Galatasaray Üniversitesi Avrupa Araştırma ve Dokümantasyon Merkezi Müdürü ve Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Doç.Dr. A.Işıl Karakaş, işkencenin önlenebilmesi ve polisin yeni mevzuata uygun davranması için bir eğitim programına ihtiyaç olduğunu söylüyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkan Yardımcısı avukat Eren Keskin, düşünce ve ifade özgürlüğü yönündeki düzenlemelere karşın, özellikle insan hakları savunucularını cezalandıracak yasaların varlığına dikkat çekiyor.
Azınlık vakıfları konusunda da çalışan avukat Murat Cano ise, cemaat vakıflarının taşınmaz mal elde etmesi yönündeki yasaya karşın, taşınmazların tapularının devlet adına kayıtlı olmasının yasayı geçersiz kıldığını belirtiyor.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı üyesi (TESEV) avukat Cem Murat Sofuoğlu, uyum yasalarındaki değişikliklerin polisini alışkanlıklarına yansımadığını, bu nedenle yurttaşların haklarını bilerek, bunlara sahip çıkması gerektiğini savunuyor.
"Önce AİHS uygulanmalı"
Doç.Dr. A.Işıl Karakaş, "6. Uyum paketinde Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) 8. maddesinin kalkması, terörle mücadeleye ilişkin ceza kanununda yer alan hükmün, ifade özgürlüğünü engellememesi gerekiyor" diyor.
* Uyum yasaları çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları doğrultusunda yeniden yargılanma hakkı, dernekler yasası, anadilde yayınla ilgili düzenlemeleri olumlu buluyorum. Ama yeterli olmadığı ve neler yapılması gerektiği Katılım Ortaklığı Belgesi'ne (KOB) bakıldığında ortaya çıkıyor.
* Yasaların uygulama aşaması AB'nin üzerinde durduğu nokta. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) 1952'den beri tarafı, KOB'da da ifade özgürlüğünün bu sözleşmeye uygun olarak düzenlenmesi öngörülüyor. Ancak 50 yıldır taraf olduğumuz bir sözleşmenin gereklerini yerine getirememiş durumdayız.
* İşkencenin son dönemde arttığına tanık olmamızdan da görüyoruz ki, uygulanabilir ve engelleyici yasa tedbirleri dışında polisin ve jandarmanın eğitimi gerekiyor. AB, çok önem verdiği bu konuda önemli bir mali kaynak ayırdı.
* Polisin üst ve yer aramasında hakim kararı alması gerekiyor. Ama önce iş yapıp sonra mı karar alacak, yani uygulama etkin olarak yapılacak mı bu önemli. Uygulamada bazı dirençlerin kırılması gerekiyor. Hakim ve savcıların mahkeme kararlarında yeni yasa değişikleri dışında Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeler ve AİHM kararlarına uygun kararlar vermediğini görüyoruz. Bir hakimin Terörle Mücadele Yasası değil de AİHM kararı uyguladığını göremiyoruz.
* Avukatların bu konuda duyarlığı önemli. Örneğin, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde (DGM) askeri hakimlerin bulunmaması için, avukatlar duruşmama girmeme eylemi yaptı, DGM'de adil yargılama yapılmadığı açıkladı. Sivil toplumun da yasaların uygulamaya geçmesi, AB fonlarından bu amaçla faydalanması önem taşıyor.
* Hükümet uyum yasalarını bir anda hazırlayıp sunmayı tercih ediyorlar. Sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkide değiller.
* Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) evlilik içi tecavüz suç sayılmıyor, töre cinayetlerine indirim getiriliyor. Türkiye yasalarda değişiklik yaparken AB'ye gerçekten entegre olacaksa, bir takım özel koşulları öne süremez, TCK'da feodal yapı kalıntıları doğrultusunda kadınlara karşı hükümlerin yer alması savunulamaz.
"Yasalar göz boyama amaçlı"
İHD'den avukat Keskin, "Uyum yasalarıyla getirilen değişikliklerin başta insan hakları savunucuları olmak üzere hayatımıza etkisi olmadığı" görüşünde.
* Uyum yasalarının etkili olması için Türkiye'de yasalarıyla uygulamaların ve bakış açısının uyduğu bir hukuk devleti olması gerekiyor. Yasama, yürütme ve yargı ordunun baskısı altında. Meclis'teki yasa değişikliklerin askeri zihniyetin hakim olduğu MGK'da görüşülmesi, yapılan değişikliklerin uygulamada hayata geçirilmesini de engelliyor.
* İşkence Türkiye'de yazılı hukukta yasak ama bir sorgu politikası olarak kullanılmaya devam ediyor.
* Bu beş paketle gelen değişiklerden en önemlisi idam cezasının tek bir madde dışında kaldırılması, diğer değişikliklerin AB'ye endeksli olduğunu, göz boyamak amacıyla yapıldığını ve uygulanmadığını görüyoruz.
* TCK'nın 312. ve 159. maddelerinde yapılan değişiklikler insan hakları savunucularını etkilemedi. Bu maddeler ceza indirimlerine bağlı olarak davaların asliye ceza mahkemelerinde görülmesine olanak sağlasa da, bizim hakkımızda açılan davalarda hep en ağır cezaları alıyoruz.
