Haksız yere işten çıkarılan gazetecilerin haklarını aramalarının önündeki zorluklara işaret eden Yılmaz, yasaların yürürlüğe girmesinin, basın çalışanlarının yine yasalarca öngörülen zaman içinde haklarına kavuşması anlamına gelmediğini ifade ediyor.
"Bir basın çalışanının açmış olduğu işe iade davası, yasa gereği iki ay içinde sonuçlandırılması gerekirken, 19 ayda sonuçlandı."
"Yargıç klimasız mekanda günde 30- 40 davaya bakıyor"
Avukat Yılmaz, mahkemelerin fiziki şartlarını vurguluyor: "Hakimler kendi odalarında duruşma yapıyorlar. İstanbul'un tarihi sıcaklarının yaşandığı şu günlerde klimasız mekanlarda günde 30- 40 davaya bakıyorlar."
bianet, adliyelerde herkesin tanıklık ettiği zor şartları ve iktidar ile muhalefetin geçmiş yıllardaki performansını Yılmaz'la konuştu.
İş güvencesi açısından AKP ve CHP nasıldı?
İş güvencesine ilişkin düzenlemeler AKP iktidarı döneminde yasalaştı. Ancak AKP'nin konuyla ilgili yasa taslağında, basın çalışanları iş güvencesi kapsamında yer almıyordu.
O dönem CHP'nin muhalefeti ve çabasıyla basın Çalışanları da iş güvencesi kurumu kapsamına dahil edildi.
Bu anlamda, iktidar ve ana-muhalefet partileri neleri gerçekleştirebildi, neleri gerçekleştiremedi?
İş güvencesi hükümlerinin etkin bir biçimde uygulanması açısından iktidar partisi, temel olarak Yargıtay dairelerinin ve iş mahkemelerinin sayılarının, mahkeme kalemlerinin çalışan sayılarının yeterli düzeye ulaştırılması ve genelde adliye binalarının fiziki koşullarının düzeltilmesi konularında son derece yetersiz kaldı.
İş güvencesi kurumunun etkin işleyebilmesinin temel koşulu bu davaların mümkün olan en kısa sürelerle sonuçlandırılmasıdır. Yasa koyucu da bu nedenle "Dava seri muhakeme usulüne göre 2 ay içinde sonuçlandırılır. Yargıtay 1 ay içinde kesin karar verir" düzenlemesini getirdi.
Ancak özellikle İstanbul'da iş mahkemelerinin sayısının azlığı, personel sayısının eksikliği gibi nedenlerle, davaların sonuçlandırılması açısından yasal düzenlemedeki sürelerle pratikteki süreler arasında kabul edilemez farklılıklar doğuyor.
Konuyu örneklerle biraz açar mısınız?
Örneğin bir basın çalışanının açmış olduğu işe iade davası, yasa gereği iki ay içinde sonuçlandırılması gerekirken 19 ayda sonuçlandı. Davanın sonuçlanmasıyla Yargıtay'a ulaşması arasında da yine kadro eksikliği nedeniyle ciddi zaman kayıpları yaşanıyor. Hakimlerin ve personelin iş yükü nedeniyle kararların yazılması dahi aylar sürüyor.
İşe iade davalarının Yargıtay aşamasında da durum pek farklı değil. "Yargıtay bir ay içinde kesin karar verir" diyen yasa hükmüne rağmen bu süre pratikte 8-10 ayı bulabiliyor.
İş güvencesi kurumu açısından davaların mümkün olan en kısa sürelerle sonuçlandırılması önemli. İşini geçerli bir neden olmaksızın kaybetmiş olan bir basın çalışanı, işe iade davasıyla temel olarak işini geri istiyor. Ancak 1,5- 2 yılı bulabilen yargılama süresi sonunda basın çalışanına "görevine başlayabilirsin" demenin pratik bir yararı kalmıyor.
Kadro yetersizliklerine adliye binalarının fiziki yetersizlikleri de eklenince durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bakırköy Adliyesi çok kısa süre öncesine kadar 1999 depreminden bu yana hasarlı bir binada "adalet dağıttı". Hakimler kendi odalarında duruşma yapıyorlar. Hakimler İstanbul'un tarihi sıcaklarının yaşandığı şu günlerde klimasız mekanlarda günde 30- 40 davaya bakıyorlar.
Fiziki şartlar dışında neler gözlemliyorsunuz?
Adalet Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıkların bu eksiklikleri bir türlü giderememesi dışında Çalışma Bakanlığı da basın işyerlerinde yeterli etkinlikte denetim gerçekleştiremedi. Tüm ülkenin gözü önünde, büyük basın kuruluşlarında basın çalışanlarının SSK girişlerinin çalışmaya başladıktan aylar sonra yapılması kabul edilemez bir durum.
İş güvencesi hükümlerinden yararlanmanın bir koşulu da "işyerindeki çalışma süresinin en az 6 ay sürmüş olması". Basın çalışanlarının işe girişlerinin SSK ya geç bildirilmesi fiili çalışma süresi 6 ayı geçmiş ve iş güvencesi hükümlerinden yararlanmak isteyen basın çalışanına söz konusu kayıtsız çalışmalarını kanıtlama yükü getiriyor.
Ayrıca, Basın İş Yasası'nın eksiklikleri giderilerek ve güncel koşulları da değerlendirilerek tamamen yeniden düzenlemesi gerekiyor. Bir yandan Basın İş Yasası'nın ihtiyaca cevap verememesi diğer yanda Basın İş Yasası'nın uygulayıcılarca çok iyi bilinmemesi, özellikle işe iade davalarında 4857 sayılı İş Yasası ile Basın İş Yasası arasında köprü kurulamamasına ve uygulama sorunlarına yol açıyor.
Uygulamadaki eksikler, öncelikler neler?
İhtiyaca cevap verecek sayıda İş Mahkemesinin bir an önce kurulması, Adalet Bakanlığı'nın kadro açığını tamamlaması ve Adliye binalarının fiziki koşullarının iyileştirilmesi önemli.
Sadece işe iade davaları için bir Yargıtay Hukuk Dairesi'nin kurulması, Çalışma Bakanlığı'nın basın işyerlerinde etkin bir denetim yapması, yeni bir Basın İş Yasası çalışmasının yapılması
İş Hakimleri'ne Basın İş Hukuku konusunda seminerler verilmesi, altı çizilmesi gereken eksikliklerden. (EÖ/TK)