Anayasa hukukçusu Prof. Zafer Üskül, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Erdoğan'ın milletvekili adaylığının Yüksek Seçim Kurulu'nda (YSK) oy çokluğuyla reddedilmesini böyle yorumladı.
Üskül, YSK'nın yasaklama kararlarını ve bu kararların hukuka uygunluğunu Bianet'e değerlendirdi:
YSK, 50'den fazla milletvekili adayını, seçim listesinden çıkardı. YSK kararlarıyla, yasada açıkça sayılmayan bazı suçlar, sicilden silinmiş de olsa seçilmeye engel sayıldı. Bu yasaklamaları neye bağlıyorsunuz?
12 Eylül'ün izlerinin hala çok canlı bir biçimde ayakta olduğu görülüyor. Bütün bu gelişmeler içinde yargı organının demokratikleşmeyi geliştirecek yönde yorumlar yapması beklenirdi. Oysa bunu yapmadı.
12 Eylül'ün hukuk düzeni hala çok büyük ölçüde varlığını sürdürüyor. 20 yıldan beri bu hukuk düzeninin değiştirilmesi gerektiğini söyleyenlerin ne kadar haklı olduğu ortaya çıkıyor.Anayasa'nın 76. maddesi ile Milletvekili Seçimi Yasası'nın 11. maddelerinin değiştirilmesi gerekiyor. Burada yargı organına yöneltilebilecek eleştiriler var ama, yasama organının da yapması gerekenleri yapmadığı apaçık ortada.
YSK neden yasalarda açıkça seçilmeye engel sayılmayan Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesinden ceza yiyenleri de liste dışında tuttu?
Yargı organı biraz geniş yorum yapma eğilimi içine girdi bu seçimlerde; yasaklamalara ağırlık vererek yorum yaptı. Öyle olunca, bu tür genişlemeler şaşırtıcı olmuyor. Yorum özgürlükler yönünde yapılsaydı, bu sonuç ortaya çıkmayacaktı.
TCK 312'den mahkum olmuş bir kişi, değişiklikten sonra milletvekili seçilebilir mi?
Eski TCK 312'ye göre mahkum olan birisi, değişiklikten sonra da bazı durumlarda seçilme yeterliliğini kazanabilir. Eski 312/2 fıkrasına göre, ceza ağırlaştırılmış olarak verilmişse, kamu huzurunu bozduğu gerekçesiyle, bu yeni düzenlemeye tekabül eden bir şeydir. O durumdaki bir kişi seçilme hakkını kazanamaz.
Ama, eski TCK 1. fıkrasına göre ağırlaştırılmış olmayan bir biçimde suç işlemişse, kamu huzurunu bozucu bir eylem söz konusu değilse, değişiklikten yararlanması gerekir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın mahkumiyetinde kamu huzurunu bozduğundan söz edilmiyor ve dolayısıyla daha ağır bir ceza verilmiyor.
312. maddedeki değişiklik eylemi suç olmaktan çıkarabilir mi?
Bu çok tartışmalı. Doktrinde bir çok hukukçu, TCK 312'de yapılan değişiklikle eylemin suçun ortadan kalktığını kabul ediyor. Suç ortadan kalktığına göre de işlenmemiş gibi kabul edilmesi gerekir. Mahkumiyet kararına bağlı bütün sonuçların da ortadan kalkması gerekir.
Bu mahkemeler tersi bir görüşü benimseyerek karar verdiklerinde, bunlar tabii ki tartışılabilir. Hatta, zaman zaman mahkemeler daha önce verdikleri kararlar eleştirildiğinde doktrinde yer alan görüşleri dikkate alarak kararlarını düzeltme yoluna bile gidebilirler.
Yargı kararları tartışılabilir mi?
Elbette ki, "mahkemelerin kararı tartışılmaz" diye bir şey söylenemez. Ben, yukarıdaki gerekçeyle, Yargıtay 8. Dairesinin Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili kararının yanlış bir karar olduğu kanaatindeyim.
Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Bu hukuka uygun mu, AİHM Türk hukuk sisteminin bir parçası olarak düşünülebilir mi?
