Uluslararası Af Örgütü (AI), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde gazetecilere yönelik saldırıları açıkladı.
Açıklamaya göre, Pakistan, Kolombiya, Meksika, Sudan ile Doğu Avrupa ve Ortadoğu'daki ülkelerde çalışan gazeteciler, taciz, saldırı, adil olmayan mahkumiyetler ya da sadece işlerini yaptıkları için ölüm ile karşı karşıya kalıyor.
Af Örgütü, Türkiye'de de gazetecilerin keyfi olarak uygulanan ve muhalif fikirleri bastırmak amacıyla uygulanan yasalarla gözaltına alındığını, tutuklandığını ifade etti.
Gazetecilerin bazıları, ifade özgürlüğü hakkı kısıtlayan tanımlara sahip olan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216. Maddesi uyarınca gözaltına alındı. Terörle Mücadele Kanunu'nda (TMK) da terörizmin tanımı fazlasıyla geniş, muğlak ve ayrıca uluslararası insan hakları hukukunun gerektirdiği yasal kesinlikten yoksun."
Af Örgütü'nün "Bu yıl ifade özgürlüğü için pek de iyi bir yıl değildi" ifadesine yer verdiği açıklaması özetle şöyle:
İsyanlar yasakları getirdi
2012'de eski Sovyetler Birliği'nden ülkelerdeki diktatör rejimlerin güçlerini arttırdığına, muhaliflerin bastırıldığına, protestoların engellendiğine şahit olduk.
Belarus'ta 2011 sonundaki devlet başkanı seçimlerinin ardından gelen kısıtlamalar 2012'de de birkaç aktivistin ve sivil toplum kuruluşu direktörlerinin cezaevine girmesi ile devam etti.
Azerbaycan'da Arap isyanlarından ilham alan protesto dalgası kısıtlamaları da beraberinde getirdi; hükümet karşıtı protestolar yasaklandı ve bu protestoları düzenleyen 14 kişiye hapis cezası verildi.
Özbekistan ve Türkmenistan yönetimleri de bağımsız sesleri susturmaya devam etti; eleştiriyi gizli tutmaya çalıştı.
Rusya'da her ne kadar bu protestolara izin verilmiş ve protestolar barış içinde geçmiş olsa da daha küçük protestolara rutin olarak müdahale edildi ve katılımcılar tutuklandı.
"Siber Polis" devrede
İran'da yetkililer internetin kullanımı üzerindeki geniş çaplı kısıtlamalarını 2012'de de sürdürdü. Ülke çapında yeni geliştirilmiş bir "Siber Polis" devreye girdi.
Suudi Arabistan'da şeriat yasaları ile çelişen dokümanlar basmaya yeni cezalar getirildi.
Suriye'de devam eden çalkantılı dönemde, Libya'da 2011'de yaşanan çatışmalarda ve Mısır, Yemen, Bahreyn ve Tunus'taki ayaklanmalar sırasında gazeteciler öldürüldü ya da keyfi gözaltı, işkence ya da tacize maruz bırakıldı.
Ayaklanmalar sona erene kadar hak ihlalleri devam etti. Mısır'da askeri yetkilileri eleştiren gazeteciler ve blog yazarları sorgulanıp gözaltına alınırken, Tunus'taki basın çalışanları kamu düzenini ya da ahlakını bozmakla suçlandı.
Pakistan en tehlikeli ülke
Latin Amerika ve Karayipler'de, insan hakları ihlalleri ve yolsuzlukları ortaya çıkarmaya çalışan muhabirler saldırıların ve tacizlerin hedefi oluyor.
Meksika'dan Kolombiya, Küba, Honduras ve Venezuela'ya kadar, yetkililer ya da suç çeteleri, insan hakları, gücün kötüye kullanımı ve yolsuzluk üzerine haber yapan gazetecileri hedef alıyor.
Etiyopya ve Gambiya gibi ülkelerde de gazeteler, televizyon ve radyo kanalları güvenlik ajanları tarafından muhaliflere göz açtırmamak için sıkı bir şekilde denetleniyor.
Sudan'daki yetkililer ise bağımsız gazetecilerle başa çıkmak için yaratıcı çözümler buluyor; bunların arasında yasaları çarpıtarak gazetecilerin haber yapmasını engellemek ve kendilerini eleştirenlere para cezası uygulamak bulunuyor.
Gambiya ve Somali'de gazetecilerin içinde bulunduğu durum o kadar tehlikeli ki, hayatlarından endişe ettikleri için çoğu sürgüne gidiyor.
Sadece 2011'de 15'inin öldürüldüğü Pakistan, dünyada gazeteciler için en tehlikeli yer.
513 milyon internet kullanıcısı olan Çin'de de yetkililer insanların internette ne okuyup ne söyleyebileceğini sıkı bir şekilde kontrol etmenin yollarını arıyor. (AS)