Bu örnekleri, avukat Fethiye Çetin, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin İnsan Hakları haftası programları çerçevesinde Cumartesi günü Şişli Kültür Merkezi'nde düzenlediği "Azınlık Hakları" panelinde aktardı.
Şube Başkanı avukat Eren Keskin'in kolaylaştırıcılığında gerçekleşen panelde Çetin ile birlikte gazeteci Rıdvan Akar ve araştırmacı İsmail Göldaş, azınlık haklarını hukuksal boyutu, tarihi gelişimi ve günümüzdeki durumu açısından tartıştılar.
Araştırmacı İsmail Pehlivan ise, kalp krizi geçirmesi nedeniyle panele katılamadı.
Hayli canlı tartışmaların yaşandığı, yüz kadar kişinin katıldığı panelde tartışma "azınlık" ve "asli unsur" başlıklarında yoğunlaştı.
Akar: Yahudiler ve Lozan'dan vazgeçme
Gazeteci Akar, "azınlık sorunu"nu Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne özetledi ve sorunun tartışılır kılınmasının ancak 1990'larda mümkün olabildiğini söyledi.
"Kürt sorununun kendisini politik realite olarak dayatmasıyla birlikte azınlıklar da konuşulmaya başlandı. O zaman kadar sorun sömürücülerin 5. kol faaliyetleri içinde değerlendiriliyordu."
Solun da konuya genelde mesafeli kaldığını aktaran Akar, önemli bir örnek olarak da Şefik Hüsnü'nün Türkiye Komünist Partisi olarak 3. Enternasyonal'e "azınlıkların faşist yönetimin ayrımcılığına uğradığını" rapor etmesini gösterdi. .
Azınlıkların Lozan antlaşmasında tanınan haklarını kullanamadıklarını örneklerken yabancı işyerlerinde Türkçe konuşma zorunluluğu dolayısıyla, Vakko'nun sahibi Vitali Hakko'dan bir alıntı yaptı: "Babam eve geldi, işten ayrılmak zorunda kaldığını anlattı. "
1925'te Yahudiler Lozan'da, 42. maddeyle gayrimüslim azınlık olarak kendilerine tanınan haklardan karşılıksız vazgeçtiklerini açıklamışlardı.
O halde, Ermeniler ve Rumlarda benzeri bir sonuç alınmalıydı! Ermeni cemaati yönetimin sayısında oynayarak benzeri sonuç alındıysa da Rumlarda da yönetimde üye sayısının değiştirilmesine rağmen istenen sonuç alınamadı.
Önce "terörist", sonra küfür
Akar, varlık vergisi uygulamasının yanı sıra, "20 kura askerlik uygulaması" olarak bilinen 20-45 yaş arası gayrimüslim erkeklerin 15 günde askere alınması uygulamasından söz etti.
Askere alınmalarına karşın hiç kimseye askeri üniforma giydirilmemiş ve ellerine silah verilmemişti. BU zorunlu askerlik esasında zorunlu çalışma şeklinde yaşanmıştı. Ankara Gençlik parkı bu uygulamanın ürünüydü.
1980'lerde ASALA ile "terörist" olan Ermeniler, PKK ile birlikte artık "küfür"düler..
Azınlıkların kamu görevine asla kabul edilmediklerini aktaran Akar konuşmasını bir örnekle bitirdi: "Agop Sivasiyan 'nahiye müdürü olmak istiyorum' diyordu. Ama bu mümkün olamadı; çünkü imkansız. Şimdi Ermenilerden belediye başkan yardımcıları var... Ermeni oyları için böyle gerekiyor da..."
Çetin: Eşitlik ve ayrımcılık
Avukat Çetin, 16. yüzyıldan günümüze uluslar arası belgelerde azınlık haklarının gelişimi üzerine konuşurken ikiz Sözleşme olarak bilinen, Birleşmiş Milletler (BM)-1966-Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile Kişisel ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinden 1975 Helsinki ve 1990 Kopenhag belgelerinden söz etti....
