Ancak tüketici hakları savunucuları, tasarının çok önemli eksiklikleri olduğunu, Türkiye Bankalar Birliği'nin razı olduğu haliyle Meclis'e geldiğini, bu haliyle yasalaşırsa, daha birçok intiharın yaşanabileceğini, toplumsal travmanın artabileceğini söylüyor.
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Avukat Bülent Deniz, son 100 gün içinde kredi kartı borçları nedeniyle 36 kişinin intihar ettiğini, bir kişinin de evini havaya uçurduğunu söylüyor.
Meclis'te görev yapan polis memuru Bayram Kafalı, 19 Şubat Pazar günü intihar etmiş, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı, Kafalı'nın eşine, kardeşine ve arkadaşlarına hitaben üç mektup bıraktığını, mektuplarda kredi kartı borcu yüzünden intihar ettiğini söylediğini açıklamıştı.
Tüketici Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkanı Avukat Ali Er ve Bülent Deniz, yasa tasarısını, bankaların kredi kartlarıyla ilgili uygulamalarını ve toplumsal sonuçlarını bianet'e anlattı.
Tüketici hakları savunucuları, yasada üç temel düzenlemenin eksik olduğunu, tartışmanın özünde de bu maddelerin bulunduğunu söylüyor.
* Kart faizlerine getirilecek sınır kriteri bankalara bırakılmamalı
* İcra takibine maruz kalanların taksitli ödemelerinde ana para, son hesap özetinde bildirilen kredi kartı ile yapılan harcama ve nakit çekilen miktarın toplamı olarak tanımlanmalı. Aksi halde faize faiz bindiriliyor ve bu ana para olarak kabul ediliyor.
* Hayatını kredi kartı borcunun en az ödenebilen (asgari) miktarını ödeyip borcunu öteleyerek sürdüren 9 milyon kişi için de aynı koşullar geçerli olmalı.
Hayatta kalmak için kredi kartı kullanmak
Yasa tasarısı, kredi kartı borcu nedeniyle icra takibine maruz kalmış yaklaşık 187 bin kişinin borçlarını yüzde 22 faizle ve 12 aylık taksitle ödeyebilmesini öngörüyor.
Tüketiciler Birliği, bu düzenlemenin yönteminin yanlışlığının yanı sıra, 9 milyon kredi kartı borçlusunu da dışladığını söylüyor.
Hükümet yetkilileriyse, "kredi kartı affı" olmayacağını, borcunu ödeyenlerin aleyhine bir durum yaşanabileceğini öne sürüyor. Yasa tasarısıyla ilgili sk sık dile getirilen savlardan biri de, "hesabını bilmeyen ve icraya düşen bilinçsiz tüketiciler".
"Oysa" diyor Er, "Türkiye'de toplam 29 milyon kredi kartı var. Kredi kartı borcunun asgarisini ödeyenler, toplam kredi kartı borçlularının yüzde 53'ünü oluşturuyor."
Bülent Deniz, bu kişilerin sayısının yaklaşık 9 milyon olduğunu söylüyor.
"Asgari ücreti ödeyerek borlarını öteliyorlar. Kredi kartı harcamalarının yüzde 60'ı gıda ve zorunlu tüketimdir. Yani bu insanlar lüks tüketimden, eğlenceden dolayı borçlanmış değiller. Hayatta kalmaya çalışıyorlar."
Er'se istatistikleri anımsatıyor:
"Çalışanların yüzde 15'i açlık, yüzde 40'ı yoksulluk sınırının altında gelire sahip. İnsanlar kredi kartını hayatlarını idame ettirmek için kullanıyorlar."
Deniz, kredi kartlarıyla ilgili durumun sorumlusunun "yüzde 80 oranında bankalar" olduğunu söylüyor, nedenlerini şöyle sıralıyor:
* Herkese kredi kartı verildi. Yüksek limit tahsis edildi. Asgari ücretli birinin toplam 25 milyarlık limiti olabiliyor.
* Herkese, talep olmaksızın, kendiliğinden kart verildi.
* Yüksek faiz uygulandı. Tüketici kredilerinde faiz yüzde 2,8'ken, kredi kartlarında aylık yüzde 6 faiz uygulandı. Bunlar fahiş kârları yarattı.
