Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) işbirliğinde yürütülen dava izleme projesinin bulgularına göre mahkemeler, aleyhinde yalnızca yazılı ve sözlü ifadeler bulunan sanıkları hukuksuz şekilde yargılıyor, ifade özgürlüğü kapsamına giren açıklamalar ve haberler terör suçları ve ağır para cezalarına mahkûm ediyor.
Şubat 2019 - Mart 2020 arasında yürütülen dava izleme projesinden elde edilen verilere göre, ifade özgürlüğü temelli davalarda sanıklar uluslararası standartlara aykırı olarak yargılanıyor.
çalışmada elde edilen bulgular, adil yargılanma hakkının sistematik olarak ihlal edildiğini ve gazetecilik faaliyetinden ötürü yargılanan sanıkların sıklıkla terörle ilişkili suçlardan yargılandığını ortaya koydu.
Bulguları yorumlayan MLSA Eş Direktörü avukat Veysel Ok, Türkiye’de gazeteciliğin halen terörle ilişkilendirilen bir meslek olduğunu ifade etti. Ok, “Bu davaların çoğunda deliller sosyal medya paylaşımları, haberler, makaleler ve TV yayınlarından oluşuyor. Beraat ile sonuçlanan davaların sayısı gerçekten çok düşük” diye konuştu.
MLSA’nın Türkiye’de iki yıldır dava gözlemi yaptığını ve buna dayanarak yalnızca belli konularda bazı iyileşmelerin gözlendiğini söyleyen Ok, şöyle devam etti:
“SEGBİS ile ifade alma sayıları ve tutuklu yargılanma sayıları düştü. Ancak Türkiye halen tutuklu gazeteci sayısının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Buna ek olarak, adil yargılanma hakkı ihlallerinin de devam ettiğini, yargıçların uluslararası hukuk ve Anayasaya uygun davranmadıklarını görüyoruz.”
Bulgular
26 Şubat 2019 ile 6 Mart 2020 tarihleri arasında 15 ilde gözlemlenen toplam 169 ifade özgürlüğü davasına ait 319 duruşma takip edildi.
Duruşmaların illere göre dağılımı şöyle: Ankara (44), Balıkesir (3), Batman (2), Bitlis (1), Denizli (3), Diyarbakır (34), Erzurum (1), Hatay (1), İstanbul (206), İzmir (8), Mersin (1), Muş (1), Şırnak (1), Tunceli (1), Van (12).
Duruşmaları izlenen farklı mesleklerden sanıkların çoğunluğu gazeteci olmakla beraber, aralarında akademisyenler, yazarlar ve avukatlar da vardı. Bu 169 davanın 98’inde (yaklaşık yüzde 60) sanıklara terörle ilgili suçlamalar yöneltildi.
Gazetecilere Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında suçların yöneltildiği 98 davanın yüzde 76’sında gazetecilik faaliyeti (sosyal medya paylaşımları, yayımlanan haberleri ve makaleleri, TV yayınında söylenenler, haber bülteni anonsları) sanıklar aleyhinde delil olarak öne sürüldü.
Bu süreçte yargılanan toplam 89 gazeteci mahkûm edildi, mahkûmiyetlerin 69’u (yüzde 78), TMK çerçevesinde düzenlenen suçlardan verildi.
Raporda farklı dava kategorilerine yönelik vaka incelemeleri de detaylı bir şekilde ele alındı. İzlenen davalar arasında farklı örgütlerle ilişkili olarak gazetecilere “terör örgütü propagandası,” “terör örgütüne üye olmak” ve “üye olmamakla birlikte terör örgütüne yardım etmek” suçlaması yöneltilen davalar hakkında detaylı bilgilere yer verildi.
Cumhurbaşkanına hakaret; Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama; ekonomi haberciliğine yönelik hukuki baskı ve devlet sırlarının ifşa edildiğine yönelik iddiaların olduğu davalar da özel vakalar olarak ele alındı, bu maddelerin gazetecilerin mahkûmiyeti için hangi yöntemlerle araçsallaştırıldığı göz önüne konuldu.
Davaların görülme koşullarında bazı iyileşmeler de gözlemlendi, dava izleme sürecinin ilk aşamasında tespit edilen bazı sorunların da belirgin bir biçimde azaldığı görüldü. Bu gelişmelerden bazıları şunlar:
- Tutuklu yargılanan sanıkların sayısı bu dönemde belirgin biçimde düştü.
- Mahkeme salonu koşulları genel anlamda iyileşti, yılın başlarında olumsuz koşullar gözlemciler tarafından yüzde 50 oranında raporlanırken, bu oranı yıl sonu itibarıyla yüzde 20’ye düştü.
- Sanıkların mahkemeye bizzat katılma taleplerinin reddedildiği durumlarda başvurulan video konferans sistemi SEGBİS’in kullanımı da belirgin biçimde düştü. 2018’in ilk altı ayını kapsayan raporlama döneminde izlenen 44 duruşmadan 15’inde (yüzde 34) SEGBİS kullanıldı. Gözlemciler, son 12 ayın tamamında toplam 15 duruşmada SEGBİS kullanımı olduğunu raporladı.
Fakat kanuni hâkim güvencesi halen ciddi bir endişe konusu. İzlenen davaların yüzde 27’sinde mahkeme heyeti üyelerinden en az biri değişti. Yine izlenen davaların yüzde 22’sinde değişen hâkim, heyet başkanıydı.
Bu örneklerin bir çoğunda mahkeme heyetindeki değişiklerin davaların ileri safhalarında gerçekleşmesi, yeni hakimlerin davaya aşinalık kazanmak için zamana ihtiyaç duymasından dolayı süreçleri daha da yavaşlattı. Hakimlerin davalara geç atanması, aşina olmadıkları bir davada belirli bir karar vermek üzere atandıkları izlenimi yaratarak hâkimlerin tarafsızlığına gölge düşürüyor.
Raporun tamamını okumak için tıklayınız.
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem Raporu: Basın Açıklaması
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem Raporu: Tam Metin
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem Raporu: Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem Raporu: Koronavirüs ve Medya Özgürlüğü