"Diyelim devleti korumaya çalışırken adil olmayabilirsin, adaletten sapabilirsin. Veya adaleti yerine getiriyorum diye devlete zarar verebilirsiniz veya devleti koruyorum diye adalete zarar verebilirsiniz. Mümkündür."
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV) demokratikleşme programı çerçevesinde Mithat Sancar ve Eylem Ümit'in hazırladığı "Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları" raporunda hakim ve savcılara sorulan "Devletin çıkarları mı, adaletin gerekleri mi? demokrasi mi, güvenlik mi?" sorularına verilen cevaplar ilgi çekici.
"İnsan hakları biraz abartılıyor"
Hakim ve savcılar arasında yargılama faaliyeti sırasında adalet ile devletin çıkarı veya demokrasi ile devletin güvenliği arasında bir karşıtlık çıkabileceği ve bu durumda devletin çıkarlarının korunması gerektiği kanısı yaygın. Hakim ve savcıların bu kanılarını yansıtan ifadeler şöyle:
- "Ben devletçi hukukçuyum", "Önce devlet gelir", "Bir kere biz devletçi bir ekolden geliyoruz", "Devlet olmazsa hukuk olmaz, biz de olmayız."
- "Benim ülkem söz konusu olduğunda hukuk mukuk dinlemem."
- "Devletim olmadıktan sonra benim bireysel özgürlüğüm hiçbir işe yaramaz."
"Yargılama faaliyetinin amacı, olmazsa olmazı nedir?", "Hukuk öncelikli olarak hangi değeri korumalıdır" gibi sorulara verilen cevaplardan biri şöyle: İnsan hakları biraz abartılıyor.
Yaygın kanı dışında kalan ve görüşmeciler arasında azınlığı oluşturan hakim ve savcıların azınlığını yaklaşımları da şöyle:
"Devlet kutsal kabul edilmemeli", "Devletin nesini koruyacaksınız? Devletin önce yurttaşını koruyacaksınız", "Devlet adına demokrasinin çiğnenmesine karşıyım"
Hakim ve savcıların mesleki rol ve öz algılarına dair
Raporda görüşülen hakim ve savcıların çoğu kimlik ve görevlerini şu şekilde ifade ediyor:
"Ben Cumhuriyet Savcısıyım. Cumhuriyeti korumak, kollamak benim anayasal görevim. Kanunlarla da bu şey. Yani şimdi cumhuriyet savcısı olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak da benim görevim", "Ben rejimin savcısıyım", "Bizler görevimizi yaparsak devlet zayıflamaz".
Azınlıkta kalan görüşlerden birkaçıysa "Ben kamunun savcısıyım" ve "Devletin kendini koruması için o kadar çok aygıtı var ki benim tek önceliğim adalettir ve ben adaletin hâkimiyim" olmuş.
Hakimlik kimliğine ilişkin bir diğer yaygın kanı "hakimler memurdur" şeklinde.
Hakim ve savcıların yüzde 63'ü hukukun koruması gereken adalet, yurttaş, toplumsal barış, devlet, demokrasi, ulusal birlik gibi değerlerin yargılama faaliyeti sırasında karşı karşıya gelmesinin mümkün olduğunu düşünüyor.Yüzde 28'iyse karşı karşıya gelmemesi gerektiği, ama maalesef geldiğini söylüyor.
"İnsan hakları devletin güvenliği açısından tehdit oluşturabilir mi" sorusunu "evet" diye yanıtlayanların oranı yüzde 51'e ulaşırken; "hayır" diye yanıt verenlerin oranı ise, yüzde 28. Yargılama faaliyeti sırasında ulusal çıkarlar dikkate alınmalı diyenlerin oranıysa yüzde 41. (EZÖ/NZ)