Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM), Türkiye'de kadınlara karşı yasal, yargısal ve eylemli ayrımcılıkların yaşamın her alanında sürdüğünü açıkladı.
Türkiye'nin de taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ile güvence altına alınan hakların ihlali niteliğindeki uygulamalara dikkat çeken KAHDEM açıklamasında, "Bu durum ayrımcılık içermeyen yasal düzenlemeler temelinde kararlı bir siyasi irade ve ayrımcılığa karşı duran kişi ve kuruluşların işbirliği ile sona erebilir" denildi.
Yasaya uygun, CEDAW'a aykırı
-Türk Medeni Kanunu'na göre 17 yaşındaki bireyler yasal temsilcilerinin, 16 yaşındaki bireyler ise yargıç izni ile evlenebiliyor. CEDAW'a aykırı olan bu düzenlemeden, kız çocukları mağdur oluyor. Kız çocukları genellikle ekonomik nedenlerle evliliğe zorlanıyor, evlilik iznini isteyenler ise evlenmeye karar veren çocuklar değil, onları zorlayıp baskı altına alan anne - babalar oluyor.
-Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un sözel yorumu sonucunda evli olmayan ve boşanmış kadınlar şiddetten korunamıyor. Yönetmeliğin altıncı maddesi şiddetin belgelenmesine gerek olmadığını öngördüğü halde darp raporu gösterilmeden önlem kararı verilmiyor. Savcılık ve kolluk gücü, kararların uygulanmasını izlemekte yetersiz. Mesai saatleri dışında önlem kararı alınamıyor,.
Ayrımcılık Anayasa Mahkemesi kararıyla sürüyor
- Aile adında kadına karşı ayrımcılık yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi kararları ile sürüyor. Kadına evlendiği kişinin soyadını alması dayatılırken eşlere ikinci bir seçenek sunulmuyor. Çocuğun soyadının babasının soyadı olması dışında bir olanak bulunmuyor.
- Evli kadınlar kürtaj olabilmek için Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 24. maddesine göre eşinin rızasını almak zorunda. Kadının kendi bedenine dair hakları, eşin rızasına bağlanarak kadına karşı ayrımcılık uygulanıyor.
- Boşanan bir kadın bir başkasıyla evlenmek isterse Türk Medeni Kanunu'nun 132. maddesine göre 300 gün beklemek ya da gebe olmadığını belgelemek zorunda.
Töre cinayetlerine karşı önlem alınmadı
-Eşlerin evlilik birliğine katkılarını ekonomik değer kabul eden edinilmiş mallara katılma rejimi, 1 Ocak 2002'den itibaren yürürlükte kabul ediliyor. Bu durum, bu tarihten önce evlenmiş kadınlar aleyhinde bir eşitsizlik yaratıyor.
-Sığınmaevleri nicelik ve nitelik bakımından yetersiz, güvenlik önlemleri zayıf. Kamu görevlilerinin aile içi şiddet karşısındaki tutumu yeterince caydırıcı değil; haksız tahrik uygulaması sürüyor ve namus savunması yasalardan çıkartılamıyor.
- Türk Ceza Kanunu'da töre saikiyle öldürme ağırlaştırıcı neden kabul edilirken bu cinayetlere karşı hiçbir önlem alınmadı. Kız çocukları cezadan kaçabilmek amacıyla intihara yönlendiriliyor, zorla intihar ettiriliyor.
-Siyasete katılımda eşit temsil uygulanmıyor. Kadın siyaset yaşamına daha az katılıyor, karar alma mekanizmalarında yeterince temsil edilmiyor. (BB)