İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD) tarafından hazırlanan Dr. Kerem Altıparmak ve Doç. Dr. Ali Rıza Çoban’ın kaleme aldığı “Yargıda Görülmeyen Yüzüyle İfade Özgürlüğü” başlıklı rapor, İnsan Hakları Ortak Platformu'nun (İHOP) ev sahipliğinde Ankara'da düzenlenen lansmanla 12 Aralık’ta hak savunucularıyla paylaşıldı.
Hollanda Konsolosluğu tarafından desteklenen raporun sunum etkinliğine Fransa, Yunanistan ve Çekya Büyükelçilikleri’nden temsilciler katıldı. Ayrıca etkinlikte, İHOP’tan Feray Salman, İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) Osman İşçi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan (TİHV) Metin Bakkalcı, Af Örgütü’nden Damla Kuru, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden (İHGD) Günal Kurşun, gazeteci-yazar ve Bağımsız İletişim Ağı (BİA) projeler danışmanı Nadire Mater, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcisi ve bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu, gazeteci ve hukukçu Ercan İpekçi, Avrupa Birliği (AB) Delegasyonu’ndan Sema Kılıçer ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Necdet İpekyüz de vardı.
"Usul görmezden gelindikçe yargı araçsallaşır"
Kerem Altıparmak, Türkiye’de ‘örgüt üyeliği (TCK 314)’, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret (TCK 299)’, ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (TCK 217A)’ ve ‘kin ve düşmanlığa tahrik (TCK 216)’ gibi düzenlemelerin öngörülemez yargı süreçlerine neden olduğunu bildirdi; Türkiye’de insan hakları koruma mekanizmalarının zayıflaması konusunda uyardı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ikincillik” ilkesine değinen Doç. Ali Rıza Çoban da, “Kanun hükümleri, usul kurulları görmezden gelinerek öylesine esnek ve öngörülemez yorumlanıyor ki, aynı hukuk muhalifler için bir bariyer haline geliyor, yargı yürütmenin kontrol altında hareket eder hale geliyor. Usul, hukukun araçsallaştırılmasının en önemli aracına dönüşüyor.” dedi.
Etkinlikte Türkiye’de mahkemelerin gereklilik, orantılılık, bağlam analizi ve demokratik toplum testi gibi ölçütlerin tartışılmaması, ilgili – yeterli gerekçe sunmaması ve bağlamı ele almadan suç ve ceza kurması belli başlı sorunlardan sayıldı.
“Sanal devre” AYM’ye rağmen süren hukuksuzluk
Soruşturma aşamasında suç tespiti aşamasında “sanal devriye” pratiğini sorunlu bulan Altıparmak, Anayasa Mahkemesi’nin 19 Şubat 2020’de polise sanal devriye yetkisi veren hükmü Anayasaya aykırı bularak iptal etmesinden beri ayrı bir hukuksuzluk olduğunu kaydetti.

Bakan Ali Yerlikaya, AYM’nin iptal ettiği ‘sanal devriye’ yetkisini kullanmaya devam ediyor
“Usulü güvence değil artık mahkemeye baskı”
Sunumda, Çağdaş Ersoy kararında AİHM’in, siyasi rolü olanlara yönelik olarak “kamu görevlisine hakaret” uygulamasını da problemli bulduğu hatırlatıldı.
Sunumda, “devletin kurumlarını aşağılama” maddesi açısından Adalet Bakanlığı’nı izninin, usulü güvenceden çıkış mahkemeye yönelik bir baskı aracına dönüştüğünü vurgulandı.
LeMan dergisine yönelik operasyonuna dair kimi Bakanlıklarca masumiyet karinesini ihlal edici şekilde şüphelilerin ters kelepçeli görüntülerinin servis edilmesi örnek olarak verilirken tutuklama yapabilmek için suç vasfının soruşturma sonunda değiştirilmesine de dikkat çekildi.
Suçlamayı öğrenme hakkıyla ilgili usule aykırı birçok örnek veren Altıparmak, sorunun kanıksanmamasını istedi.
HAGB, hukuka aykırılığı gölgede bırakıyor
Altıparmak, “Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB)” düzenlemesiyle ilgili AYM’ye ait pilot kararını hatırlattı. HAGB’nin söz konusu olduğu “Cumhurbaşkanı’na hakaret”e dair birçok başvuruyu ve maddeye dair hukuka aykırılığı da gölgede bıraktığını kaydetti.
Mahkemelerde “gerekçe” çok az
Çoban, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) iddia ve müdahalenin unsurlarının ayrıntılı olarak değerlendirirken yerel mahkemelerin gerekçelerine çok az yansıdığını ifade etti.
İdari yargıda usul sorunların daha da ağır olduğunu savunan Altıparmak, heyetlerin avukatların yokmuş gibi davranabildiğini, idari süreçlerde usule ilişkin “yasallık” ve “demokratik toplumda gereklilik ve ölçülülük" prensiplerini nadiren işletildiğini söyledi.
(EÖ/HA)



