İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan, "En önemli sorumluluk yurttaşlara düşüyor. Özellikle 'Bilgi Edinme Hakkında Kanunu'nun içerdiği 'yönetime katılım ve şeffaflık' ilkesi uyarınca sürekli kamu kurumlarına başvuru yapmalı, bilgi toplamalı ve gerektiğinde TCK uyarınca doğa düşmanlarına karşı girişimde bulunmalı" diyor.
Greenpeace Akdeniz Toksik Maddeler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, 181. maddenin ertelenmesinde belediye ve sanayii lobilerinin baskısıyla Çevre ve Orman Bakanlığı'nın payı büyüktü. Bakan Osman Pepe' nin sorumluları cezalandırmak gerektiğine dair demeçlerini şimdiki durumu öngörmeden vermiş olmasına inanmak güç" dedi.
"Sorumlu olarak işçi, zabıta, bekçi yakalandı, onlar da serbest bırakıldı"
Tuzla'daki zehirli atık dolu varillerle ilgili olarak, varilleri taşıyarak gömdüğü iddia edilen kamyon sürücüsü Mehmet Suiçmez, kepçe operatörü Ali Ayvenli, Orhanlı Belediyesi'nde bir süre geçici zabıta olarak çalışan Şerafettin Eyüboğlu ve varillerin bulunduğu arazide bekçilik yapan Turan Yılmaz, dün jandarma tarafından yakalanarak adliyeye sevk edildi.
Soruşturmayı yürüten Tuzla Cumhuriyet Başsavcısı Bayram Albayrak ise faillere çevreyi kasten kirletmekten dolayı hapis cezası öngören yeni TCK'nın 181. maddesinin yürürlülük tarihinin 12 Ekim 2006 olması nedeniyle "görevsizlik" kararı verdi. Dört kişi, bir saatlik sorgunun ardından serbest bırakıldı.
Savcı Albayrak, "Sanıklar, varilleri Unifar'dan aldıklarını söylediler. Unifar'ın bulunduğu yer itibarıyla Gebze Savcılığı'na suç duyurusunda bulunacağız. Orada da aynı şeyler yapılacak. Yasada uygulama imkânı olmadığından eylemler suç teşkil etmiyor" dedi.
Kasten çevre kirletmek de terör suçu
Yeni Terörle Mücadele Yasa Tasarısındaysa terör suçlarının kapsamı genişletiyor. Çevreyi kasten kirletmek, insan hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapmak ve satmak da terör örgütü tarafından yapıldığı taktirde terör suçu olarak görülecek.
Özkan: Yasa olsa da sivil toplum baskısı şart
Avukat Özkan bianet'e yaptığı değerlendirmede, Çevre kanunun değiştirilmesinden daha önemli olan şeyin çevre bilincinin sağlanması olduğunu savunuyor:
"Çevreyle ilgili yasa oluşturuluyor ama yürürlüğe girmesi bazen on yıl alıyor. Yani yasa var ama uygulamada yok."
Özkan, çevre kanunun yönetmeliklerinin çevre kirleticilerinin lehine değişiklikleri içerdiğini ama bu konudaki boşluğun sivil toplum kuruluşlarının, akademik çevrelerin ve meslek odalarının kontrol mekanizması oluşturamamasından kaynaklandığını söylüyor.
Özkan'ın çözüm önerisi şöyle:
Ekim ayında yürürlüğe girecek 181. madde 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Ancak bu işi savcılara bırakmamak gerek. Konuyla ilgili STK'lar, meslek, sanayii odaları ilgili firmalara şimdiden altı ay sonrası için baskı uygulamalı."
"Medya çevrecileri radikalleştirip çevreyi soyutlaştırıyor"
Avukat Özkan yaygın medyanın çevre hakkında kullandığı dilin olumsuz etkilere neden olduğunu, yurttaşların gözünde çevreyi somutlaştırarak onları pasifize ettiğini ifade ediyor.
