Yargıtay 1. Ceza Dairesi üyesi Salih Zeki İskender, bu dairenin bir kararında, "töre saikiyle işlenen cinayet"te "aile meclisi kararı" bulunmasını öngördüğünü açıkladı ve bu kararı eleştirdi.
"Yasada böyle bir şey yok"
bianet'in görüştüğü Avukat Nazan Moroğlu, Ceza Yasası'nda (TCK) böyle bir ölçütün bulunmadığını, hatta töre saikiyle işlenen cinayetlerde hiçbir koşulun bulunmadığını söyledi.
TCK'nin "Hayata Karşı Suçlar" bölümünde, "töre saiki" yalnızca kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden biri olarak ifade ediliyor. Bunun cezası da ağırlaştırılmış müebbet hapis.
Moroğlu, böyle bir koşul bulunmamasına karşın Yargıtay'ın bu kararla "yorum" yaptığını vurguladı.
Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği'nden (AKDER) Avukat Fatma Benli de Yargıtay'ın yasada olmayan ölçütü kullandığı bu yorumla, "yasa koyucu" gibi davrandığını ve "bu hatalı yorumdan vazgeçilmesi" gerektiğini açıkladı.
Benli kadın katliyle ilgili hükümlülerle yapılan araştırmaları anımsatarak, bu cinayetlerin her zaman aile meclisi kararıyla değil, bazen kişisel kararlarla gerçekleştiğinin bulgulandığını da bildirdi.
Asıl risk: Mahkemeler bu kararı örnek alabilir
Moroğlu, Yargıtay'ın bu kararının olası sonuçlarından birinin, kadın katli davalarında yerel mahkemelerin bu bakışı benimsemeleri olduğuna dikkat çekti. Oysa, Türkiye'nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler'in Namus Adına İşlenen Cinayetlerin Önlenmesine Dair Bildirge'nin esas alınması gerektiğini söyledi.
Moroğlu'na göre Adalet Bakanlığı'nın yargıç eğitimlerinde bu bildirgeyi daha net ve daha çok vurgulaması gerekiyor.
TCK Kadın Platformu, yasanın oluşturulduğu süreçte bu bildirgeyi esas alarak, maddenin "töre saikiyle" değil "namus saikiyle" diye yazılmasını savunmuşlardı.
Moroğlu, kadın örgütlerinin, kadın hukukçuların ve baroların bu kararı gündemlerine alması ve bu konuda kamuoyu baskısı oluşturması gerektiğini de ekledi. Barolar Birliği'nin eylüldeki kadın hukuku kurulunun gündeminde bu kararın da olacağını bildirdi. (TK/EZÖ)