Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), 2018’den bu yana sürdürdüğü Gazetecilik ve İfade Özgürlüğü Davaları İzleme Programı kapsamında hazırladığı son raporu “Yargı, Sansür ve Direnç: 2025 İfade Özgürlüğü Yargılamalarının Anatomisi” başlığıyla yayımladı.
Rapor 2024–2025 adli yılında MLSA’nın izlediği davaları kapsıyor. Rapora göre ifade özgürlüğüne ilişkin davalarda yargısal baskı sürerken, özellikle tutuklu yargılamalarda çarpıcı artış dikkat çekiyor.
Raporda ifade özgürlüğü yargılamalarının artık rutin hale geldiğini belirten MLSA mahkemelerin büyük bölümünde sanıkların “örgüt propagandası”, “2911 sayılı kanuna muhalefet” veya “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla karşı karşıya bırakıldığını kaydetti.
İzlenen davalarda 197 yıl hapis çıktı
MLSA’nın 1 Eylül 2024 – 30 Ağustos 2025 döneminde izlediği davalar kapsamında 275 dosyada 1.696 kişi yargılandı.
Sanıkların yarısından fazlasını aktivistler (%52) oluştururken, onları gazeteciler (%18) ve öğrenciler (%15) izledi. Avukatlar, siyasetçiler ve akademisyenler de listede yer aldı.
Davalarda sanıklara en sık yöneltilen suçlamalar arasında “örgüt üyeliği (%31,5)” ve “örgüt propagandası (%18,2)” öne çıktı.
Bu suçlamalar çoğunlukla gazeteciler, insan hakları savunucuları ve aktivistlere yöneltildi; haber içerikleri, sosyal medya paylaşımları, dernek üyelikleri ya da barışçıl eylemlere katılım gibi faaliyetler bu suçlamaların temel gerekçesi olarak gösterildi.
İfade özgürlüğü davalarında kullanılan deliller
Davaların %13’ünü de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasına dayanan yargılamalar oluşturdu.
Davaların %51,1’i Asliye Ceza Mahkemeleri, %46’sı Ağır Ceza Mahkemeleri, %2,9’u ise Asliye Hukuk Mahkemelerinde görüldü. Davaların büyük bölümü üç ilde yoğunlaştı:
- İstanbul (%51,8)
- Diyarbakır (%17,3)
- Ankara (%14,7)
Bu izleme döneminde 66 kişi tutuklu olarak yargılandı. Bu sayı, bir önceki yıl kaydedilen 10 tutuklu sanığa kıyasla yüzde 560 oranında bir artışa işaret ediyor.
Mahkemeler bu dönemde 108 dosyada esas hakkında karar verdi. Bu davaların yüzde 57’si beraatle sonuçlandı. Ancak her beş davadan birinde ceza kararı çıktı; çoğu dosyada verilen cezalar ertelendi ya da hükmün açıklanması geri bırakıldı. Toplamda 197 yıl 2 ay hapis ve 95 bin TL adli para cezası verildi.

Verilen cezalar ve suçlamalar
Gazeteciler yoğun baskı altında
2024-2025 adli yılında mahkemelerde 306 gazeteci yargılandı. Gazetecilere yönelik davalarda haber içerikleri, sosyal medya paylaşımları, röportajlar ve eleştirel yorumlar suç delili olarak sunuldu.
Gazeteciler özellikle “Cumhurbaşkanına hakaret (TCK 299)”, “dezenformasyon (TCK 217/A)”, “örgüt üyeliği (TCK 314 -TMK 7/1)”, “örgüt propagandası (TMK 7/2)”, “terörle mücadelede görevli kişiyi hedef göstermek” (TMK 6/1) gibi yeni ve geniş yoruma açık düzenlemelerle yargılandı.
MLSA, raporda şu gazetecilerin yargılamlarından örnekler sundu:
- Vedat Örüç, Necla Demir, Eylem Babayiğit, Ahmet Güneş ve Welat Ekin (Medya Haber’e yönelik soruşturma),
- Elif Akgül, Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz, Erdal İmrek (HDK soruşturması),
- Hayri Tunç, Gülistan Dursun, Pınar Gayıp, Serpil Ünal, Can Papila, Muhammet Enes, Sezgin ve Osman Akın (Nazım Daştan ve Cihan Bilgin anması/protestosu),
- Nevşin Mengü (Salih Müslim röportajı)
- Kazım Güleçyüz (Fetullah Gülen’in ölümü sonrası yayınladığı taziye mesajı)
- Merdan Yanardağ (Abdullah Öcalan’a tecrit uygulanmasına yönelik eleştiri)
- Yasin Akgül, Ali Onur Tosun, Bülent Kılıç, Kurtuluş Arı, Gökhan Kam, Zeynep Kuray, Hayri Tunç, Zişan Gür ve Emre Orman (19 Mart’taki Saraçhane protestoları)
- Umut Taştan, (Gezi Davasında 2022’de çıkan kararın ardından yapılan protesto takibi)
- Can Öztürk(Boğaziçi Üniversitesi’nde çocuk yaşta evliliği savunan Nurettin Yıldız’a karşı protestoyu takip)
- Furkan Karabay, (Gerçek Gündem’de yayınlanan “Mafya davasında rüşvet kavgası tutanaklarda” başlıklı haber, YouTube yayınında yargı eleştirisi)
- Barış Pehlivan ve Ozan Alper Yurtoğlu (Yargıya dair bir yolsuzluk iddiası haberi)
- Barış Pehlivan, Suat Toktaş, Kürşad Oğuz, Seda Selek ve Serhan Asker (Ekrem İmamoğlu davasındaki bilirkişiyle yapılan görüşmeyi haberleştirmeleri)
- Alican Uludağ (2017 tarihli HSYK ihraçları haberi)
- Asuman Aranca (Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin bilirkişi raporu)
- Ali Duran Topuz (Diyarbakır’daki gazeteci tutuklamalarıyla ilgili makalesi)
- Evrim Kepenek (6 Şubat depremleri sonrasında Maraş Pazarcık’ta jandarmanın toplanan yardımlara el koyduğu yönündeki haberi)
- Tolga Şardan (“MİT’in yargı raporu” haberi)
MLSA ayrıca raporda bu dönemde 13 gazeteci; Eylem Babayiğit, Ercüment Akdeniz, Kaj Joakim Medin, Mehmet Baransu, Mehmet Üçar, Öznur Değer, Suat Toktaş, Reyhan Hacıoğlu, Rahime Karvar, Necla Demir, Velat Ekin, Züleyha Müldür ve Vedat Örüç’ün tutuklu yargılandığını kaydetti. Duruşması olmadan tutuklanan birçok farklı gazetecinin olduğunu da raporda hatırlattı. Şöyle dedi:
"Örneğin bu dönem üç davada yargılanan gazeteci Furkan Karabay, henüz duruşması başlamamış bir dava kapsamında Mayıs ayından beri tutukluydu. Benzer şekilde HDK soruşturmasında tutuklu kalan üç gazeteciden ikisi Yıldız Tar ve Elif Akgül, ilk duruşmaları öncesi tahliye oldu.