Erdoğan'ın işlediği suç sonuç olarak bir "düşünce suçu". AİHM'nin daha önce verdiği kararlar dikkate alınırsa, söyledikleri aslında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) çerçevesinde suç sayılmaz. Kaldı ki, 312. maddede yapılan değişiklikle, o eylem suç olmaktan çıkmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru hakkı, TC yurttaşlarına tanındığına göre, bunu bizim hukuk sistemimizin dışında gibi göstermek son derece yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, AİHS'ni imzalamış bir devlettir, dolayısıyla Anayasa'nın 90. maddesine göre de bu sözleşme ve ona bağlı protokoller iç hukukun parçası olmuştur.
Aynı durumdaki bütün kişilere de benzer bir yola gitmeleri tavsiye olunur.
AB Uyum Yasaları ile yasaklar da çelişkili değil mi?
AB Uyum Yasaları demokratikleşmeyi gerçekleştirmeye çalışan yasaklar. Bir yandan bunun için uğraş verilirken, bir yandan böyle yasakçı yorum yapılması ciddi bir çelişki oluşturuyor. 312. madde değiştirildiği halde,yorum yasaklayıcı bir biçimde yapılıyor. Bu demektir ki, 312. madde değişikliği tam olarak uygulanmıyor.
Buna Anayasa'nın 76 ve Milletvekili Seçimi Yasası'nın 11. maddesi mi engel?
Hayır. Anayasa değil, zihniyetler engel. Siyasi Partiler Kanunu, aşağı yukarı Anayasa Hükümlerini uygular. Onlar yürürlükte kaldıkça zaten alan daralıyor, yapılan yorumlarla daha da daralıyor.
Sonuçta burada engellenen bir insan hakkı var. Seçme ve seçilme hakkı, siyaset yapma hakkı, partilere üye olma, organlara seçilme, aday olmayla ilgili siyasi haklar sınırlanıyor.
Anayasa'dan, Siyasi Partiler Kanunu'ndan ve mahkemelerin yorumlarından sonra ortaya çıkan tablo, bu siyasal hakların kabul edilemez ölçüde sınırlı olduğunu hala gösteriyor. Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa'nın 76 Milletvekili Seçimi Yasası'nın 11. maddesi yürürlükteyken de seçime girebilirdi. Ancak zihniyet buna engel oldu.
YSK Başkanı Tufan Algan'ın Sabah gazetesinde çıkan açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hukuk siyasileşiyor mu?
Yargıçlar hukukla ilgilenirler. Siyasal tarihle değil. Onu tabii bilmelerinde yarar var insan olarak. Ancak, yargı kararı verirken, sadece hukuka bakmaları gerekir. Üstelik, sadece Türkiye'deki hukuka bakmak da yetmez, evrensel hukuk ilkelerini bilmeleri, hukukun üstünlüğünü gözetmeleri, sorunlara hukuku geliştirici bir biçimde yaklaşmaları gerekir. Asıl yapmaları gerekenler bunlardır.
Neden bu seçimlerde yasaklamalar bu kadar çok oldu?
Muhtemelen, eskiden bu kadar çok başvuru olmuyordu. Bir de, Recep Tayyip Erdoğan en çok oy olması beklenen siyasi partinin genel başkanı olarak tartışılır konuma düşünce, tüm adaylarla ilgili olarak belki daha titiz inceleme yapılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmesine bir engelin var olduğu görülüyorsa, benzeri durumdakileri gözden kaçırmak çok sakıncalı olurdu.
Memnu hakların iadesini almış kişilerin "yasaklı" sayılması hukuka uygun mu?
Memnu hakların iadesini almış kişilerin yasaklanmasını da "yasaklar mı yoksa özgürlükler mi öne alınacak" sorusu çerçevesinde değerlendirebiliriz. Tabii yasaklar öne alınarak yorum yapılınca, çok geniş bir yasak alan çıkıyor ortaya. Bu durum, Türkiye'nin demokratikleşme çabasıyla da çelişki oluşturuyor. (BB)