"Şirket medyası çevre hakkı savunucularını dışlayan bir dil kullanıyor, onları toplumun gözünde radikalleştiriyor, eğer durum ciddiyse dalga bile geçiyor. Böylelikle halk sağlığını hiçe sayacak çevre eylemleri ve sorumlularını kabahatleri görmezden geliniyor"
"Pepe Çevre Bakanı değil şikayetçi vatandaş oldu"
Özkan, Çevre ve Orman Bakanı Pepe'nin "şikayetçi vatandaşı" oynadığını söyleyerek "En azından üç yıl aradan sonra bile her ne kadar kendisinin sorumluluk payı büyük olsa da çevrenin kirlendiğini söylemesi, itiraf etmesi olumlu" diyor.
Bakanın Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinden dolayı (görevini ihmal etme" hukuki açıdan suçlu bulunabileceğini aktaran Özkan, çevreyi kasten kirletme eyleminin terörle mücadele kapsamına alınmasını tasarısını da saçma bulduğunu söyledi.
"Yeni Terörle Mücadele Yasa Tasarısına karşıyım. 181. maddenin terör tanımı içinde değerlendirmesini de anlamsız buluyorum. Diyarbakır'da yaşanan şiddet olaylarından fırsat çıkarılarak hazırlanmış bir tasarı. Kanun yapma ilkeleri açısından da uygun değil."
Dökmecibaşı: Kendi kazdıkları kuyuya düşüyorlar
181. maddenin ertelenmesine, zamanında çevre örgütlerinin karşı çıktıklarını, ancak sanayi ve belediyenin atık giderimi yöntemlerini pahalı bulmaları nedeniyle lobi yaparak yasayı ertelettiklerini aktardı ve Tuzla'da yaşanan durumu şöyle değerlendirdi:
"Şimdi kendi kazdıkları kuyuya düştüler ve hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi davranıyorlar. Hatta Bakan bu kirlilikten sanki Çevre Bakanı değilmiş gibi şikayet bile ediyor. Trajikomik bir durum."
"Özel komisyonlar oluşturulmalı"
Dökmecibaşı'nın çözüm önerisiyse şöyle:
"Tuzla'da yaşanan olayların benzerinde o olaya özel komisyon kurulmalı. Sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerden yardım istenmeli"
"Artık çevre politikasını oluştursunlar"
Dökmecibaşı Tuzla'da yaşanan son gelişmelerle ilgiliyse "Önümüze çıkan tablo çok olumsuz. Çevre politikası yok. Atık politikası da yok. Madem ki Tuzla'da Bakanlık böyle bir girişimde bulundu o halde politikasını artık oluştursun ve Türkiye'de canlı sağlığını tehdit eden diğer gelişmelerle de ilgilensin" diyor.
"İZAYDAŞ kurtarıcı değil"
Tuzla'da İzmit Atık ve Artıkları Arıtma Yakma ve Değerlendirme A.Ş.'nin (İZAYDAŞ) kahramanlaştırıldığını söyleyen Dökmecibaşı, Çevre Bakanı'nın İZAYDAŞ reklamı yaptığı görüşünde:
"Öyle ki Bakanlığın Tuzla'da görev alacak özel ekibi yok ve çalışanların hepsi İZAYDAŞ görevlisi. İZAYDAŞ'a gönderilen atıkların maliyeti çok yüksek. O parayla temiz, tehlikeli atığı minimize eden alternatif üretim yatırımı yapılabilir."
"Pepe İZAYDAŞ'IN reklamını yapıyor"
Dökmecibaşı, İZAYDAŞ yetkililerinin "Türkiye'deki atığın çok az bir kısmı yakılıyor" açıklamasınıysa "Bu açıklama Bakanlığın da desteğiyle Türkiye'de 15 tane daha katı atık yakma tesisi açılmasına teşvik amaçlı mesaj içeren bir açıklama" diyerek değerlendiriyor ve ekliyor:
"Avrupa'da talep görmeyen şirketler de yatırım yapmak için Türkiye'yi pazar olarak görüyor. Aslında tehlikeli atık yakmaktan çok zehir üretecekler" diyerek değerlendiriyor."
Yasalardaki boşluğun yanında Tehlikeli Atık Kontrolü Yönetmeliği'ni de (TAKY) değerlendiren Dökmecibaşı, yönetmeliğin sadece atığı yakma ve gömmeyi esas aldığını ve bu nedenle şuanda geri dönüşüm sistemlerinin işlemediğini söyledi.(EZÖ)