Sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesinin önünü açan yasa değişikliği sonrası, 8 Ağustos'ta Ankara’nın Altındağ ilçesinde çuvallarda ve çukurlarda 11 ölü köpek bulundu.
Türk Psikologlar Derneği (TPD), hayvanların öldürülmesinin ardından bir açıklama yayımlayarak ilgili yasa değişikliğinin şiddete eğilimli kişilerin "cesaretlenmesine" zemin hazırlayacağını duyurdu.
TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Buğa ile yasa değişikliğini, hayvanların öldürülmesi ile bu görüntülerin yayılmasının toplum psikolojisine etkisini ve değişikliğin özellikle çocukları nasıl etkileyeceğini konuştuk.
Çocuklara etkisi
Dernek olarak sokaktaki hayvanlara yönelik yasa değişikliğinin toplumdaki bireylerin şiddet eğilimlerini artırabileceğini açıkladınız. Bu nasıl gerçekleşebilir?
Geçirilen yasanın ardından, hayvanlara yönelik şiddet davranışlarının yaygınlaşmasına tanıklık etmek, çocuklarda derin psikolojik yaralar açmanın yanı sıra, bu şiddeti normalleştirmelerine neden olabilir. Küçük yaşlardaki çocukların hayvanlara şiddet uygulama davranışı, davranım bozukluğunun bir belirtisi olarak kabul edilir ve bu durumun, ileride antisosyal davranışlara dönüşme ihtimali oldukça yüksek. Araştırmalar, hayvanlara yönelik şiddetin, gelecekte insan ilişkilerinde şiddet eğilimini artırabileceğini ve bu tür davranışlar sergileyen çocukların yetişkinliklerinde şiddet uygulama potansiyelinin yüksek olduğunu gösteriyor.
Çocuklar hayvanlara yönelik şiddete ne kadar çok maruz kalır ve bu davranışlar ne kadar normalize edilirse, zamanında müdahale edilmediğinde, ortaya çıkacak olumsuz sonuçlar yalnızca bireyin gelişiminde değil, toplumsal düzeyde de ciddi zararlar doğurabilir.
Şiddetin normalleşmesi
Yasanın şiddeti normalleştirme riskini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şiddet model alma, genelleme ve meşrulaştırma gibi psikolojik mekanizmalar aracılığıyla toplumda hızla yayılabilir. Bu mekanizmalar, belirli bir sosyal grubu olduğu gibi canlı türünü de hedef alan şiddetin, zamanla topluma daha geniş bir tehdit oluşturmasına neden olabilir. Hayvanların topluca öldürüleceği bilgisinin yayılması ve bu duruma tanıklık edilmesi, toplum üzerinde çeşitli olumsuz sonuçlar doğuracak.
Hayvanlara yönelik şiddet ve buna tanık olmak, zamanla şiddetin kabul edilebilir bir davranış olarak görülmesine, dolayısıyla da hem hayvanlara hem insanlara karşı şiddet eylemlerinin artmasına zemin hazırlayabilir. Şu anda gündemde olan ve sokak hayvanlarının topluca öldürülmesini meşrulaştıran yasa, ne yazık ki, toplumumuzdaki barış atmosferine ve insani değerlere büyük zarar veriyor. Bu yasa, hayvanların yaşam hakkını hiçe sayarak, sadece hayvanlara değil, aynı zamanda toplumsal huzurumuza da ciddi bir darbe vuruyor.
Türk Psikologlar Derneği: Hayvanseverlerin yanındayız
Uygun kelimeler
Ebeveynler, çocuklarına hayvanlara yönelik şiddetin “kötü bir davranış” olduğunu nasıl açıklayabilir?
Ebeveynlerin, hayvanlara yönelik şiddetin uygulanmasına şahit olan veya bu tür durumlar hakkında bilgi sahibi olan çocuklara açıklama yaparken, yaşlarına uygun kelimeler seçmeleri oldukça önemli. Aile içinde bir ebeveyn hayvana yönelik şiddeti meşru bulurken, diğeri buna karşı çıkıyorsa veya her iki ebeveyn de bunu onaylıyor; ancak hayvansever bir çocuğa sahiplerse, aile bağlarında kopmalar yaşanması kaçınılmaz olabilir.
İyi bir insan olmayı, ahlâklı ve vicdanlı davranmayı, arkadaşlarına zarar vermemeyi öğütleyen bir ebeveynin, başka bir canlıya zarar verilmesini onaylaması, çocukta büyük bir kafa karışıklığı yaratır. Bu durum, çocuğun ebeveynine duyduğu güven ve saygıyı zedeleyebilir. Söylemleri ve davranışları tutarlı olmayan bir ebeveynle kurulan ilişkide, çocukla ebeveyn arasında her an bir kopukluk yaşanma riski doğar.
Diğer taraftan, çocukların topluma ve genel olarak insanların “iyi” olma haline, adil bir dünya düzenine olan inançları, bu tür tutarsızlıklar nedeniyle sarsılabilir. Bu da çocuğun tutum ve davranışlarında olumsuz yansımalar yaratır. Çocuğun zihninde oluşan bu tür çatışmalar, hem aile içi ilişkileri hem de bireysel gelişimi olumsuz yönde etkileyebilir.
ALTINDAĞ'DA ÖLDÜRÜLEN HAYVANLAR
“Altındağ Belediyesi'nin açıklaması büyük bir yalan"
Travma ve yas
Hayvanseverler ve hayvan hakları savunucuları bu durumdan nasıl etkilenecekler?
Öldürme eyleminin doğrudan ya da dolaylı tanıkları, hayvanseverler ve aktivistler gibi gruplar dahil, hayvanların topluca ve/veya vahşice öldürülmesi gibi durumlar karşısında derin bir üzüntü, hayal kırıklığı ve öfke hissi ile birlikte ciddi psikolojik travmalar yaşayabilirler.
Sürekli olarak olumsuz olaylarla karşılaşmak, hayvan hakları savunucularında tükenmişlik ve yorgunluk hissine yol açabilir. Bu tür travmatik deneyimler, hem bireylerin hem de toplulukların ruh sağlığını derinden etkiler. Travma, özellikle kaygı ve depresyon bozuklukları, uyku problemleri ve travma sonrası stres bozukluğu riskini artırabilir.
Öte yandan, hayvanlarla temas kurmak, insanın empati yapabilme becerisini geliştirir, sorumluluk alma yeteneğini pekiştirir ve bakımın paylaşılması yoluyla toplumsal bağları güçlendirir. Hayvanlarla büyümenin, insan gelişiminin davranışsal, bilişsel, sosyal ve duygusal alanlarında olumlu katkıları olduğu, sayısız bilimsel çalışma ile kanıtlandı.
Araştırmalar, hayvanların ölümünün birey üzerindeki etkisine de ışık tutar. Bir insanın yakın ilişki kurduğu bir hayvanı kaybetmesi, sevdiği bir insanı kaybetmesi kadar derin bir üzüntü yaratabilir. Bu kayıp ve yas süreci, yalnızca ilişki kurulan hayvanlar üzerinden değil, ilişki kurulmamış hayvanlar için de yaşanabilir ve bu durumun etkisi yadsınamaz bir gerçek. (AEB/TY)