormonları çalıştırır, insanı ayakta, hayatta tutar. Fakat belli bir seviyeden sonra stres sıkıntı vermeye başlar. Bu gerçekte başaramayacağınız bir şeyi başarmaya kalkmaya başladığınız anda ya da onu kafaya takmaya başladığınız andan itibaren vücutta hormon değişiklikleri başlar. Katekolamin, glukokortikoid dediğimiz hormonlar vücutta yağ dengesini bozuyor.
Kolesterolün artmasına sebep oluyor, şeker hastalıklarına sebep oluyor. Böbrek dengesizlikleri, hormon dengesizliklerine sebep oluyor. Bu dereceye gelen stres son derece zararlı strestir. Sizin kişi olarak stres kaldırma kapasiteniz başkası ile eşit olmayabilir. Bu bir yaşam tarzıdır, yaşam biçimidir.
Heyecanlar, inişler, çıkışlar bir biçimdir. Bu sizin kişiliğinizin dengesine uygundur, bîr başka kişiyi aynı konsültasyona sokamazsınız. Hayat felsefesi dediğimiz şey; Önce kişi kendisini tanımalı. Kendi bünyesini tanımalı. Kendi bünyesine uygun olanı yapmalı. Koruyucu hekimliğinin esas amacı eğitmenlik. Yol göstericilik. Çok şey de direkten dönüyor koruyucu hekimlik sayesinde. Mesela bir insanın ailesinde kalıtımsal kolesterol var. Sizde de bunun olması çok muhtemel. Doğru bir yaşam biçimi seçerseniz kendinize bu çok gecikebilir ya da hiç olmayabilir. Dolayısıyla size kaliteli bir hayat sağlanır. Bu olmayabilirken niye olsun. Özellikle 2. Tür diyabet, önlenebilir bu hastalık çok boş sebeplerden ortaya çıkıyor. Gereksiz aslında silinmesi gereken bir hastalık.
Yani kimlik kodları var ve o kimlik kodlarına da uygun hayat tarzları, felsefeleri var. Önemli olan o kodlarla hayat felsefesini bağdaştırmak. Stres ise bu bağdaşamamaktan doğan bir kavram. Bu ikisi bağdaşmıyorsa stres oluyor. Peki bu ikisi arasında beslenmenin önemi ne?
Beslenme insanın hayatta kalmasını sağlayan bir faktördür. Doğal gıdalardan ve doğal beslenme tarzından bu kadar uzaklaşırsak vücut kimyamızı etkileyen bir sürü olay olacaktır. Diyelim ki bir aile çok aşırı pastırma, sucuk proses yemekler tüketiyor. Bu bu kişilerin vücudunda toksik hücrelerin üremesine yol açacak. Oksidasyon dediğimiz olaylar başlayacak.
Dolayısıyla kanser öncesi hücreler ortaya çıkacak. Bu da sizi kaliteli yaşamdan ve çizmiş olduğunuz hedeflerden uzaklaştıracak. Onun için dengeli beslenme sizin maksimum fonksiyonda bulunmanız için ne gerekiyorsa onu yapacak bîr destektir. Yani sizin sağlığınızdır.
Beslenmenin de tıpkı yasam felsefesi gibi kişiye özgü bir farklılığı bîr kodu var mı?
İnsanların DNA'ları farklı. Bunu biz seksiyon olarak düşünüyoruz. Bazı insanlar doğuştan pasiftir, bazı insanlar diyelim ki aşırı agresiftir, agresif insanlar çok fazla et türü, protein türü şeyler tüketmemelidirler. Daha sebze türü şeyler yemeliler. Böyle bir beslenme onlarda hormon değişikliği oluşturacak ve agresiflikleri geri çekilecektir.
Gıda ilaç gibidir. Ağzınıza aldığınız her şey hormonlarınızla direk bağlantılı şekilde etki eder. Çok zayıf bir kişiyse, bünye olarak zayıf bir kişiyse ona güç verici şeyler tavsiye edebiliriz. Mesela kuru yemiş tarzındaki badem, ceviz, üzüm gibi hem enerji verici hem de doğal gıdalardır. Çok fazla hayvansal gıda ile beslenmek de doğru değil. Bunların en doğalı balık.
İlk ilaç diyebilir miyiz gıda için. Aslında yediğimiz gıdalar hastalanmadan önce kullandığımız ilaçlardır denilebilir. Nasıl bir beslenme Önerirsiniz?
Öncelikle ailelerin veya okulların çocuklara doğru seçim yapmayı öğretmelerini öneririm. Her şeyden önce doğal gıdalara yönelmelerini öneririm. Donmuş, konserve, hormonlu hayvan ürünleri, hormonlu sebzeleri önermem.
Hastanelerde koruyucu hekimlik üzerine de bir ünite açılmasını önerir misiniz?
Hastanelerde koruyucu hekimlik üzerine bir ünite açılmasını elbette öneririm. Koruyucu hekimlik doğruluğu gerektiren bir hekimlik. Bu hekimlik pek çok sektörün gidişatına da sek,-te vuracak bir branş. Çünkü bizim görevimiz İnsanları hasta etmemek. Hastaneler hasta olanları istiyorlar çünkü ondan para kazanıyorlar. Dolayısıyla böyle bir ünite ne kadar olabilir onu da bilemiyorum. Kar amacı güden hastaneler böyle bir üniteyi istemeyebilir.(NA/KÖ)