10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı yaklaşırken, basın emekçileri gelecek endişesi yaşıyor. Çeşitli kurumlar birbiri ardına yasalardaki kısıtlamalarla ilgili açıklamalar yaptılar.
Çanakkale Barosu Başkanı Av. Adnan Güler, adliye haberlerine getirilen kısıtlamalara değinirken, gazeteci Orhan Mutay, Basın Kanunu ile ağır para cezası getirildikten sonra Türk Ceza Kanunu ile basın için yeni suçlar ve hapis cezaları öngörüldüğünü söyledi.
Av. Hilmi Baydar ise soruşturmayı engelleyecek haberlerin sınırlandırılmasını haklı bulduğunu, ancak basına yönelik ağır cezaların ağır basın özgürlüğü ihlalleri olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Tabip Odası Başkanı Dr. Azem Ülkü de, ilaç reklamlarına yer veren basın kuruluşlarının, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gereği Reklam Kurulu'nca cezalandırılmasının öngörüldüğünü hatırlattı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı İhsan Kanat, "Gazeteciler rahat ve özgür çalışacak ki, özgür bilgilendirme ve haber alma hakkını yurttaşlar elde edebilsin" diye konuştu.
Güler: Fotoğraf ve sorgu haberi yasak
Baro Başkanı Av. Adnan Güler, basına engel koyan düzenlemelere Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 183. maddesini gösterdi.
Güler, bu maddeye göre, artık duruşmalarda ses ve görüntü kaydı yapılamayacağını, fotoğraf çekilemeyeceğini, sadece resim çizilebileceğini söyledi. Güler, dışarıda çekilen fotoğraf ve görüntülerin de yayımlanamayacağını, polis ve savcı sorgularıyla ilgili bilgilerin ise yazılamayacağını ifade etti.
Mutay Hükümet AİHM'e göre geri adım atacak
Hükümetin geri adım atarak yasaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyarlamak zorunda kalacağını savunan gazeteci Orhan Mutay, basın sektörünün basına getirilen düzenlemeleri bilmediğini iddia etti.
Haziran 2004'te çıkan Basın Kanunu ile getirilen ağır para cezalarına dikkat çeken gazeteci, "Ağır para cezalarıyla yerel basının susturulacağı tehlikesine dikkat çeken basın mensuplarından biri olarak şimdi de Ceza Kanunu'nun muhabirlere caydırıcı etki yapacağına inanıyorum" diye konuştu.
Basın Kanunu ile kaldırılan bazı suçların Ceza Kanunu'nda düzenlenerek geri getirildiğini ifade eden Mutay, Basın Kanunu'nda para cezası verilen "intihara teşvik suçu", "hazırlık soruşturmasının gizliliği" ve "yargıyı etkileme" suçlarına Ceza Kanunu'nda hapis cezası öngörüldüğünü söyledi.
Gazeteci, "Bütün bu sınırlayıcı hükümlerin AİHM'ye uygun olup olmadığının görülmesi için önümüzdeki dönemde ortaya koyacağı içtihatları beklememiz gerekiyor" dedikten sonra, hükümetin geri adım atarak yasaları AİHM kararlarına uyarlamak zorunda kalacağını öngördü.
Baydar: Sınırlama doğru, ağır cezalar haksız
"TCK'yi objektif olarak değerlendirdiğimde, dava ve ilk aşamada ise soruşturmayı engelleyecek haberlerin önüne geçilmesinin bir sınırlandırma olduğunu düşünüyorum" diyen Av. Hilmi Baydar, Türkiye'de çok kolay dava açıldığını, Avrupa'da yüzde 98 olan ceza verme oranının Türkiye'de sadece 65-70 olduğunu, beraatla bitse dahi basın haberlerinde suçlu ilan edilebildiğini savundu.
"Sınırlandırmayı haklı da bulsam, basın çalışanlarının ağır cezai müeyyidelerle karşılaşmasını da ağır basın özgürlüğü engelli olarak değerlendiriyorum" diyen Hukukçu Baydar, tüm yasal yaptırımların basına sansür düşüncesi ile uygulanmasına karşı olduğunu ifade etti.
Ülkü : Sağlık reklamı yasak
Tabip Odası Başkanı Dr. Ülkü de, Mevzuata aykırı davranan hekimlerin Türk Tabipler Birliği Disiplin Yönetmeliği'ne göre, bu sektörle ilgili ilan ve reklamlar yayımlayan basın-yayın kuruluşlarının ise 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gereği Reklam Kurulu'nca cezalandırılmasının öngörüldüğünü bildirdi.
Haber alma ve bilgilendirme hakkının çağdaş ve uygar insanın en doğal yaşamsal hakkı olduğunu vurgulayan İHD Başkanı Kanat, "Gazeteciler rahat ve özgür çalışacak ki, özgür bilgilendirme ve haber alma hakkını yurttaşlar elde edebilsin" diye konuştu. (EÖ/BB)