* İHD üyeleri cezaevleriyle ilgili yapamadığımız bir basın açıklaması nedeniyle 1 yıl 8 ay ceza aldı, Fikret Başkaya daha önce ceza aldığı ve AİHM'in bu konuda Türkiye'yi mahkum eden kararı olmasına karşın hala bir kitabı nedeniyle yargılanıyor. Uyum yasalarının bu anlamda hayata geçtiğini söyleyemeyiz. DGM'lerde bir askeri üyenin çıkarılması askeri DGM'lerin askeri otoriteye bağımlı yapısını değiştirmiyor.
"İnsanlar haklarını bilmiyor"
* Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasının değiştirilme yasal olarak bize birebir bir kolaylık sağlamadı. Derneğimizin amacı dışında toplantı düzenleyebilme hakkımıza karşın, bir çok etkinlik başvurumuz "kamu düzenini bozucu olabileceği" gerekçesiyle reddediliyor. Ancak sokak eylemlerine eskisi kadar müdahale edilmediğini görüyoruz, bu anlamda zaman içinde bir anlayış yerleşmeye başladı.
* Anayasa'da tümüyle değiştirilmeden uyum yasalarıyla getirilecek değişiklikler bir anlam taşımıyor. Değiştirilen her yasanın bir benzeri var, insanlara buna dayanılarak yine ceza veriliyor.
* İnsan hakları konusunun AB endeksli tartışılması tartışılması çok yanlış. Gerçek bir değişikliğin olması için demokrasi güçlerinin ve sivil kuruluşların insan haklarına yönelik talepleri yüksek sesle dile getirmesi gerekiyor.
* Türkiye'de insanlar ekonomik sıkıntı içinde bulunması, devletle uğraşılmaz korkusunda olması nedeniyle yazılı hukuka göre değişen haklarını bilmiyor ve haklarını savunmuyor. Medyanın da insan hakları savunucularının bu konudaki bilgilendirmelerine yer vermesi gerekiyor.
Cemaat vakıflarına "hak"sızlık
Avukat Murat Cano, cemaat vakıflarının taşınmaz mal elde etmesine yönelik uyum yasasıyla gelen değişikliğin nasıl uygulanamadığını şöyle anlatıyor:
* AB süreci içinde yasa değişiklikleri ile attığı adımları ileri ve olumlu olarak değerlendiriyorum ancak yasaların uygulanmasına yönelik yönetmelikler yasalardan daha geri bir anlayış düzenleniyor ve bu çelişki nedeniyle yasaların uygulanmasında sorun yaşanıyor.
* Cemaat vakıflarının ellerinde bulundukları taşınmazları yeniden elde etme talebi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce iki nedenle reddedildi. İlki bu taşınmazların kamu kurumları ile özel, hukuk tüzel ya da gerçek kişileri adına kayıtlı olması, ikincisi diğer malların tapularının da hala vakıflar adına kayıtlı olması ve bu nedene yapılacak işlem bulunmaması. Gerçekten kanun tapuda başkası üzerine kayıtlı olan malın idare eliyle verilmesini öngörmüyor.
* Uyum yasaları cemaat vakıflarının yeniden taşınmaz mal edinmelerine imkan tanıyor, ikincisi bu yasaların yürürlüğe girdiği tarihe kadar ellerindeki taşınmazları bildirerek tapu almalarına imkan tanıyor.
* Buradaki haksızlık yasa düzenlenirken gözetilmeyen bir konudan kaynaklanıyor. 1936'dan 1974'de kadar elde edilen taşınmazların tapuları, bu yıldan itibaren açılan davalarla vakıfların elinden alındı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Hazine ya da özel şahıslara geçti.
* Yasa hazırlanırken, vakıflardan devlete geçen malların tapularının başka bir işleme gerek olmadan ait oldukları cemaat vakfına iade hükmü konsaydı, ne hazine ne Vakıflar Genel Müdürlüğü bu istemleri reddetmeden olay çözülürdü. Bu eksikliğin kamuoyuna yansıtmamıza karşın bu sorunu yaşıyoruz.
* Tapusu hala cemaat vakıfları üzerinde görülen mallar bakımından haksızlık ise cemaat vakfı adına tapu kayıtları görülse de, kaydı ilk bağışlayana veya vasiyet edene iade eden mahkeme kararları var. Çifte kayıt oluşamayacağı için Vakıflar Meclisi yetki veremiyor.
* Hükümet AB vizyonu izlemeye çalışıyor, ancak devlet kurumlarındaki yerleşik bürokrasinin uygulaması klasik Türk ve Osmanlı vizyonu. Bu ikisinin çelişkisi yaşanıyor.
Yeni hakları STK'lar anlatmalı
TESEV üyesi avukat Sofuoğlu, AB'ye uyum sürecinde değişen yasalar konusunda toplumun bilgilendirilmediğini, yasaların yürütülmesi için de hükümetin bir çaba göstermediğini savunarak, sivil toplum kuruluşu olarak bu görevi kendilerini üstlendiğini belirtiyor.
* TESEV yurt çapında hem uyum yasalarıyla getirilen yeni düzenlemeler ve yurttaşların yeni hakları, hem de AB'ye üyelikle birlikte ekonomik alanda getirilecek değişikliklerle ilgili bilgilendirme toplantıları yapıyor.
* Uyum yasalarıyla birlikte insanların polise ve devlet memurundan korkmak ya da hakaret görmek yerine kendisinin de hakları olduğunu öğrenmesini istiyoruz. Ne yazık ki yasalardaki değişiklikler polisin alışkanlıklarına yansımıyor. Hükümetin de uyum yasalarının uygulanması ile ilgili çalışmalar yapması gerekiyor.(ÖG/BB/NK)