İHD: İnsanı esas alın
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi de, "insanlar borç batağı yüzünden en kutsal hak olan yaşam hakkından kendi elleriyle vazgeçecek noktaya geldi" diyerek, mevcut tasarının " sorunu ortadan kaldırmadığını, sadece bankaların alacaklarını garanti altına almayı hedeflediğini" açıkladı; "yasa koyucular, kredi kartlarının yarattığı toplumsal tahribatı dikkate alarak daha fazla mağduriyet değil, insanı merkeze alan çözümler üretmelidir" dedi.
"2000 yılında Türkiye'nin yaşadığı ağır ekonomik krizin kredi kartları kullandırılarak tüketimin hızlandırılarak bu krizden çıkılma çabası toplumsal, ekonomik yaraların derinleşmesine yol açmıştır.
"Kredi kartlarını, sokak başlarında dağıtan gelir düzeyi gözetmeden gelişi güzel dağıtan ve kullanımı adeta "karşılıksız para" duygusu yaratan reklâmlarla teşvik eden bankalar, bu sorunun insan yaşamını tehdit eder hale gelmesini sağlamıştır."
Tasarıdaki borç şişirilmiş borç
Tüketici hakları savunucularının yasada yer almasını istedikleri düzenlemeler şöyle:
Kart faizine sınır kriteri: Kredi kartlarında uygulanacak faizler sınırlanmalı. Yasa tasarısı serbest piyasa ekonomisini gerekçe göstererek, "faiz bütün bankaların uyguladığı faizlerin aritmetik ortalamasının yüzde 25'inden fazlası olamaz" diyor. Ancak tüketici hakları savunucuları, burada her şeyin bankaların inisiyatifine bırakıldığını söylüyor. Bunun için, şu kriteri öneriyorlar:
* Hazine iç borçlanma taahhüdündeki faizin veya bankaların mevduat faizlerinin iki katı uygulansın.
Faize faizle hesaplanan ana para: Tasarının geçici 4. maddesi, icra takibine maruz kalan 187 bin kişi için bir ödeme planı öngörüyor. Buna göre, icra çıkışında görünen borç ana para olarak kabul ediliyor; buna enflasyon oranına göre yıllık yüzde 22 faiz uygulandıktan sonra 12 taksitte ödenmesi gerekiyor.
Tüketici örgütleri, icra çıkışındaki borç miktarının gerçek ana para olmadığını, ana paraya faiz uygulandıktan sonra, bir kez daha faiz uygulandığını, bunun ana para olarak kabul edilip üzerine yeniden yüzde 22 faiz uygulanacağını söylüyorlar.
Bunun yerine, ana paranın, son hesap özetinde bildirilen kredi kartı ile yapılan harcama ve nakit çekilen miktarın toplamı olarak tanımlanması gerektiğinde ısrarlılar.
Ali Er, böylece, gerçek ana paranın üç katı kadar bir ana para hesaplaması yapıldığını söylüyor, icra sürecine giren bir kredi kartı borcuna getirilen ek faiz ve masrafları şöyle anlatıyor:
* Temerrüt faizi: Kredi kartı borcunuzun asgarisini üç dönem ödemezseniz, banka kredi kartınızı iptal eder; ve bundan sonra yapacağınız ilk ödemede, gecikme faizinin üzerine temerrüt (direnme) faizi işler. Sözleşmedeki faize yaklaşık yüzde 30 eklenir. Böylece oran, tefeci faizini de geçer.
* Gecikme faizi
* İcra harçları
* Banka avukat vekaleti ücreti
* Banka muamele vergisi
Deniz, bu koşulları görmezden gelen AKP'nin de, muhalefetteki CHP'nin de tasarıyla ilgili önerilerinin "dezenformasyon" (bilgiyi yok etme) olduğunu söylüyor.
"Bankalar borcunun en azını ödeyen müşteriyi sever"
Borcunu ödenebilir en az miktarı ödeyerek öteleyen 9 milyon kişi için bir düzenlememe getirilmemesiniyse, "Bankalar Birliği daha baskın çıktı" diyerek yorumluyor Ali Er.
"Banka için ay sonunda borcunun tamamını ödeyen, kötü müşteridir. Asgarisini ödeyense en iyi müşteri. Çünkü borcun tamamını öderseniz banka faiz geliri elde etmez.