Birleşmiş Milletler, azınlıklar için ayrımcılık yasağı ve eşitlik ilkesi getirdi. Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle birlikte; "Avrupa korktu ve çatışmayı pasifleştirmeyi amaçlayarak azınlıklarla ilgili düzenlemeler getirmeye başladı".
"Eşitliğin sağlanması, ayrımcılığın kaldırılması da her zaman sorunu çözmüyor... Kültür, dil eğitim bu yaklaşımla çözülemiyor..."
Azınlık "egemen" olabilir mi?
"Azınlık meselesi hiç de kolay değil," diyor Çetin, işte bu yüzden henüz uluslar arası anlamda üzerinde uzlaşılmış bir tanım yok; çünkü "devletler kendilerini bağlamak istemiyor".
Yine de, azınlıkları tanımlamak mümkün: "Nüfusun geri kalanından farklı, dinsel, dilsel, kültürel, egemen olmayan özelliklerinin geliştirmek için açık ya da örtük dayanışma gösteren topluluk."
Azınlık egemen olamaz mı? Çetin, bu noktada, Suriye ve Güney Afrika örneklerinden söz ediyor.
Son olarak Çetin, son zamanlarda Kürtler ve Alevilerin "biz azınlık değiliz" açıklamaları bağlamında Müslüman azınlık olarak da Kürtler ve Arapların akla geldiğini söyledi.
Göldaş: Kürt delegeliğinden istifa eden delege
Araştırmacı Göldaş, Kürtler bağlamında daha çok Lozan ve Sevr ile "azınlık olmamak ama asli unsur olmak" üzerinden konuştu.
"Azınlığın hamamda bile peştamalı farklıdır,. Tanzimat sırasında Mithat Paşa azınlık haklarını getiriyor... Sevr Kürt sorunu ortadan kaldıracak bir metin değildir."
Göldaş'a göre; Amasya'da Kürtlerin toplumsal ve kültürel hakları verilecek kararına varılıyor ve Amasya protokolü imzalanıyor.
"Sevr görüşmelerine Kürt delegesi olarak Şerif paşa gönderildi. Tartışma başlayınca da Kürt delegeliğinden istifa etti. ... Lozan görüşmelerinin ilk delegasyonunda yer alan Zülfü Tigrel ise döndüğünde 'hastaydım, hiç odamdan çıkmadım' diyor... Yani, Lozan görüşmelerine katılmamış oldu."
Tigrel'in delegasyonda olduğu halde, görüşmelerine katılmaması karşın, Göldaş, Kürtlerin Lozan'ın tartışma konuları arasında yer aldığını söylüyor.
"Yani, Kürtlerin inkarı ne Kurtuluş savaşında ne de Lozan'da vardı. İnkar sonra geldi, 1925'te dil olarak Kürtçe, 1930-1940'larda Kürt lafı tamamen ortadan kalktı."
İlk yerleşik halk
Lozan konferansında Kürtler tartışılıyor... Bekir Sami bey, 'Kürtlerle uğraşmayın biz onlara özerklik tanıyacağız' diyor. Kürtlerin inkarı ne kurtuluş savaşında ne de Lozan'da vardır... 25'de dil, 30-40larda Kürt lafı ortadan kalktı."
Göldaş'ın yer yer alıntılarla Kürtlerle ilgili olarak dile getirdiği "soylu halk" ve "ilk yerleşik halk" gibi tanımlamaları Kürtlerin azınlık olmadığı, "asli unsur" olduğu görüşleriyle birlikte tartışmaya yol açtı. Azınlık olmama durumu Aleviler için de konu oldu.
Sonunda, Anadolu topraklarında, Ermeniler ve Rumların da en az Kürtler kadar yerleşik oldukları genel kabul gördü.
"Soyluluk" üzerineyse, salondan matematik öğretmeni olduğunu söyleyen bir kadın dinleyicinin konuşmasıyla panel son buldu.
"Öğretmen olarak çocuklara 'Türküm doğruyum, çalışkanım...' söyletiyorum; bunun yerine 'Kürdüm Doğruyum...' olur mu? Soyluluk olarak bakacaksan, o zaman bütün halklar soyludur... Çekinmeden tartışmanın yollarını bulmalıyız..." (BA)