Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi'nden araştırmacı Mithat Sancar ve asistanı Eylem Ümit'in hazırladığı "Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları" Raporunu açıkladı.
TESEV'in Demokratikleşme Programı çerçevesinde "Algılar Zihniyet Yapıları" araştırma dizisinin "Yargıda ve Yargıya Dair Algı ve Zihniyet Kalıpları" projesinin ilk aşaması olan çalışmanın raporu, bugün (28 Kasım 2007) Taksim, Point Otel'de bir basın toplantısıyla açıklandı.
"Hakim otomat değil"
Toplantıda Sancar bu araştırmayı neden yaptıklarını anlatırken Ümit araştırmanın yöntemlerini açıkladı. Araştırma ölçme ve açıklama değil olguya ilişkin genel resme ana hatlarıyla ulaşma ve anlamak üzerine kurulmuş.
Sancar son dönemde yargının tartışılıyor olmasının bu çalışmaya da neden olduğu söyledi ve "Meşru şiddeti tekeline alan modern devlet düzeninde yargının toplumsal barışı sağlamak adına tarafsız olması gerekir. Eğer yargı toplumsal barış adına görevini yerine getirmezse başkaları devreye girer" dedi.
"Ya tuz da kokarsa..."
Sancar uygulayıcının yargılama sürecindeki konumuna dikkat çekti. Sancar'a göre geleneksel hukuk metodolojisinin söylediği gibi hakim normu birebir uygulayan otamat değil.
Bu kadar önemli bir kurumun nasıl denetleneceğinin asıl soru olduğunu söyleyen Sancar "Yargının kendi iç denetimi var ancak 'yargı hiyerarşisi' olarak ortaya çıkıyor. Yasamanın seçim ile denetimi var. Yürütme Yasamaya bağlı. Yasama bile Yargısal denetime bağlı. Peki Yargı? Ya tuz da kokarsa..." dedi.
"Yargıç yöntem seçer, ön algıya sahiptir"
Yargının iç denetimi dışında etkili denetimin nasıl olacağına dair tartışmalar kapsamında Sancar yargıcın iki şekilde etkilendiğini ifade etti.
Normun yazılı metnin dışına çıkmayacağının ön görüldüğünü ancak bunun yanlış olduğunu savunan Sancar "Eğer yöntem sonucu etkiliyorsa yargıcın norma uygun yöntem seçmesi bile tarafsızlıktır" dedi.
"Yargıç belli bir ön anlayışa sahip ve ön anlayış ön kararı da cisimleştiriyor. İki türlü ön anlayış var. Birincisi genel ön anlayış ki hepimizin sahip olduğu ideolojiye yargıçlar da sahip. İkincisi spesifik ön anlayış. Örneğin devlete karşı işlenmiş suçlarda yargıcın bir ön yargısı var. İç denetimle engellenecek bir durum değil."
Sancar'a göre bunu denetlemenin etkin yolu ön anlayışın süreci etkilediğini kabulden, algının zihniyet kalıplarını tartışmaktan geçiyor ki Türkiye'de hukuk sosyolojisi bu noktada eksik kalıyor.
Sancar "Yargının eleştirilmesi zor. Yine Yargının kendi koyduğu bunu engelleyen kurallar var. Ayrıca Yargının kuşatıldığı kutsallık halesi, 'şeriatın kestiği parmak acımaz' gibi kemikleşmiş algılar var" dedi.
Sancar'ın araştırmanın amacına dair özellikle vurguladığı nokta ise Yargının toplumsal barış ve demokrasi için, yıpratmaya yönelik olmadan tartışmaya açılması oldu.
Ümit ise araştırmayı derinlemesine mülakat tekniğiyle yaptıklarını, toplam 51 kişi ile görüştüklerini kendilerini en çok şaşırtan durumun ise hakim ve savcıların konuşmaya istekli olmaları olduğunu söyledi.
Çalışmanın bundan sonraki aşamaları ise toplumun yargıya nasıl baktığı, medyanın konuyu nasıl ele aldığı ve yargının tarihsel süreci üzerine gelişecek. (EZÖ)