Şu an, borcunuzun en az ödenebilir miktarını öderseniz, faiz borcun tamamı üzerinden işletiliyor. Yeni tasarıyla, asgari miktarı ödediğinizde, faiz kalan kısım üzerinden hesaplanacak.
Ama asgari miktarın altında ödeme yaparsanız, faiz yine borcun tamamı üzerinden işleyecek. Biz bunun da değişmesini, ödenen miktar ne olursa olsun ana paradan düşülmesini istiyoruz."
"Bu 9 milyon kişi artık harcama yapamıyor. Ancak borç ödüyorlar. Onları ekonomik yaşama katmamız gerek" diyor Bülent Deniz; "Zira, 100 YTL'lik kredi kartı borcunun yalnızca asgari tutarını öderseniz, bu borcu 74 ayda bile kapatamazsınız."
"Kredi kartları bankalar için en kârlı sektör"
Deniz, "Banka sizi icraya verip parasını alamadığında bile kaybı olmaz; kâr edebilir" diyor.
"Çünkü, bu alamadığı paranın yüzde 60'ını vergiden düşer. Kalanınıysa, zaten yüksek faizle daha önceden toplamış oluyor.
"Bankaların kredi kartlarını bu kadar saldırganca pazarlamasının altında bu gerçek var. Bu 9 milyon kişiyi ellerinden kaçırmak istemiyorlar."
Ali Er, "Faizler düşünce, en kârlı alan kredi kartı pazarı oldu" diyor.
"19 yıl önce, bankalar kredi kartı vermek için kefil ararlardı. Şimdi ticari kredilerin, mevduatın faizleri düşünce, geriye kârlı alan olarak kredi kartı kaldı. Sözleşmesiz, kefilsiz, tüketici talep etmeden 5 milyar limitli kart gönderebiliyorlardı."
Deniz, AKP'nin direncininse Türkiye'deki bankacılık sektöründeki sermaye karakterinden kaynaklandığını düşünüyor:
"Türkiye'de bankacılığın sermaye yapısı, yüzde 60-70 oranında yabancı sermayeye dönüştü. Bankacılar, tüketici lehine bir düzenlemeyi engellemek için, IMF üzerinden hükümete baskı yapıyor. Çünkü Türkiye müthiş bir pazar. Tüketim toplumuyuz. Manipüle edilebiliyoruz. Maliyeti düşük, kârı yüksek bir toplumuz."
"Böyle çıkacağına çıkmamalı"
Tüketiciler Birliği, yasa tasarısına karşı topladığı 100 bin imzayı Meclis'e gönderdi. Deniz, her gün milletvekillerine cep telefonuyla kısa mesaj attıklarını söylüyor.
"Yarın milletvekilleri kendilerine şu soruyu sormalı: Tercihlerini 15-20 bankacıdan oluşan oligarşik yapıdan mı, yurttaştan yana mı kullanacaklar?"
Ali Er, yasanın olumlu yanlarını şöyle özetliyor:
"Bankaların artık tüketici talep etmeden limit artıramayacaklar, kredi kartı düzenleyemeyecekler. Kart komisyonu alınamayacak, yıllık hesap işletim ücreti alınamayacak."
Ancak limit konusu tartışmalı:
"Biz kart limitlerinin belgelenebilen gelirin iki katı olmasından yanayız. Ama bankalar, limiti talep halinde artırabiliriz, diyor. Oysa belgelenebilen gelire dayalı limit, kayıtdışı ekonomiyle mücadeleye de katkıda bulunacaktır."
TÜKODER'in de içinde yer aldığı bir heyet, yarın siyasi partilerin grup başkan vekilleriyle görüşecek.
Tüketici hakları savunucuları, "yasa bu haliyle çıkmasındansa, çıkmamalı" diyor. Eğer yasalaşırsa, iptali için her türlü hukuki yolu deneyeceklerini belirtiyorlar.
Tüketiciler Birliği Cumhurbaşkanı'na başvurmuş durumda. Deniz, "Anayasa Mahkemesi'ndeki olası bir davanın yasal şartlarının hazırlanması için yardımcı olacağız" diyor. (TK)