439. kez Galatasaray’da toplanan Cumartesi Anneleri/İnsanları Bolu Komando Tugayı’nın işlediği insanlık suçlarının cezalandırılması talebiyle yaptıkları basın açıklamasında bu tugayın katlettiği Orhan Ailesi’nden Selim, Hasan ve Cezayir’i andı.
6 Mayıs 1994’de Bolu Komando Tugayı tarafından basılan Kulp Çağlayan Köyü Deveboyu mezrasında köy yakıldı. Evleri yakılan köylüler çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışırken 24 Mayıs’ta tugay tekrar köye gelerek Selim, Hasan ve Cezayir Orhan’ı gözaltına aldı.
Yakınları onları aramaya koyulduğunda yaptıkları tüm başvurular sonuçsuz kaldı, zira gözaltına alındıklarına dair hiçbir kayıt yoktu.
Oysa Selim, Hasan ve Cezayir’in gözaltına alındığına ve bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Bölge İlköğretim Okulu’nda işkence gördüklerine tanıklık edenler vardı.
Tüm başvuruları sonuçsuz kalan Orhan Ailesi 3 Kasım 1994’te Diyarbakır İHD’ye başvurdu. AİHM’e taşınan dava 6 Kasım 2002’de Türkiye’nin mahkûmiyetiyle sonuçlandı.
2003’te Lice’de bulunan toplu mezarlarda sekiz kişiye ait kemikler ortaya çıktı. Mezarsa Hasan ve Selim Orhan’ın da bulunduğu 2007’de tespit edildi. İstanbul Adli Tıp Kurumu kemikleri Kulp Savcılığı’na gönderdi ve kemikler kayboldu.
Başbakana seslenildi
İHD adına Nimet Tanrıkulu’nun okuduğu açıklamada pek çok gözaltında kayıp suçunda adı geçen Bolu Komanda Tugayı ve tugaya komuta eden General Yavuz Ertürk hakkında çok sayıda AİHM mahkûmiyeti varken Türkiye’nin konuyla alakalı bir şey yapmadığına dikkat çekildi. Sorumlular hakkında derhal adli yargılama sürecinin başlatılması istendi.
İHD'nin açıklamasında Cezayir Orhan’ın Mısır’da katledilen 17 yaşındaki Esma ile aynı yaşta olduğu hatırlatıldı ve Başbakan Erdoğan’a seslenildi.
“İşkenceyle katledildi, bedeni kaybedildi. Bir mezarı olması bile ona çok görüldü. Onu kaybedenler bugün itibarlı devlet görevlileri olarak biliniyor ve cezasızlık zırhı ile korunuyor.
“Yurttaşına karşı suç işleyen, kendi yurttaşını devlet terörüyle öldüren bir devletin başbakanı olarak başka ülkelerin katliamcı yönetimlerine insanlık dersi vermenize nasıl isyan etmeyeceğiz?
Unutmayın, yalnız Esma için değil tüm katliam kurbanları için ağladığımızda insan olabiliriz.”
“Kemiklerin peşindeyiz”
Açıklamanın ardından kaybedilen söz alan Hasan Orhan’ın oğlu Adnan Orhan “Kürdistan’da ve Türkiye’de, binlerce, on binlerce insan katledildi, asit kuyularına atıldı panzerlerin arkasına bağlandı, helikopterlerden atıldı. Son 30 yıldır bu ülkede yaşanan adaletsizliğin haddi hesabı yoktur. Yıllarca yakınlarımızı aradık şimdi de iki yıldır kemiklerinin peşindeyiz” dedi.
“Bayram tatili dolayısıyla köyüme gittiğimde bu tugay gelip bizim köyü de yaktı ve babamları aldı. Okuldayken birçok insanın okula getirilip işkence yapıldığını biliyorduk. Bizim hemen yanı başımızda yapılıyordu, bir tarafı okul bir tarafı işkencehane olan bir yerdi orası. İşkence seslerini duyuyorduk.”
“Muharrem Erbay’ı selamlıyoruz”
17 yıl önce Cumartesi Anneleri’nin eylemine ilk defa geldiğinde küçük bir çocuk olduğunu o günden bu yana da hak arama mücadelesinden vazgeçmediğini anlatan Orhan her defasında farklı umutlarla aramaya devam ettiğini söyledi.
Faillerin cezalandırılmayıp aksien terfilerle ödüllendirildiğini de söyleyen Orhan, bu durumun kayıp yakınlarına çok daha büyük bir acı yaşattığını anlattı. “Kayıp yakınları bu adaletsizlikten gözü açık gidiyor.”
Eylemin sonunda Orhan Ailesi’nin kemiklerinin bulunmasında büyük çaba gösteren İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbay’ın dört yıldır cezaevinde bulunduğu ama Orhan Ailesi’ni kaybedenlerin devlet görevlileri olarak çalıştığı hatırlatıldı. (ST/YY)