Cezaevinde bulunan gazetecilerden Mehmet Kamış, başka bir dosyadan tutuklu bulunuyor. Halihazırda, aralarında Fatih Altaylı, Merdan Yanardağ, Furkan Karabay’ın da bulunduğu 12’si 2025 yılı içinde tutuklanmış olmak üzere 29 gazeteci ve medya çalışanı gazetecilik faaliyetlerinden dolayı cezaevinde bulunuyor."
MLSA raporda, “mahkemelerin fiilen infaz edilmeyen ancak sanıkları sürekli yargı tehdidi altında tutan” kararlarla “yargı yoluyla caydırma” pratiğini sürdürdüğünü ifade etti.
Adli kontol bir cezalandırma yöntemi
MLSA raporda imza şartı ve yurtdışına çıkış yasağını da içeren tedbirlerin genel adı olan “adli kontrollere” ne ayrı bir başlık açtı.
Bunların ifade özgürlüğüne ilişkin soruşturma ve davalarda sıklıkla kullanıldığını belirtti. Yurtdışına çıkış yasağının bir rutin haline geldiğini söyledi:
“Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutuklamaya alternatif yöntemler olarak düzenlenen ve uygulanması için tutuklama tedbirinde aranan şartların arandığı adli kontrol tedbirlerinden en çok uygulananları yurtdışına çıkışın yasaklanması, belirli aralıklarla en yakın kolluğa giderek imza vermek ve konutu terk etmemek şeklindeki adli kontrol tedbirleri, bu yıl da sıklıkla uygulandı.
Yıl boyunca özellikle gazeteciler, avukatlar ve aktivistler hakkında açılan davalarda yurt dışı çıkış yasağı (CMK 109/a) otomatikleşmiş bir tedbir olarak uygulandı.
Birçok dosyada bu yasağa ek olarak düzenli imza verme (109/b) getirildi; böylece sanıklar hem seyahat özgürlüklerinden hem de mesleki faaliyetlerinden kısıtlandı.
Bazı durumlarda (örneğin gazeteci Rahime Karvar) bu iki tedbire yerleşim bölgesini terk etmeme ve elektronik kelepçe (109/k) de eklendi.”
MLSA bu yılki rapor ayrıca önceki dönemlerden farklı olarak yargılamalarda şikayetçi konumundaki kamu kurumları, valiler, polisler ve yargı mensuplarını da inceledi.
Bulgular, devlet görevlilerinin giderek daha sık şekilde davaların tarafı haline geldiğini ve bunun adil yargılanma ilkesini zedelediğini gösterdi. Bu kapsamdaki 195 davadan:
- 62 dava (%22,5) doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi veya kurumsal müşteki sıfatıyla açıldı.
- 18 davada şikayetçi polis memurları veya emniyet amirlerdi. Bu davaların bir kısmı, eylemler sırasında şiddet uygulayan polislerin kendilerinin müşteki olduğu dosyalardı.
- 11 davada şikayetçi üniversite yöneticileri veya rektörlerdi.
- 6 davada İçişleri Bakanlığı veya valilikler,
- 3 davada Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı,
- 2 davada ise Emniyet Müdür Yardımcıları veya şube müdürleri
bireysel sıfatla müşteki oldular.
Mahkemelerde usulsüzlükler: Kapalı müzakere, erişim engelleri, savunmanın kısıtlanması
MLSA gözlemcileri yargı sürecindeki ihlalleri de kayda geçirdi:
Buna göre duruşmaların üçte birinde gözlemciler salona alınmadı. Bazı ağır ceza mahkemelerinde savcılar kapalı müzakerelerde salonda kalmaya devam etti. Kürtçe savunma talepleri reddedildi. Savunma tanığı dinletme taleplerinin %82’si kabul edilmedi.
MLSA, bu bulguların “açık yargılama ilkesinin fiilen zayıflatıldığı”na işaret ettiğini belirtti.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz
(HA)







